Tarih 02 Haziran 2023İzlenme KişiYazar Ergün Diler
Paylaşım
TÜRKIYE İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra da çok kritik önemde olduğu için format atmak isteyenler sıraya girdi. ABD-İNGİLTEREALMANYA-FRANSA...
Daha önce de yazdığım gibi KOALİSYONLARLA yönetilen ülkeler serisine bizi de kattılar.
Bir yol kazası yaşanmasın diye de "ANAYASALAR" üzerinden kendi defanslarını kurdular. OYUNUBOZMAK için siyaset yapanlar iktidara geldiklerinde karşılarında kapı gibi "anayasayı" buluyorlardı. Bu, ülkenin MİLLİ GÜÇLERİNİN önünün kapatılmasından başka bir şey değildi. Tehlikeyi bilerek görerek hareket eden siyasi oluşumlar ya bölünüyor ya finansal sarsıntılarla uğraşıyor ya darbelerle biçiliyordu. ÇARK BÖYLEİŞLİYORDU.
CHP'deki "Kemal Bey gitsin mi gitmesin mi?" tartışmalarını izleyince haliyle gülümsüyorum.
Mesele sadece GENEL BAŞKAN'ın kim olduğu değilki! Kadroların, anlayışın, rotanındeğişmesi gerektiği bilinmeli.
Bunlara kafa yormak yerine AK PARTİ seçmenine hakaret etmeyi marifet sanıyorlar. Garip olan şu ki ANADOLU 1945'ten sonra atılan formatakarşı geliyor, şehirlerdeki CHP'liise "Erdoğan gitsin"den başkabir şey düşünmüyordu. Aynıhassasiyette buluşmuyordu.
Farkında bile değildi. Olan biteni ise MİLLİYETÇİLİK olarak tanımlayıp işin içinden çıkmaya çalışıyorlardı... ANADOLU'daki uyanışı ıskalıyorlardı. 28 Mayıs akşamı onlarca ülkede seçim kutlamalarına katılan yüzbinlerce kişiyi yok sayıyorlardı. 21 yıldır süren bu coşkunun kaynağına bakmıyorlardı... Erdoğan, kendi partisi ve muhalefetle mücadelesini hiç bırakmıyor yol aldıkça arkasındaki KİTLE daha da büyüyordu. Hem kendi partindeki KARŞIEKOL'ü tasfiye edeceksin, hem tümüyle birleşen muhalefete diz çöktüreceksin hem de bu kadar sancılı bir dönemde BATI ile RUSYA arasında mahşer dengesi kuracaksın!
Bu kadar sıkıntılara rağmen Başkan Erdoğan'a verilen destek ÜLKEYİ MİLLİ ÇİZGİDE tutmak içindi. ANADOLU bunu böyle değerlendiriyordu.
Kemal Bey ise Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu'nu yanına alarak bir de Meral Hanım'ı koalisyona ekleyerek sonuç alacağını düşünüyordu. CHP'nin, Erdoğan'a yenilip kenara çekilenlerin siyasi sığınma evi olmasıyla kazanacağı bir şey yoktu. Anlayan yoktu...
Açalım...
Yine NATO'ya, AB'ye gidelim... Oyunu görüp "Yeter ben yokum" diyen Demirtaş'a uğrayalım...
Avrupa'daki BAĞIMSIZLIK düşüncesini yani ABD'ye karşıyapılması gerekenleri yükseksesle dile getiren Fransız lider MACRON'du. "AVRUPA ORDUSU KURULMALI" fikrini ortaya atarak ABD'ye karşıbir atak başlattı. Göreve gelirgelmez yaptı bunu.
Slovakya'nın başkenti Bratislava'da düzenlenen güvenlik konferansına katılan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, burada yaptığı konuşma sırasında bölgesel güvenlik konularına değindi. 2019'da Avrupa'nın güvenliği için artık ABD'ye güvenemeyeceğini söyleyen ve olanları 'NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti' sözleriyle açıklayan Macron, şimdi ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'da askeri operasyon başlatarak NATO'yu 'elektrik şokuylauyandırdığını' söyledi.
Fransız lider konuşmasında Ukrayna'nın şu anda Avrupa'yı savunduğunu belirterek "Bugün Ukrayna'nın etkili bir karşı taarruz gerçekleştirmesine yardım etmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız" sözlerine de yer verdi. Kalıcı barışın tehlikede olduğu vurgusu yapan Macron, "En barışçıl şekilde, herhangi bir saflık olmaksızın Rusya ile bir arada var olmayı sağlayacak bir alanın tesis edilmesi gerekir" dedi. Dün de yazdığım gibi Noam Chomsky ile Macron aynı noktada buluşuyordu!
Devam...
Macron, NATO'yu atmak isterken Rusya'nın hamlesiyle birden bire çaresizlikle eleştirdikleri yapıya sarılmak zorunda kaldı.
Türkiye ise aynı zaman diliminde Macron'un yapmak istediğini yapma işaretleri veriyordu!
S-400 alıyor RUSYA'ya yanaşıyordu. Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri TAM OLARAK EKSEN SEÇEMİYOR OLUŞUYDU!
Kolay değildi elbette ancak bu kadar kararsızlıkta çoktu. AB mi? ABD mi? Çin mi? Rusya mı? KİM? Dengeler kurarak gitmeye çabalıyorduk. Olmuyordu.
Çünkü ORTADOĞU'da büyük oyuncu bizdik ve hepsinin burada birbirinden bağımsız büyük büyük planları vardı. Ya hepsiyle birlikte çatışacak ve savaşacaktık ya da yeni ittifaklarla HASIMLARI uzak tutacaktık. Türkiye 15 Temmuz'dan sonra Rusya ile DERİN İLİŞKİLER içinde buldu kendini. Zamanın ruhu bunu getirdi belli ki. Temelde ABD'ye karşı kurulan 28 üyeli AVRUPABİRLİĞİ, Rusya üzerinden Çin'e ulaşıp KÜRESELİMPARATORLUK kuracakken, Kremlin Beştepe'ye geldi onlar da BEYAZ SARAY'a bağlandı.
İngiltere BREXIT ile biz de 15 Temmuz ile AB'ye veda ediyorduk. Rusya ile yakınlaşma Paris-Berlin hattının çok hoşlandığı bir TERCİH değildi.
Ancak yapacak bir şeyleri yoktu.
Türkiye AVRUPA'yı derinden sarsacak, yıkıma götürecek kadar güçlü bir karta sahipti. SIĞINMACI RÜZGARINI başlatmak, AB'yi sarsmak,Ankara için zor değildi. Bunane ABD ne de Rusya'nın itirazıolurdu! ARAP BAHARI'nın başlamasıyla birlikte genelitibariyle kaybeden AVRUPA oluyordu. Fransa AFRİKA'daAlmanya ise buralardakaybediyordu. 1960'lerden berikapıda beklettikleri Türkiye biranda AB BAŞKENTLERİNİN güvenlik vanasını elindetutan ülke oluyordu. Birçağ kapanıyordu, güç yerdeğiştiriyordu. Türkiye her şeyerağmen parlıyor ve yol alıyordu.
Fransız medyası "TÜRKLER Afrika'yı MENEMENLE BİZDEN ALDILAR" diyeboşuna yazmıyordu. Uzunsoluklu bir mücadele başlayalıçok olmuştu. Erdoğan, AK PARTİ'den tasfiyelerle bu startıvermişti. Şartlar Türkiye'ninönüne BÜYÜK imkanlarçıkartıyordu. Başkan Erdoğan dabunu en iyi değerlendiren isimdi.
İşte CHP'nin anlamadığı buydu.
Verilen mücadeleye gözlerini kapatıyorlardı. Onlar bu kulvara girmese de millet OY vererek buna "DEVAM" diyordu.
Yaşananları sadece PKK/YPG üzerinden anlatmak yetersizdieksikti. KÜRESEL BİR MÜCADELEDE TÜRKİYE de ERDOĞAN da tarafınıseçmişti. Kemal Bey'in kurduğu MASA ise diğer tarafta kalmıştı.
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.