DÜNYA

Ergün Diler : Derin temas

Tarih
08 Mart 2024
İzlenme
Kişi
Yazar
Ergün Diler
İSVEÇ'İN NATO üyeliği ve F-16 savaş uçaklarının satışının onaylanmasıyla ilişkilerde önemli bir eşiği atlayan Türkiye ve ABD bir adım daha attı. Stratejik Mekanizma devreye girdi. Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın, ABD'ye gitti. Fidan, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve bazı senatörlerle de görüşecekti.
Mekanizma zaten Fidan ve Blinken üzerinden hayata geçecekti. Bunların öncesinde Kalın'ın CIA Başkanı William Burns ile bir araya gelmiş olması da dikkatlerden uzak tutulmaması gereken bir hamleydi...
Peki aslında ne oluyordu?
Ne olabilirdi? Gelin birlikte kafa yoralım...
GİZLİ YA DA AÇIK GÜNDEM kesinlikle SURİYE ve IRAK'ın kuzeyiydi.
Olmalıydı... Nedenleri üzerinden gidelim...
Geçtiğimiz haftalarda ÜRDÜN-SURİYE sınırındaki ABD Üssü'ne saldırı gerçekleştirildi. Silahlı insansız hava aracı ile yapılan saldırıda 3 ABD askeri hayatını kaybetti, 40'ı da yaralandı. Medyaya sızdığından daha büyük bir operasyondu bu... Perde önündeki olağan şüpheli ise İRAN'dı. Gerçek ise başkaydı!
Ürdün'ün kuzeydoğusunda, Suriye sınırı yakınındaki Rukban'da, Tower 22 (Kule 22) adlı üs hedef alınıyordu.
Üssün verdiği hizmetlere falan girmek istemiyorum. Önemliydi, vuruldu. Ve günler sonra cevabı geldi. ABD cevabını, ilginçtir IRAK'ta veriyordu. ABD, Bağdat'ta Şİİ milis gücü Haşdi Şabi çatısı altında bulunan Ketaib Hizbullah'a bağlı komutanlardan Abu Bakır es Saadi'yi hedef aldı.
Bunun üzerine IRAK yönetiminden üst düzey tepkiler geldi: ABD, Bağdat'ın ortasında resmen suikast düzenliyor, ülkemizdeki barışı tehlikeye atıyor. Halkımızı küçümsüyor. Bu operasyon asla kabul edilemez.
Uluslararası hukuku tanımayan ve egemenlik haklarımızı görmezden gelen ABD askerlerinin ülkemizden bir an önce gitmesini istiyoruz...
Yüzlerce kez yazdığım gibi ABD, IRAK'a AVRUPA'nın bölgeye inmesini önlemek için girmişti. Leyla Zana'nın verdiği son röportajında da belirttiği gibi bu AB için umut kapısıydı, enerji ile buluşma noktasıydı.
Tam da bu nedenle Washington, KÜRTLER'i ayırıyor, KUZEYDE tutuyordu. 1990'dan bu yana... Stratejik olarak yapılması gereken onlar açısından buydu. Yaptılar da. Ancak AVRUPA bölgede güçlüydü.
Başta PKK olmak üzere kullandıkları araçlar fazlasıyla mevcuttu. Ve KÜRT DEVLETİ sözleri ortalığa saçılınca, asılsız haritalar yayınlanınca TÜRKİYE gibi bir müttefikin de ABD'nin yanından uzaklaşması sürpriz olmuyordu. Oysa bölgede Türkiye'siz ve Türkiye'ye rağmen hiçbir operasyon yapılamazdı.
Sonuç alınamazdı. NET!
Hafızalarımızı zorlarsak BARZANİ'nin çıkışını hatırlarız!
Barzani, bir gün "Kuzey Irak Türk askerlerine mezar olacak" dedi. "Onlar burada bir şey yaparsa ben Diyarbakır'da yapacağım" diye ekledi. Ama sonra birdenbire değişti, Türkiye'ye yönelik çok olumlu mesajlar vermeye başladı.
Nedeni başkaydı! Barzani bir ara 20 gün kadar kayboldu.
Haber alınamadı. Sonra Avrupa'ya diş tedavisine gittiği açıklandı. Belli ki AVRUPA'dan aradığı desteği bulamadı. Daha doğrusu ABD bunun önüne geçti. Aynı BARZANİ daha sonra REFERANDUM ve BAĞIMSIZLIK KARTINI masaya getirdi. Büyük basınç altında kaldı. ABD kesinlikle karşı çıktı. Barzaniler ve bölge, bir anda IŞİD diye bir oluşumla yüz yüze geldi. Kartlar yeniden karıldı ve dağıtıldı. Yönetim değişti, değişmek zorunda kaldı...
KULE 22 saldırısı hakkında İRAN "Kesinlikle bizim işimiz değil" açıklaması yaptı. Bence doğru söylüyorlardı. BATILI İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ önlerine aldıkları PKK ya da Haşdi Şabi ve benzeri örgütlerle vuruyorlardı. ABD ile bölgedeki hesabı böyle görüyorlardı.
ABD üslerine saldırıp büyük zarar veren ülkenin İRAN olma ihtimali aklı başında herkes için uzak şıktı.
İRAN'ın kazanacağı bir şey yoktu burada. HEDEF OLMAKTAN BAŞKA!
MÜCADELE, BÜYÜKLER arasındaydı. Bazıları bilerek bazıları da bilmeyerek kullanılırdı.
Devam...
7 Ekim HAMAS saldırısıyla başlayan bölgedeki TANSİYON düşmedi, arttı. Suriye ve Irak merkezdi! ABD'nin IRAK'tan çıkması KÜRTLER'in hedef olması ve tasfiye edilmesi demekti. Bunu yapamıyorlardı.
Ancak bölgeye de yabancılardı.
Bu nedenle 1990'da başlayan IRAK'taki KURGU, bir son bulmalıydı. KÜRT DEVLETİ olmadan, olamadan bölge, TÜRKİYE'nin kontrolüne bırakılmalıydı, bırakılacaktı.
Başka bir seçenek de yoktu.
Madalyonun diğer tarafına bakalım...
2002'de AK PARTİ geldi.
Rejimin sesinin dışına çıktı.
KÜRT'e "KÜRT" dedi mi?
Kesinlikle dedi. Hak hukuk anlamında yol alındı mı? Net olarak alındı! Peki iktidar ve Başkan Erdoğan LAİKLİK'in "DİN KARŞITLIĞI olmadığını, olmaması gerektiğini anlattı mı? Pek çok örnekle anlattı. Bunu yaptığı için de BÖLGENİN eski dinamikleri yerinden oynadı. Sarsıldı. Çünkü İSLAM en büyük birleştiriciydi.
Durum böyle olunca iç siyasette de AK PARTİ yenilemez oldu.
Çünkü sadece Türkiye'ye değil bölgeye talipti. Ters ve sert esen rüzgarlar olsa da... ABD birilerinin söylediği gibi PETROL ALMAK için IRAK'a giriyor değildi. Venezuela'ya yaptırım uygulayıp dünyanın petrol rezervi şampiyonu olan ülkenin kuyularını zaten boşaltıyordu.
Buralara gelmesi için neden yoktu! Uzak da olsa gelip AVRUPA'nın buralara çökmesini engellemek zorundaydı.
Dengeleri buydu...
Rusya'nın UKRAYNA'ya dalması, Zelenski'nin rolünü iyi oynaması, HAMAS'ın akıl almaz şekilde devreye sokulması, İsrail'in katliamlarla cevap vermesi, günün sonunda ORTADOĞU'daki değişimi işaret etmekteydi. SONUÇ ALINMAYAN BÖLGE
BURASIYDI. YA AVRUPA YA ABD kazanacaktı. Buna Türkiye karar verecekti. İşte bu iklimde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile MİT Başkanı İbrahim Kalın, Washington'daydı.
Büyük görüşme trafiği içinde...
1990'dan bu yana olan biteni kare kare takip edince bölgedeki DEĞİŞİMİN YAKLAŞTIĞINI görmek zor değil. Yerel seçimlerden sonra iç siyasette yaşanacak tasfiyeler de bu yönde olacaktı.

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;