Sesli Makale

 Uzun süreden beri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili bazı iddialar ortalıkta dolaşıyor. Üstelik bunlar, siyasetten biraz anlayan herkesin “çok ciddi” bulacağı cinsten. Bir de “gazeteciyseniz” eğer, “ne var bunda” diyemezsiniz, hafife alamazsınız, burun kıvıramazsınız.

Hele hele bir de ülkenin Cumhurbaşkanı bu iddiaları dillendirmişse, olay daha da ciddileşir. Gazetecilik hassasiyeti devreye girer. İnsanı doğal olarak meselenin üzerine gitmeye ve araştırmaya yönlendirir.

Tabii gerçekten “gazeteciyseniz” eğer!

Çünkü, ortada bir “suç” iddiası var. CHP’nin Genel Başkan Yardımcılığı yapmış bir milletvekili bu yüzden hüküm girmiş ve cezaevinde yatıyor. O’na da ceza almasına yol açan materyali Kemal Kılıçdaroğlu’nun verdiği iddia ediliyor.

Basit bir konu mu bu?

Değil elbette. Devlete karşı işlenmiş bir suç söz konusu. Üstelik, işin içinde bu ülkede darbe girişiminde bulunan FETÖ gibi bir terör örgütü yer alıyor. Bu suçla ilgili olarak da ülkenin Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı’nın “asli fail olduğu” iddia ediliyor. Olayın gerçekleştiği dönemde Enis Berberoğlu’nun CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı, Kılıçdaroğlu’nun da Genel Başkan olduğu düşünüldüğünde, iddia daha da ciddileşiyor. Siyasetten az-çok anlayan herkes bilir ki, bir genel başkan yardımcısının, genel başkanından habersiz bu tür bir ilişki içine girmesi zordur.

Buna rağmen Ahmet Hakan çıkmış, Kılıçdaroğlu hakkında yürütülen bir “kampanyadan” söz edip, “aslı astarı çıkmayan kampanyalar” ifadesini kullanabiliyor.

İşte bu yüzden “Ahmet Hakan avukat olmuş” dedim. Kemal Bey, konuyla ilgili bir avukat görevlendirseydi, o da ancak böyle bir ifade kullanabilirdi!

***

Bu kadarla kalsa ses çıkarmayacağım. Ancak, Ahmet Hakan, kendini yeni işine o kadar kaptırmış ki, devam ediyor…

Önce Kemal Bey’i kendince temize çıkarıyor. Sonra da “Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik bir tutuklama girişimi söz konusu olabilir” diyerek, “sakın ha” türünden uyarıda bulunmayı ihmal etmiyor.

Bir avukat söyleyebilir bunları. Savunma hakkıdır, kimse ses çıkarmaz, çıkaramaz. Ama bir gazeteci söyleyemez. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti bir Hukuk Devleti. Hukuk ne diyorsa o yapılır. Hukuk Devletinde bir gazeteci hakimlere “sakın ha” türünden uyarılarda bulunamaz.

Buna rağmen Ahmet Hakan “Kılıçaroğlu tutuklanırsa” diyor ve sıralıyor:

-Huzursuzluğun daha da artmasına,

-Gerginliğin daha da tırmanmasına,

-Cepheleşmenin daha da keskinleşmesine,

-Demokrasinin daha da zedelenmesine yol açar.

Bunlar doğru da olabilir, tartışmıyorum. Kılıçdaroğlu’nun, Berberoğlu’nun FETÖ’cülere servis ettiği bilgi ve belgelerle hiçbir ilişkisi de bulunmayabilir. Ancak, bir gazeteci yine de yazamaz bunları. Çünkü, tam tersi de söz konusu olabilir. Ortaya atılan iddialar henüz aydınlanmamış durumda. Önce araştırılması gerekir.

Ayrıca…

Bir hukuk devletinde kimse layüsel değildir. Kimsenin suç işleme imtiyazı yoktur. Hakimler, önlerindeki dosyaya bakarak karar verirler. “Şöyle yaparsak böyle olur, böyle yaparsak şöyle olur” diye düşünmezler! Düşünürlerse eğer, Anayasa’nın bütün hükümleri ortadan kalkar, kanun önünde eşitlikten bahsedilemez. O ülkede hukuk kalmaz, muz cumhuriyetine döner!

Ahmet Hakan’ın da bunları bilmesi gerekir.

***

Bilmesine rağmen, bunları yazıyorsa eğer…

“Acaba” diyorum:

-Ahmet Hakan’ın başka bildikleri de mi var?

Acaba, “kampanyalardan” bahseden Ahmet Hakan’ın kendisi de bir kampanya başlatmaya mı çalışıyor? Kemal Bey’in ileride ciddi sıkıntı içine girmesi ihtimaline karşı şimdiden tedbir mi alıyor?

Mesele gerçekten bu kadar ciddi mi?

Konunun ciddiyetini gören Ahmet Hakan, o yüzden mi en temel gazetecilik hassasiyetlerini bir kenara bıraktı? Kemal Kılıçdaroğlu’nu şimdiden “aklama-paklama” faaliyeti içine girdi ve avukatlığa soyundu? Gazetecilik mesleği bu hale mi geldi?

Doğal olarak merak ediyor insan! Gazetecilik hassasiyetimiz de bu merakı alabildiğine körüklüyor.

Yakında çıkar hepsi ortaya…

Bekleyecek ve göreceğiz.

Akşam
17 Ağustos 2017