SİYASET

Cem Küçük : Ali Fuat Yılmazer’in tetikçisi Nazlı Ilıcak

Tarih
19 Ocak 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Cem Küçük

19 Ocak 2015

Bu köşeden Nazlı Ilıcak’ın Ali Fuat Yılmazer’in emrinde olduğunu yazdığımda tarihler 2013’ün Temmuz ayını gösteriyordu. Yılmazer’e bağlı çalışan ve Doğan Grubu’nda Yılmazer’in PR’ını yapan Candaş Tolga Işık’a  2011’in Eylül ayında Nazlı Ilıcak’ı ağa düşürme görevi verilmişti. Nazlı Hanım da balık gibi ağa düşmüştü. Işık, Ali Fuat Yılmazer ne derse yapan örtülü bir paralel ajan hüviyetindeydi. Candaş Tolga cemaate sempatisi olduğundan değil güce taptığı ve Yılmazer de o dönem çok güçlü olduğu için bu kimliği kabullenmişti. Nitekim Yılmazer, Candaş Tolga’nın Acun Ilıcalı ve Ali Ağaoğlu’na da daha çok yakınlaşması ve oradan kendisine bilgi aktarmasını sağlıyordu. Aynı şekilde Erdoğan Bayraktar ve oğlu Abdullah’a çok yakındı Candaş. Acun ve Ağaoğlu konusunda yoğun istihbarat akışı Candaş’ın sayesindeydi. Cemaatin Ali Ağaoğlu’na ve Abdullah Bayraktar’a kumpas kurup tutuklamasında da Candaş’ın rolü büyüktür. Soruşturma sürecinde bunlar da ortaya çıkacak. Paralel yapı sonraki süreçte Acun’a da bir operasyon düşünüyordu ve Candaş’ı bu amaçla kullanıyordu. Levent’teki AcunMedya’ya bir geceyarısı gelen kozmik elçi Acun’a bu tabloyu anlatınca Acun, Candaş’ı etrafından uzaklaştırdı. Candaş paralel yapı ve Yılmazer için çok işlevseldi. Düşünün Nedim Şener’e bile çok yakındı Candaş. Nedim Candaş’ın kitabına övgü dolu önsöz yazmıştı. Oysa o sırada Nedim Şener’i tutuklama planları yapan Yılmazer’in emrinde çalışıyordu. Nitekim cemaate hizmetlerinden ötürü Candaş Tolga hala paralel örgütün kanalında yüksek maaşa bağlı çalışıyor. Aydın Doğan’a devletin tepelerinden uyarı gelince Doğan Candaş’ı kovmak istemişti. Fakat çok hassas yerinden yakalandığı için Rıfat Ababay, Candaş kovulursa kendinin de ayrılacağı restini çekti. Doğan da Ababay’ı kovmak istemedi. Paralel yapı Ababay’ı da Candaş’a gebe bırakarak kilitlemişti. Fakat bu gebelik Ababay’a yakında çok büyük zarar verecek.
 Dediğim gibi Yılmazer zeki bir adamdı ve Ilıcak’ta Erdoğan’a karşı oluşan şahsi nefreti 2011’de bile görmüştü. Nazlı Hanım’ın çok kolay kullanılır az zekalı, çocuksu ve inatçı biri olduğunu biliyordu. Geçmişte de Kontrgerillacı general Sabri Yirmibeşoğlu, sonra Susurlukçu polis şefi İbrahim Şahin Nazlı Ilıcak’ı tetikçi olarak kirli işler için kullanmıştı. Şimdi kullanma sırası Ali Fuat Yılmazer’deydi. 80’lerde Demirel’in tetikçiliği adına Özal’a hunharca saldırmış ve bu tetikçiliğiyle kocası Kemal Ilıcak’ın batmasına sebep olmuştu. Nazlı Ilıcak kendi ailesini mahvedecek kadar delirebilen ve bu anlamda psikiyatristlerin incelemesi gereken bir insandır. İddia ediyorum son cümleme oğlu Mehmet Ali Ilıcak da aynen katılacaktır. Nazlı Ilıcak şimdi de yaptıklarıyla torunu Kemal Ilıcak’ın hayatını mahvetme yolunda ilerliyor…

7 Şubat 2012 öncesi süreçten itibaren Ilıcak’ın çoğu yazısı Yılmazer tarafından dikte ediliyordu. CNN Türk’teki programda Yılmazer’in kara propaganda SMS’lerini aynen okuyordu. Paralel yapı soruşturması sürecinde bu gerçekler ortaya çıkacak ve Ilıcak’ın suç örgütü üyesi olduğu hukuken de kanıtlanacak. Yılmazer görüntü itibariyle 7 Şubat sonrası Ankara Polis Akademisi’nde görev yapıyordu. Fakat hiçbir zaman Ankara’ya gitmedi. Sahte hastalık raporlarıyla hep İstanbul’da kaldı ve fiilen Vatan Emniyet’i yönetmeye devam etti. Hüseyin Çapkın görüntüde İstanbul Emniyet Müdürü’ydü fakat İstanbul Emniyeti’nin gerçek patronu Ali Fuat Yılmazer’di. 

 O dönem İstanbul Emniyeti'nin  ve daha birçok devlet kademesinin de esas patronu aslında Fethullah Gülen'di. Hükümet görüntüde güçlüydü ama esas güç Gülen'deydi. Mahkemede ifade veren bir tanığın deyişiyle Ali Fuat Yılmazer cemaatçi değildi. Yılmazer cemaatin ta kendisiydi. Yılmazer demek Gülen demekti. Bütün o kirli ve korkunç işler doğrudan Gülen'in onayıyla Yılmazer tarafından organize ediliyordu. Yılmazer mesela Bülent Korucu ve Erhan Başyurt gibi standart cemaatçilerden değildi. Sadece emir almasını bilen beyinsiz paralelcilerden farklı olarak inisiyatif alan, kumpas ve komplo kurma yeteneği üst düzey olan ama Gülen’e de tam bağlı operasyonel bir beyindi. Mesela Ahmet Şık’ın ve İlhan Cihaner’in tutuklanmasına karşıydı Yılmazer. Bu iki kumpas noktasında ikna edici olamayacaklarını ve cemaate yarardan çok zarar sağlayacağını söylüyordu. Aynı şekilde cemaat gündemine gelen Ruşen Çakır’ın tutuklanması projesine de karşıydı ve bu konuda Gülen’i ikna etti. Fakat Şık ve Cihaner’in tutuklanmasına Gülen onay verince operasyona girişildi. Yine bu tutuklama kumpaslarını da doğrudan Yılmazer organize etti. Çünkü Gülen’e her koşulda bağlıydı. Nedim Şener konusu ise Yılmazer’in hassas noktasıydı. Yılmazer, Nedim Şener ismini duyunca adeta deliriyordu. Çünkü Nedim Şener, Yılmazer'i en korktuğu alanda kıskıvrak yakalamıştı. 
 Şener, Dink cinayetinde cemaatin ve Yılmazer’in parmağını keşfederek büyük gazetecilik yapmıştı. Hrant Dink cinayetinin organizasyonu işi Gülenci çetenin en iğrenç işiydi. Ergenekon soruşturmasını başlatmak için cemaatin ihtiyaç duyduğu spekülatif olay Dink cinayetiydi. Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz gibi eski TSK’nın çetecileri Dink’e o kadar düşmanlık yapıyordu ki, bir cinayet işlendiğinde olağan şüpheli olarak bu iki ismin ve eski TSK’nın görülmesi çok doğaldı. Bu cinayet operasyonunda da esas  organizatör Yılmazer’di. Ramazan Akyürek hiyerarşik olarak Yılmazer’den üstündü. Fakat Gülen, Yılmazer'in zekasının Akyürek’in 10 katı olduğunu hep söylüyordu. O sebeple Yılmazer, Gülen için özeldi. Tüm imamlar hiyerarşisinin dışında doğrudan Gülen’e bağlı bir operasyonel adamdı ve baştetikçisi de Nazlı Ilıcak’tı. Bu gerçeklerden kaçamayacaksınız Nazlı hanım ve hayat boyu hep peşinizden gelecek!
Twitter.com/cemkucuk55

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;