Sesli Makale

AK Parti karşıtlarının..

Medyası ile, işadamları ile, siyasi partileri ile, eski AK Partilileri ile..

Söylemlerini şöyle bir yan yana getirin..

Başınız döner..

Kafa karışıklığından, ayakta duramazsınız..

Şehir Üniversitesi ile ilgili söylediklerini..

Doğa Koleji ile ilgili sözleri ile karşılaştırmaya kalkıştığınızda.

Durdukları yerin, taban tabana zıt olduğunu görürsünüz..

Şehir üniversitesi, Doğa Koleji ekseninde söylediklerini, Simit Sarayı bağlamında yorumlasanız, hepten kafayı yersiniz..

Adım adım gidelim..

Dün akşam saatlerinde, Şehir Üniversitesi, hami üniversite olan Marmara Üniversitesi’ne devrolundu..

Sıkıntı ne idi?

Şehir Üniversitesi yönetimi, “Kamu bankasından aldığımız krediyi yapılandırın. Daha önceden belirlenen vadesinde bizden tahsil etmeye kalkmayın.. Ek süre verin” diyordu..

Muhatabı kamu bankası ne diyordu?

“Öncelikle teminat verin. Yapılandırma noktasında da alternatifleri ondan sonra değerlendirebiliriz.”

Kamu bankasının yaklaşımı, bana göre doğru da..

Her olayda farklı tezlerle karşımıza çıkanlar, “Hoop, ne yapıyorsunuz? Bir üniversiteyi batırmaya kalkışıyorsunuz. Bilim düşmanları! Siz ne yapıyorsunuz?” isnatları ile kamu bankasına karşı çıkıyorlar..

Ne istiyorlar?

“Teminat gösterilmesine gerek yok.. Şehir Üniversitesi’ni rahat bırakın. Ne zaman ödemek istiyorsa, vadelerini alın. O tarihlerde ödemelerini yapsınlar. Yapamazlarsa, o zaman tekrar bakarsınız.”

Bunun Türkçesi ne?

Simit Sarayı’ndaki söylemle hatırlatayım..

Bunun Türkçesi; batakta olan Şehir Üniversitesi’ni kurtarmak..

Öğretim üyelerinin iki-üç aydır maaş alamadığı üniversitede, önümüzdeki süreçte nereden para geleceği de belirsiz iken..

Teminat dahi alınmadan..

Borçların yeniden yapılandırılmasının, “Şehir Üniversitesi’ni, kamu bankası aracılığı ile kurtarma” tespitinden başka ne anlamı olabilir?

AK Parti düşmanlarının..

Tayyip Erdoğan’a çelme takmak isteyenlerin..

Sözcüsü ile.. Cumhuriyeti ile.. Karar’ı ile..

Muhafazakarı ile, solcusu ile, ateisti ile..

Hepsinin Şehir Üniversitesi’nde, bir kamu bankasının riske girmesini istedikleri kesin mi?

Kesin..

Batık Şehir Üniversitesi’nin, kamu bankası tarafından kurtarılmasını istedikleri kesin mi?

Kesin..

O halde, geçelim Simit Sarayı’na..

Simit Sarayı’nda da, bir kurtarılma hikayesi var.

Her ne kadar, Tayyip Erdoğan, “Ben bunu tasvip etmiyorum” diyorsa da..

Çelme takıcıların oyununa gelmeden..

Bir tespit yapalım..

Şehir Üniversitesi’ni, kamu bankasının sırtına yüklemek isteyenler, Simit Sarayı’nda ne diyorlar?

“Kamu bankası, bu şirketi niye kurtarıyor ki?”

Aslında kurtarma falan yok.

Hani Simit Sarayı’nın sahibi, Sözcü’ye bol reklam veren bir patron olsa idi..

Başlıkları şöyle olurdu:

“Bir saray yetmedi, şimdi de Simit Sarayı’na çöktüler!”

Simit Sarayı’nın patronu, onları reklama boğmadığı için.

Şimdi başlıkları ne oldu?

“Kamu bankası, kurtarıyor!”

Peki gerçekten, kamu bankası bu şirketi kurtarıyor mu?

Yoo..

Hisselerini alıyor..

Haydi “Çöküyor” demeyelim ama..

Alacağını tahsile bakıyor..

İşlemeyen, cirosu yerlerde sürünen bir şirket olduğu iddiası söz konusu olmadığına göre..

Hem hisseleri yakında tekrar satarak.

Hem de, şu hali ile şirkete ortaklığı sayesinde..

Kamu bankasının bir zararı yok..

Tam aksine, kârı var..

İstemezükçülerin, Şehir Üniversitesi’nde kamu bankalarına yükledikleri görev ile, Simit Sarayı’nda yükledikleri görev çelişiyor mu?

Çelişiyor..

Geldik Doğa Koleji’ne..

Doğa Koleji’nde ne diyor, malum istemezükçüler?

Bu sefer kafa yapısı da kendilerinden bir şirket söz konusu olduğu için.

Laikçi eğitime önem veren bir okul zinciri söz konusu olduğu için..

Şehir Üniversitesi’ndeki söylemlerinden de öteye geçip.

“Kurtarsanıza şu eğitim yuvasını! Ne bekliyorsunuz, ne seyrediyorsunuz?” diyorlar..

Yani ne diyorlar?

Kamu bankaları aracılığı ile.

Hatta kamu bankalarına bile gerek yok..

“Direk devlet, Milli Eğitim Bakanlığı eli ile, Doğa Koleji’ni alsın, işi götürsün” diyorlar..

Simit Sarayı’nda, kamu bankası alacağını tahsil için didinirken..

“Sana ne, batsınlar” diyenler..

Şehir Üniversitesi’nde, “Canım birazcık yardımcı olsana” diyor..

Doğa Koleji’nde ise..

“Gözünü kapat, kurtar gitsin. Orası bizim. Öğretmeni de, öğrencisi de, hepsi bizim adamlar.. Bastır milletin parasını. Kurtar Doğa Koleji’ni” diyorlar..

İşin daha acıklı yanı ne, biliyor musunuz?

Bu söylemlerin, RTÜK tarafından, “yanlı yayın yapılmaması” ilkesi açısından denetlenen, “doğru haber yapmaları” noktasında incelenen televizyonlarda yapılması..

Bulundukları makamlara, AK Parti sayesinde gelen kamu görevlilerinin, hiç çekinmeden, bu algı oluşturma operasyonlarına destek vermeleri..

Somut örneğini aktarayım.

Bir okuyucum aktardı, kendisine söz verdiğim için, canlı olmasa da, sonrasında izledim..

Habertürk’te Ebru Baki ve Bülent Aydemir ikilisinin, Bozok Üniversitesi İİBF Dekanı Kürşad Zorlu ile yaptıkları programdaki konuşmaları..

Amanin ki ne amanin..

“Şirketler kurtarılıyor”muş.. “Bu olmaz”mış.. “Daha başka kaç tane şirket kurtarılmış”mış. “İsimlerini biliyorlarmış” ama..

“Açıklayamıyorlar”mış..

Amanin ki ne amanin..

Birbirlerine, reklam arasında uyarma da yapmıyorlar:

“Biz nasıl gazeteciyiz? Bildiğimiz şeyi niye açıklamıyoruz? Biz nasıl bilim adamıyız? AK Parti iktidarında, MHP kontenjanından dekan oluyoruz.. Bizi dekan yapan iktidara, saldırıyoruz da saldırıyoruz!”

Hani sorsak..

Habertürk’ün elemanlarına..

Patronunuz Turgay Ciner, Sabah’ı alırken, sonra TMSF’ye devrederken..

Ne numaralar çektiğini biliyor musunuz?

Yoksa..

Biz size anlatalım mı?

yazının devamı