GÜNCEL

Ali Karahasanoğlu : İstanbul Sözleşmesi’ni iptalle başlayacaksın işe!..

Tarih
11 Mart 2019
İzlenme
Kişi
Yazar
Ali Karahasanoğlu

Türkiye’yi yönetenlerin oluşturduğu bir Kürt sorunumuz vardı..

Kürtçe müzik yapılamaz, cezaevindeki oğlunu ziyarete giden anne, Kürtçe’den başka dil bilmediği için çocuğu ile konuşamaz, televizyonda Kürtçe yayın yapılmaz bir Türkiye’de yaşıyorduk...

Bir de fazladan..

Bölgede görev yapan bürokratların keyfi işlemleri sebebi ile, Güneydoğuda yaşayan vatandaşlara, ikinci sınıf insan muamelesi yapılıyordu..

Son yıllardaki düzenlemelerle, bu konudaki yanlış uygulamaların hemen hemen tamamı düzeltildi..

O sorun ortadan kalkarken, yeni bir sorunumuz oldu..

“Kadın sorunu”!

Hiç durduk yerde, düne kadar kamuoyunun gündemine hiç gelmeyen bir kavga, nasıl oldu ise, nerede tezgahlandı ise, her gün bir kadının öldürüldüğü bir fatura ile bizi karşı karşıya bıraktı..

Sadece günlük bir kadın cinayeti ile bitmiyor konu..

Cinayeti işleyenlerin birçoğu, kendisini de öldürüyor..

Çocuklarını öldürüyor..

Bunlar, olayın bir yönü..

Bir de..

Aynı sorunun “Kadınlaştırılan erkekler.. Erkekleştirilen kadınlar” yönü var..

“Toplumsal cinsiyet eşitliği” diyerek masamıza koydukları, ama içeriğini hiç kimsenin bilmediği bir suni sorun ile karşı karşıya getirildik..

Kadın erkek, Türkiye’deki hukuk sisteminde eşit mi?

Eşit..

Hatta eşitten öte..

Nasıl?

Kadınlara ayrıcalıklar var.. 

Erken emeklilik hakkı var, ağır işlerde çalıştırma yasağı var, çeşitli vesilelerle daha fazla izin hakkı var..

Var oğlu var..

Olmasına itiraz ettiğim için saymıyorum..

Bilinmesi için sayıyorum..

Ama buna rağmen..

2011 yılında AK Parti iktidarına bir ayak oyunu ile kabul ettirilen İstanbul Sözleşmesi’nin uygulaması adı altında..

Aile kurumu direkt hedef seçildi..

Meydan okuyan, tahrikçi bir dil olağanlaştırıldı..

Kadın-erkek kavgası körüklendi..

Hiçbir hukuk sisteminin kabul etmeyeceği şekilde, “Kadının beyanı doğru kabul edilir. Doğruluğunu ispat gerekmez” mavalı üretildi..

Sadece bununla yetinilse, “kaç kişi bu kuralı istismar edebilir ki?” diyebilirdik ama..

Bu kuralın istismar edilmesi için bilinçli bir eğitim süreci başlatıldı..

Kadınları eğitiyoruz adı altında.

Hem de AK Partili bakanlıklar, kamu kurumları ile..

“Kadınlara nasıl yalan söylenilir, bu yalanlarla neler elde edilir”in eğitimi verildi..

Ve geldiğimiz nokta şu:

Geçtiğimiz hafta sonunda, Kadınlar Günü kutlanıyor..

Anneler günü, babalar günü.. Şu gün, bu gün..

Hiçbir kutlamada görmediğimiz bir dil ile karşı karşıya kalıyoruz..

Şu ifadeye bakar mısınız.. Ortada hiçbir şey yok..

Kadınlar Günü’nü kutlamak için, “Toplumun asli unsurlarından birisi de biz kadınlarız” demek için gösteri yapıyorsunuz..

Taşıdığınız pankarta bakın:

“Hadi beyler, gösterin günümüzü!”

Nedir bu?

İnsanları, gücü yeten yetene bir kavga içine çekmenin dışında, ne anlamı var?

“Yaktığınız cadıların torunlarıyız” sloganı ile, kime hitap ediyorsunuz?

Batı’nın sorunlarını, Türkiye’ye getirerek, neyi amaçlıyorsunuz?

“Kimsenin namusu değiliz” ile ne demek istiyorsunuz?

Onun bunun değil. Babanızın, kocanızın, abinizin değil.. İlk önce kendi namusunuz değil mi, o değer vermediğiniz?

Kendi namusunuza değer vermiyorsanız, namussuzluğu normalleştirmek istemiş olmuyor musunuz?

Namussuzluk da, sabah akşam karşı çıktığınız o tecavüzlerin, saldırıların ana kaynağı değil mi?

Taşınan pankartlarda yazılı müstehcen ifadeleri buraya aktarmaya hiç gerek yok..

Ama, “insanım” diyen herkesin yüzünü kızartacak sloganlarla, “özgürlük”talebinde bulunmak da nedir?

Adeta toplumun intiharı ile karşı karşıyayız..

Ne yaptığını, niçin yaptığını bilmeyen bir söylemle karşı karşıyayız..

Ve bu söyleme karşı..

İstanbul Sözleşmesi’ni iptal ile yola çıkarak..

“Kadın cinayetleri, bu sözleşme ile birlikte zirve yaptığına göre.. Bu sözleşmede bir sorun var” diyerek..

Sözleşmenin uygulanması derhal askıya alınıp.. Bir kanun değişikliği ile iptal edilmelidir..

İstanbul Sözleşmesi’nin iptali ile yetinmeyip..

O sözleşmenin ruhu ile geliştirilen söylem terkedilmelidir..

Bu söylemi dillendiren tüm vakıf ve derneklerle, kamu kurumlarının ilişkileri kesilerek..

Bu vakıf ve derneklere verilen tüm destekler sonlandırılarak..

Toplum da bilinçlendirilerek..

Toplumun intiharı önlenmelidir..

Türkiye, üç tane feminist dernek ve vakfın oyuncağı olmamalıdır..

“Kadınlara yönelik şiddet” cezalandırılmalı..

Ama..

“Ekonomik şiddet.. Psikolojik şiddet.. Bilmem ne şiddet” diyerek, işin suyunu çıkartanlara da meydan terk edilmemelidir..

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;