GÜNCEL

Ali Karahasanoğlu : Hocasına yuh çeken, yarın kurşun da sıkar

Tarih
08 Temmuz 2022
İzlenme
Kişi
Yazar
Ali Karahasanoğlu

Önceki gün Konya’da bir doktorumuzu daha kaybettik..

Katilin bahanesi olarak iddia ediliyor ki, annesi anjiyo olmuş da..

Sonra vefat etmiş de..

Vefatın müsebbibi olarak doktoru görüyormuş da..

Onun için doktoru öldürmüş, ardından da intihar etmiş..

Neresinden bakarsanız bakın, vicdansızca işlenmiş bir cinayet..

Mantıksız bir saldırı..

Dram içinde dram..

Böyle bir olay karşısında, hem doktorlar için güvenlik önlemlerinin artırılması adına adımlar atılmalı..

Ki, hemen belirtelim, bu cinayeti önlemede güvenlik önlemlerinin herhangi bir faydası olması mümkün değildi. Çünkü katil de, bir güvenlik görevlisi idi..

Ama güvenlik önlemlerinin yanı sıra, doktorların hasta yakınları ile gereksiz görüşmeleri yerine, daha profesyonel bilgilendirme metodlarının devreye alınması gerekir..

Bunun yanı sıra, kader bilincinin, tüm insanlarımıza tekrar tekrar anlatılması da gerekir..

Bunlara ilaveten yine de, tedavide bir kusur şüphesi var ise, bunun çözüm yerinin mahkeme olacağının herkese kabul ettirilmesi gerekir..

Hele hele, mesleği tıp olmayan kişilerin kendi kafalarında kurdukları şüpheler eşliğinde, insanların sağlığına kavuşmasını hedefleyen doktorlara zarar vermeye kalkışmaları, asla affedilmemeli.

Bu konularda hemfikiriz..

Peki ayrıştığımız nokta ne?

Doktora sıkılan kurşun üzerinden bile, seçimle işbaşına gelen siyasi iktidarı devirme amacını hayata geçirmeye çalışan ideolojik saikle hareket eden bir avuç sakat kafalı insanların yanan ateşe, benzin dökmeleri..

Bir doktor, görevi başında saldırıya uğramış, hayatını kaybetmiş..

Hemen birkaç saat içinde, “İki gün greve gidiyoruz” diyen bir TTB zihniyeti..

İki gün hastalara bakmadığınızda, doktora yönelik şiddeti önlemiş mi oluyorsunuz, yoksa alevlendirmiş mi oluyorsunuz?

O iki gün boyunca hastasını muayene etmeyen doktorlara karşı, insanları tahrik mi ediyorsunuz?

Yoksa, insanlara “Bundan sonra, sağlık çalışanlarına asla şiddet uygulanmamalı” bilincini aşılamış mı oluyorsunuz?

TTB kafası, hiç kusura bakmasın..

Grevler, sağlık çalışanlarına saldırıyı azaltmaz, tam aksine tahrik eder..

“Sağlık çalışanları grev yaparsa, şiddet haklı olur” demiyorum..

Nasıl ki hasta yakınlarına, “Yakınlarınızın tedavisinde bir kusur şüphesi var ise, bunun çözüm yeri mahkemedir” diyorsam..

Sağlık çalışanlarına da, “Şiddet gördüğünüzde çözüm yeri mahkemedir, grev değildir” diyorum..

Devam ediyorum..

Grev yapan sağlık çalışanlarının haksızlığına inananlar, bireysel tepki yerine mahkemelere, savcılıklara şikayetlerini yöneltmeli ki, kaos oluşmasın..

Doktor cinayetinin bu yönü bir yana..

Yine sağlık dünyasında yaşanan bir riyakarlık var ki..

Doktor cinayeti ile aynı güne denk gelmesi, belki bize ayrı bir ders mahiyetinde..

Doktora sıkılan kurşunlara karşı çıkıyoruz..

Sağlıkçılara yönelik şiddeti, fiziki müdahaleleri, hatta sözlü saldırıları kınıyoruz..

Peki, Hacettepe Tıp Fakültesi mezuniyet töreninde, çiçeği burnunda bir doktorun, hiç gereği yok iken, “Üniversite idare kadrolarımızın önceliği de siyasilerin beklentilerini karşılamaktan çok üniversitemizdeki bilim insanlarının isteklerini değerlendirmek olmalıdır” sözlerini sarfetmesi, kendileri de sağlıkçı olan, tıp fakültesi öğretim üyesi idarecilere bir sözlü saldırı değil midir?

Bir şiddet değil midir?

Hiçbir somut olay aktarmaksızın, kafanı sattığın ideolojik görüşlerin konu mankenliğini yapmak, “İdari kadrolar, bilim insanlarının isteklerini değerlendirme yerine, siyasilerin beklentilerini karşılıyorlar” demek, pozitif ilimle meşgul insanların kuracakları bir cümle midir?

Somut örneğini verirsin..

İdareciler, siyasetçilerin beklentilerini mi önceliyor, yoksa, ki kendileri de bilim insanı.. Bilim insanlarının isteklerini mi yerine getiriyorlar, anlarız..

Ama TTB’ye yerleşmiş,  PKK yandaşı üç tane militanın  kulağınıza üflediği sözlerle, bilim insanlarını “İdareci” diye tanıtıp, sonra da, “Siyasilerin beklentilerini karşılıyorsunuz” diye suçlama yapmak..

Hangi aklın ürünü olabilir?

Hangi vicdanın çıkarımı olabilir?

İşin daha vahim yanı var..

Yeni mezun doktor, siyasi konuşma yapmaya başlayınca, fakültenin dekanı, kendisi de bir bilim insanı olan, Profesör Doktor Deniz Demiryürek, nezaketini bırakmadan, ricada bulunuyor..

“Konuşmanızı toplayın” diyor..

Yeni mezun olmuş doktorların bir kısmı “Yuuuh” diyor..


Aman Yarabbi..

Hocasına yuh çeken insanlar..

Affedersiniz, “Yuh çekmek” bizzat bir şiddeti değil de nedir?

Bugün “Yuh çeken” yeni mezunlar, yarın biraz koltuklarına yerleştiklerinde, bu şiddeti katlamazlar mı?

Ve daha da acıklısı..

Bu rezil olayın, bu küstahlığın.. Bu saygısızlığın.. Bu şiddetin.. Medyada yer alış şekli..

Cumhuriyet gazetesi küçük bir başlıkla da olsa, “Dekana tek başına direndi” başlığı ile, şiddeti meşrulaştırmaya çalışmış..

Bir fakültenin mezuniyet törenini, öğrenci mi belirleyecek, yoksa dekan mı?

yazının devamı

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YORUMLAR

  • Melek

    08 Temmuz 2022 15:31
    0 0
    Yetmedi mi şu yaşadığımız adaletsizlikler ve peşi sıra gelen sıkıntılar ? Karşı olduğunuz tarafı seslendirirken bile üsttenci, aşağılayıcı, alaycı ses tonuyla konuşmuşsunuz. Lütfen artık EMREDİLDİĞİNİZ GİBİ DOSDOĞRU OLUN!!! mahvettiniz ülkeyi de gençliği de!!
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;