Sesli Makale

Okurlarımız bizi iyi tanır da..

28 yıllık süreçte, biz daha “leb” demeden, ne diyeceğimizi onlar anlarlar da..

Kafaları başka yerlerde gezinenler, biz “leblebi” de desek, “Bu ne diyor ya” diye karşılık verirler..

İşte o tür, hariçten gazel okuyan bazı yorumcular, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Akit TV’ye haciz uygulatıp, haber yapılmasında kullanılan bilgisayarları yediemine götürmesi olayındaki gerçekleri hatırlatmamız üzerine soruyorlar:

“Madem siz de alacaklısınız. Niye icraya koymadınız?”

İşte aradaki farkı, kaliteyi, ahlakı, etik değerlere saygıyı gösteren fark da bu..

Aslında bizim bazı kesimlere anlatamadığımız şey de zaten bu..

Biz bu solcular gibi her şeyi istismar edip, ortalıkta dürüst pozlarında dolaşanlardan değiliz.

Kavramları, değerleri istismar eden, üç kuruşa beş takla atan hokkabazlardan değiliz..

Biz etik davranmaya gayret ederiz.

Biz, ahlaklı olmaya azami çabayı sarfederiz, her daim empati yapmayı insani ve İslami bir görev biliriz.

Bu çerçevede.

Biz Ekrem İmamoğlu’ndan alacaklı idik.

Ama, bir belediye başkanını icraya vermek istemedik.

Şöyle düşündük:

“Nasıl olsa onun da bizden alacağı var.. Bizim alacağımız biraz daha fazla ama.. Sağlık olsun.. Küçük şeyler üzerinden kavga çıkartmayalım.. Paragözlük yapmayalım. Adamın başarısızlıklarına, ‘Akit’in icra takibine üzülmüştüm. Eve icra emri yollamışlar. Eşim eline alır almaz baygınlık geçirmiş. Küçük kızıma tatil sözü vermiştim. Kızım da annesinin durumunu görüp, elindeki icra yazısını okuyunca, telefona sarılıp, ‘Baba biz artık tatile çıkamayacak mıyız’ deyince.. Hali ile üzüntüden, İstanbulluların müsilaj sorunu ile yakından ilgilenemedim. Sel baskınlarını yerinde incelemek istemiştim ama, küçük kızımı teselli etmek için, yanında olmak istedim’ bahaneleri ile, Ekrem’e mazeretler üretmesine vesile olmayalım.”

Evet, biz böyle ince düşündük..

Ama yine de..

Sözüme inanmayan solcu kardeşler var ise. Ahirete inanmadığını söyleyip, bunun da bir meziyetmiş gibi bize pompalamaya çalışanlar var ise..

Akit’in, Ekrem İmamoğlu’ndan alacağı olduğu konusunda, aslında hukuka saygılı olunsa idi, bırakın bilgisayarların haczini yapmayı, avukatların adresimize hiç gelmemeleri, bir gaflet ile gelmişlerse, hatırlatmamız üzerine bin özür ile adresimizi terk etmeleri gerektiği konusunda küçücük tereddütü olanlar için söyleyeyim.

Ekrem İmamoğlu veya avukatı Kemal Polat, avukatı Mustafa Açık, avukatı Güştah Özanadolu aksini söyleyebiliyorlarsa, bu köşeden yayınlayacağım.

Olay net:

“Ekrem İmamoğlu, Akit TV’ye, kendi açtığı davalardan dolayı mahkeme kararı ile 21.500 TL borçlu.

Bu borcunu henüz Akit TV’ye ödemedi.”

Yalan mı Ekrem.. Yalan mı, hukuku her şeyin üstünde tutacağına yemin eden aile boyu avukat Polatlar..

Akit TV 21.500 TL alacaklı iken..

Kendisinin 20.500 TL alacağı için, Akit TV’ye hacze gelen şaşkınlara ne denir?

Okurlara bırakıyorum..

Bunu da geçtik.

Bir televizyonun haber merkezinde haciz yapılıp, haber yazımı için kullanılan bilgisayarların yediemine götürülmesi işlemine şahsen açık söyleyeyim, sol medyanın, Gazeteciler Cemiyetinin, Basın Konseyi’nin tepki vermesini beklemedim.

Tepki verseler, ben kendimden şüphe ederim.. 

Onların tıynetleridir, solcu birisinin ayağı taşa takılsa, dünyayı yıkarlar..

Muhafazakar medyanın bir mensubu taş yağmuruna tutulsa, görmezden gelirler..

Ama bu kadarını bekler miydiniz derseniz..

Beklemezdim.

Beklemediğim ne? 

“Oh olsun” çığlıkları..

“Pantolonlarına kadar alsın Ekrem” yorumları..

İşe bakın siz.

FETÖ’cü Zaman gazetesinde bir genel yayın yönetmeni hakkındaki ifade alınmak üzere yakalama kararı verildiğinde,

Oktay Ekşi’sinden daha nicelerine kadar CHP’liler hemen FETÖ uşaklarına desteğe koştular.

Zaman gazetesine devlet el koyduğunda. “Bu bir terör örgütünün yayın organı” denildiğinde. Samanyoluhaber’e, Bugün gazetesine benzer işlem yapıldığında, “Biz sizi yıllardır ABD kuklası diye seçmenimize ihbar ediyorduk. Biz size bir şey yapamadık ama. Sizin hakkınızdan Erdoğan geldi” deme cesareti göstermelerini bile boşverin.. 

Mahmut Tanal’ı, Barış Yarkadaş’ı ve daha nice CHP’lisi, koşa koşa FETÖ’cüleri ziyaret edip, “Özgür basın susturulamaz” diyerek, onlara destek vermişlerdi.

Şimdi ne oldu?

Kendi belediye başkanları, özgür basını susturmak için, avukatlarını icra memuru eşliğinde yolladı.

Yetmedi.. Bir de tüm CHP’liler koro halinde “Oh olsun” dediler.

Şimdi siz bunların, özgür basın istediklerine hâlâ inanıyor musunuz?

İnanabilir misiniz?

Son noktaya gelirsek.. Bizim mahalle..

Milli Görüş çizgisindekiler. 

“İstanbul Sözleşmesi’nde, az mı birlikte mücadele ettik” demeleri.. “Ekrem de biraz lüzumsuzluk yapıyor” demeleri.. “CHP’lilerin Milli Görüşçülere her saldırısında, bize Akit sahip çıkmıştır” demeleri gerekir iken..

Derin bir sessizliğe bürünmüşler..

Görmüyorlar, duymuyorlar, konuşmuyorlar.

“Osman Kavala” deyince yarım saat geciktirmeyen. “Selahattin Demirtaş” deyince hemen koşan Temel abi, şimdi Ekrem İmamoğlu’nun bir muhafazakar TV kuruluşunun bilgisayarlarını haczettirmesinin üzerinden şu an itibari ile 24 saat geçmiş iken..

Tek açıklaması yok.. 

Oysa 17 haziran günü  beş tivit atmış Temel abi. Eşcinselliği hak olarak göstermeye çalışan Halk TV’ye röportaja çıkacağını müjdelemiş..

Erbakan hocanın başbakanlıktan indirilmesinde aktif rol oynayan Süleyman Demirel’i ölüm yıldönümünde unutmamış. İzmir’deki HDP il başkanlığındaki cinayeti atlamamış.

Ama 18 Haziran’da Ekrem’in Akit TV’ye haciz yollamasını görmemiş. Görmezden gelmiş. Ne diyelim, “Ya Hak!”

Not: Bu vesile ile söyleyeyim. 

Benim hakkımda, sosyal medyadaki bazı aklıevveller.

yazının devamı