SİYASET

Abdurrahman Erzurum : Ortadoğu nasıl kurtarılmaz

Tarih
22 Aralık 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Abdurrahman Erzurum

Parsel parsel eylemişler dünyayı

Bir dikili taştan gayrı nem kaldı

Dost köyünden ayağımı kestiler

Bir akılsız baştan gayrı nem kaldı

Seversiniz sevmezsiniz, görüşlerine inanırsınız veya inanmazsınız ama sevenlerine göre 70'ten fazla albümü olan, bu hesaba göre 700 civarında bestelenmiş şiiri bulunan ozan Mahsun-i Şerif ‘e ait olan bu türkü çok eskiden beri dinlediğim bir eserdir. En moralim bozuk olduğu zamanlarda Erdal Erzincan yorumu ilaç gibi gelir bana.

Geçen gün Şeb-i Aruz İstanbul törenlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinlerken birden bu türküyü dinleme isteği öyle bir belirdi ki anlatamam,

Ortadoğu geldi aklıma; Suriye, Irak, Filistin… ve onların yöneticileri ve de masum halkları geldi birdenbire.

Çektikleri sıkıntılar, ölümler ve göçler… Aylan bebekler, Gazze’deki füzelerin vurduğu binaların altından çıkan o masum çocuklar. Canlı bombalar, hava saldırıları, roketler, silahlar…

Her yer ölüm, her yer kan, her yer gözyaşı…

Bölgede herkes yardım için gelmiş… Bir çok askeri güç var denizde havada ve karada. Neredeyse birbirlerine değecekler o denli yoğun. Hepsinin görünürde takındıkları bir maskeleri, bir de arka planda farklı niyetleri var. Bol bol özgürlük, insan hakları içeren nutuklar atıyorlar. Demokrasi diyorlar, hukuk diyorlar fakat gün geçtikçe durumu daha da kötüleştiriyorlar. Kimi petrolün derdinde kimi Akdeniz’de üs bulundurma, kimisi olaya mezhepsel bakıyor, kimi ise ellerini ovuşturmakta…

Arap baharından önce daha mı iyiydi diye düşünüyorum. Saddam varken, Hafız Esad ve diğerleri baştayken ve henüz 30’ar 40’ar yıllık saltanatları bitmemişken… O zamanda aklıma Körfez Savaşları geliyor, canlı yayında izlediğimiz bombalamalar… İran-Irak savaşı ve her gece haber bültenlerinde verilen bir tarafın iddia edip diğer tarafın yalanladığı ölüm haberleri geliyor.

Daha eskilere iniyorum belki iyi günler bulurum diye, karşıma 5.000’e yakın Kürt’ün öldüğü Halepçe çıkıyor, Babil ve Kerkük’teki Türkmenlere ait toplu mezarlar gözümün önüne geliyor. Halep, Hama Humus katliamlarının top tüfek sesleri çınlıyor kulaklarımda.

Olmadı biraz daha geri derken, İngilizlerin darbeleri, Almanların darbeleri, petrol ve toprak hakimiyeti için suikastler, hapisler, işkenceler görüyorum…

Güzel günler bulurum belki diye bir ümitle sarıyorum zaman makinasını biraz daha geri, Ağlayan bir adam görüyorum, başında bir çok yabancı var. Önlerinde harita, paylaşıyorlar koskoca 600 yıllık devleti ebed müdded Osmanlı’yı. Herkes kızıyor ona, kimi arkasından hançerliyor, kimi ellerini kelepçeliyor. Ah o ağlayan adam, ahı bırakmıyor nasıl ağladıysa bu coğrafyayı…

Belki bulurum diye hala geliyorum geri geri, biraz rahatlıyor mu ne? İnsanlar işinde gücünde, camiler, kiliseler, havralar dolup taşmış, kimse kimseye vurmuyor, bomba atmıyor, kuyusunu kazmıyor.

Bu günlerden daha iyi günler bulmak umuduyla geriye gelmeye devam ediyorum, gelmez olaydım dedirten manzaralar, doğudan en doğudan kopup gelen savaşçılar var. Çuval içinde atların altında ezdirilen halifeleri mi anlatsam, canlı canlı yakılan insanlar mı, Nehirlere atılan binlerce ciltlik kitabı mı bilemedim doğrusu ama ortak nokta yine aynı göçler, ölümler türlü türlü acılar…

Bir tarafta devleti yönetenlere karşı suikastler yapan, binlerce tuzaklar kuran gizli casus fedailer, diğer tarafta hırslı idarecileri ve din adamları tarafından cennet karşılığında yola çıkıp gözü altın ve ganimetten başka bir şey görmeyen milyonlarca Haçlı çapulcusu … Tek dertleri var öldürmek öldürmek daha fazla insan öldürmek…

Daha gerilerde bir yer olmalı diyorum, Hz Ali ile Emeviler arasında geçen Sıffın Savaşına takılıyorum. Kerbela’ya ağlıyorum, Katledilen efendilerimize bakıyorum, ölenler aynı, öldürenlerde aynı diyorum kendi kendime…

Acaba bu savaşların sebebi dinler mi diye sorguluyorum, farklı bir pencereden, değişik bir ideolojiden bakmaya çalışıyorum. Biraz daha geride neler var merak ediyorum. Atina’ya kadar giden Persleri ve onları geri püskürten ve yine bu bölgeyi kana bulayan Makedonyalıları, Kudüs’ü yakıp yıkan Babillileri, Onları yok eden Asurluları, Mısır ile savaşan Hititlileri, Birbirlerini yakıp yıkan Sümer şehir devletlerini görüp duruyorum ve vazgeçiyorum artık. Kabil’e kadar gitmeyi içim varmıyor bırakıyorum…

Olmamış, olmuyor ve olmayacak da bu gidişle..

Bu coğrafyanın savaşsız, göçsüz ve acısız tek zamanı olan Osmanlı devrini çıkartırsak bir 10 yılı geçmemiş anlaşılan. Bu coğrafyanın kaderi bu galiba, ölüm ve göç…

Neden Osmanlı zamanını ayrı tuttum, taraflı mı baktığımı düşünüyorsunuz. Açın tarih kitaplarını bakın, okuyun o zaman…Bugün bu sorunun cevabını Balkanlarda ve Ortadoğu’da Osmanlıdan kurtulmak için can atan ama şimdi o günleri sorgulayan ülkelerin aydınlarına sorun…

Belki o güzel günlerin sırrı, Osmanlı’nın insanları kurtarmak, demokratikleşmelerini, çağdaşlaşmalarını sağlamak gibi bir amaçlarının olmamasından olabilir mi?

Yoksa herkesi dilinde dininde olduğu gibi kabul etmesinden, kimseyi kendisi gibi yapmamaya çalışmasından mı olabilir.

Ya da aynı dinde, aynı mezhepte, aynı milliyette olmayanları ötekileştirmemesinden mi dersiniz

Belki de dertlerinin topraklar ve altındaki zenginlikler olmayıp da kendileri toprağın altına girince nasıl hesap verecekleri korkusunun olması olabilir mi acaba…

Sonuç olarak bize tarih dersi verdin, Osmanlıyı da övdün, bu durumdan kurtulmanın çaresini de söyle de tam olsun diyorsanız, alın size çare…

Bence bu coğrafyanın yerlileri ve yardıma gelen dost devletler (stop) çocuklarının elindeki silahları acilen almalıdırlar. Onlara ve onlara akıl veren hocalarına; “Aman kimseyi kurtarma, kurtuluş çaresi olarak gördüğün ilacı zorla insanlara içirmeye kalkma, dur bir şey yapma” demeliyiz.

Sonra silahını alarak boş bıraktığımız ellere, kitaplar, bilgisayarlar, tespihler vermeliyiz. Kurtuluşun kimsenin ve hiçbir ülkenin elinden olmayacağını, kurtuluşun sadece ilimle, bilimle, sabırla, ahlakla olacağını kendisinin görmesini sağlamalıyız.

Kurtuluşun kanaatle, saygıyla, sevmekle olacağını anlatmalıyız,

Nasıl mı anlatacağız?

Bölgeye biraz bakın canım sizde, Biraz araştırın, biraz gezin, biraz okuyun… Hep kötü şeyler olmuyor o coğrafyalarda…Birileri asrın petrol, silahlanma ve emperyalizm planları yaparken bir diğerleri de asrın eğitim yuvalarını yapıyor 300 yıl aradan sonra tarihe not düşerek…

Ajanshaber.com
22 Aralık 2015

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;