Dün ne yazdım, bugün olan ne? Kusura bakmayın, siz gazeteciler, troller kadar politikacılar kadar kıvrak dansedemez. Buyurun “Number one”! Trump daha önce de Kuzey Kore ile savaşın eşiğine gelmişti değil mi? Politikada her şey mümkün! Olmaz olmaz demeyin bu piyasada olmaz olmaz. Unutmayın “Telefonla evlenen telgrafla boşanır”. Dün neyi konuşuyorduk, bugün ne oldu, yarın ne olacağını kim bilebilir.. “ABD ile masaya oturuyorsak, ABD PYD’nin ağababası ise, o zaman niçin Esed’le masaya oturmuyoruz” diyor bir yazar. Rusya ile konuşuyoruz var.. Bir dost soruyor: “Terörün kökünü kazıyacaktık, şimdi ne oldu?”.. PYD sınırımızdan 35 km uzakta, ABD’nin himayesinde yeni kamplar kuruyor.
Fark ettiniz değil mi? Trump hem Türkiye’yi, hem de bu mutabakattan dolayı PYD’yi kutladı. ABD ile PYD’nin ilişkisi açık ve net. Biz bir NATO üyesiyiz ve NATO üyesi birçok ülke, bir müttefik ülkeye karşı, darbe yapanları örgütlüyor, himaye ediyor, dahası müttefik dediğimiz bu ülkeler 1984-2017 yılları arasında PKK’ya verdikleri destekle, 6 bin 500 asker-polisi ve 5 bin 669 sivil yurttaşımızı katletmiş, ülkemizde 3 bin 117 saldırı gerçekleştirmiş. Biz bataklığı sulayanlarla başedemediğimiz için sivrisineklerle uğraşmaya devam ediyoruz.
Anlaşılan bugün, Trump kullandığı piyonlarının can güvenliği için şimdilik hayallerini ertelemek zorunda. PYD bu süreçte döküldü. ABD’nin elindeki en büyük yerli milis gücü de bu. Şimdilik bu teröristlerle idare etmek zorunda. Yıllarca eğitip donattıkları, besledikleri bu teröristleri de kaybederlerse yeni bir sosyolojik taban oluşturmaları zor.
Bu durum aslında şöyle bir sonucu açık bir şekilde gözler önüne serdi: ABD PKK’nın uzantısı olan PYD terör örgütünün kurucusu, koruyucusu, hamisidir ve aynı zamanda tabii ki PYD bir halk hareketi değil, Kürtleri istismar eden Amerikan paralı askerlerinden oluşan bir terör örgütüdür.
Bu anlamda Türkiye’nin ABD ile bölgede teröre karşı ortak mücadelesi gerçek hayatta karşılığı olmayan bir taahhüttür. DAEŞ’in de arkasında ABD vardır. DAEŞ hem kendi varlık sebebidir, hem İslamofobia’nın bir marka örgütüdür. Aynı zamanda Nazilerin Yahudilerin kapılarına gamalı haç çizmeleri gibi, bölgede imha etmek istedikleri, kendilerine itaat etmeyen herkesin alnına çaldıkları bir kara lekedir. ABD bölgeye krizi çözmek için değil, krizi sürdürmek için, bulanık suda balık avlamak için geldi. Yaptığı kontrollü bunalım stratejisidir. Süreci iyi yönetemediler, zamana ihtiyaçları var.
Dikkat: PYD’lilerin bir kısmı şimdi ABD pasaportu, Green card, sivil personel ve Blackwater kimliği ile ABD askerleri, diplomatları, personeli ile gidip gelecekler. Bir kısmı Şam rejiminin bayrağı ile özellikle Mümbiç ve Ayn el Arab da boy gösterecekler. Şartlar oluştuğunda / oluşturulduğunda tekrar harekete geçecekler.
Rothschild Trump’la dalga geçiyor. Ankara açısından, en azından PYD sınırımızdan uzaklaştırılmış oluyor. Orada bir güvenli bölge oluşturulması konusundaki talebimiz de gerçekleşmiş oluyor. Tabii bundan sonraki süreç önemli. Yine BM, yine NATO bu işe burnunu sokacaktır. Tabii bu iş bugünden yarına olacak bir şey değil. PYD açısından durum, şimdilik canlarını TSK’nın elinden kurtarmış oluyorlar. Ama PKK, PYD ile bu hesaplaşma bir şekilde devam edecek.
ABD’de muhalefet bu süreç ve gelinen noktayla ilgili Trump’ı alaya alacak. Bizde ise, 15 Temmuz’a bile “Muvazaa” diyenler bu süreci ve sonucu da aynı şekilde görüp okuyacaklardır. Zaten bu iddialarını operasyon başladığından beri bir şekilde dile getiriyorlar. Trump’la görüşmeden sonra bu işin bitirileceğini iddia ediyorlardı, farklı bir gelişme yaşandı. Şimdi Putin’le görüşme merak ediliyor. Ardından Trump’la görüşme var. Şimdilik önümüzde bir 120 saatlik geri çekilme süresi var.
Evet şimdi soru şu: Madem ABD PKK ve PYD üzerinde bu kadar etkin, TSK’nın onları öldürmesini istemiyor, onların askerimizi öldürmesine mani olacak mı? PYD, Suriye rejim güçlerinin bayrağı altına savaşacak olursa ne olacak. ABD’nin bilgisi dışında böyle bir şey mümkün mü? Bu sonuç Rusya ile ilişkilerimizi nasıl etkileyecek?. Bu arada AB, BM, NATO, İngiltere, Fransa, Çin, Almanya, İtalya, İsrail, Mısır, İran ve Suudi faktörü bu süreçten nasıl etkilenecek?
Sokaktaki insan şu sorunun cevabını arıyor: ABD niçin çark etti. Korktu mu, PYD’nin kaybından mı kaygı duydu, NATO içinde bir krizi mi göze alamadı. Daha önce neden bu kadar sertti. Tehditle korkutmak mı istedi. Yarın için bir garantimiz var mı? Bu çerçevede Evangelik kehanetlerin yön verdiği bu işin teolojisi ne olacak? Trump seçim endişesi ile mi böyle davranıyor, başka bir siyasi hesabı mı var, oyun mu oynuyor?
ABD’deki muhalefet bu durumda şimdi ne yapacak? Hani ABD yargısı bağımsızdı!. ABD’nin “cici demokrasi”sini, “bağımsız cici yargı”sını sevsinler! Ha! Bu süreçte kim nerede duruyor gördük, öğrendik! Belki de en büyük kazancımız bu oldu. Şimdi Erdoğan’a dikkat! Siyasi polemiklere ara verilen ve göreceli olarak milliyetçilik duygularının kabardığı böyle bir zamanda Erdoğan sürpriz birtakım kararlar alabilir. Ama hemen söyleyeyim insanların kafası çok karışık ve gönülleri çok kırılgan.
Hiç yorum yapılmamış
1938 kez izlendi
2097 kez izlendi
974 kez izlendi
1292 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.