Sanırım bir gerçek tam olarak anlaşılmadı. AK Parti, İstanbul ve Ankara’yı nasıl kaybetti, daha doğrusu İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın kazanmasına sebeb olan yanlışlıklar bugün aynı ile Gül, Davudoğlu ve Babacan için yapılıyor sanki. “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” diye bir söz vardır. Siz her gün birilerinden söz ediyorsanız ve onlar hakkında sürekli olumsuz haberler veriyorsanız unutmayın ki, “haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder”. Söz “yalama” olur. İnandırıcılığını ve ciddiyetini kaybeder. Bu şekilde “Kaçtığınızı sandığınız şeye doğru koşarsınız”, ama farkında olmazsınız. Bilirim “Öfke baldan tatlıdır”. Bilelim ki, “öfkeyle kalkan, zararla oturur” ve hiç aklımızdan çıkarmayalım ki, aşk ve öfke kardeştir ve her ikisi de aklı zail eder. Öfkeniz aklınızdan büyükse varacağınız yer pişmanlık olacaktır. Bu ifadelerimde evet AK Parti’yi eleştiriyorum, AK Parti aşıklarının gözünde, ama benim penceremden baktığınızda, güle oynaya uçuruma doğru giden bir arabanın önüne çıkıp el-kol hareketleri ile bu gidişi engellemeye çalışıyorsam, bu dostluğumdan ve sizi koruma refleksimden kaynaklanıyor.
“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! / Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak..” Hani NFK öyle diyordu ya! Ben de öyle bir şey yapıyorum aslında. Necip Fazıl’ın “Destan” şiirini internetten bulup bir okuyun. CHP’ye yönelik bu eleştirinin aile ve gençlik noktasında, aynı zamanda bugünkü halimize ne kadar benzediğini görün. Başkalarına öğütlediğimiz bu öğütlere bugün bizim de muhtaç olduğumuzu unutmayın!
Bakın İstanbul’da seçim sonuçları ortada: %45/54. Şimdi o %9 farkı nasıl tersine çevireceksiniz ona bakın. Elinize sopa ile bu işi başaramazsınız. Bugünkü üslubla herkesi kendinizden daha da uzaklaştırırsınız. Onları nasıl ikna edeceksiniz ona bakın. Onların güvenini kazanın. Toplumun mesajını aldığınızı, anladığınızı, meşruiyet zemininde değişeceğinizi anlatın ve gösterin. Yoksa bu kriz derinleşir ve daha da yayılır. Şiddetini de artırır. Bana kalırsa İmamoğlu konusundaki yanlışlar bir şekilde devam ederken, bir başka yönü ile aynı yanlışlar “yeni oluşum” için sözkonusu ediliyor.
İmamoğlu’na karşı aynı yanlışlar sürdürülüyor, çünkü, yeni atanan Genel Sekreter ve yardımcısı konusunda “Koç” bağlantısı vesile edilerek veryansın ediliyor. İmamoğlu’na karşı bu tavır devam ettiği sürece, adam daha da “mağdur” görünecek ve aşırı dikkat sebebi ile yanlış yapmayacaktır. Yani İmamoğlu size karşı, “siz benim ifadem ve hızımsınız, gündüz geceye muhtaç, bana da siz lazımsınız” diyecek. Bizim CHP’lilere karşı okuduğumuz şiirleri CHP’liler bize karşı okuyacak.
Bakın, zihin bazan, fotoğraf makinesinin karanlık odası gibi çalışır. Fotoğrafı tersine çevirir. Siz “Koç’un CEO’sunu Genel sekreter yaptı” dediğinizde ve onu kınadığınızda o sizin kimin nesini nereye getirdiğinizi görür bazan! Kınarken kınanmaya başlanırsınız. Dikkat etmemiz gereken püf noktası burası: Siz ne diyorsunuz, maşeri vicdan bunu nasıl anlıyor, görüyor..
Koç’un CEO’sunu tanıyor musunuz. Koç’un CEO’su olmak, ille de birtakım yerlerin adamı, onların tetikçisi olmayı mı gerektiriyor! Bir genelleme yapmıyoruz tekil bir kişilikten söz ediyoruz. İBB’ye genel sekreter olacak bir isimden söz ediyoruz. Ben sordum, hiç de öyle değil. Ya da adam daha doğru, daha çalışkan biri çıkarsa.. “Bizden olsun çamurdan olsun” mu dememiz gerekiyor ille de. Hani ehliyet ve liyakattan vazgeçmeyecektik! Tamam, yetersizse yetersizliğinden söz edelim, yanlış bir şey yaparsa onun üzerine gidelim. Herhalde CHP’nin belediye başkanı, atayacağı adamı bizimkilerin holdinglerinden, ya da Kartal İmam-Hatipten atamayacaktı!? Siz de Şişli Terakki’den atamıyordunuz! Benim birine uzaklığım, onun bana uzaklığına eşittir.
Hiç yorum yapılmamış
1978 kez izlendi
2111 kez izlendi
985 kez izlendi
1302 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.