Bakın, sokağa çıkıp dolaşıyor musunuz, esnafla oturup konuşuyor musunuz, cami avlusunda insanlar ne konuşuyorlar, kulak veriyor musunuz!?. Halkın sorularına cevap veremiyorsanız ağzınızla kuş tutsanız bir karşılığı yok. Dün İstanbul Sözleşmesinin yürürlüğe girdiği 1 Ağustos 2014 tarihinin 5. yıldönümü idi. Resmi ağızlardan beklenen ses duyulmadı. Eleştirinin hedefindeki kişi ve kuruluşlardan ses yok..
“Oligarklara, faiz lobisine meydan okumak” güzel de, global çetenin dayattığı bu aile ifsadına yönelik operasyona karşı niye bir ilerleme sağlayamıyoruz! Tamam S400 kararı da güzel, Malezya ve Pakistan’la birlikte bu 3’lünün yapacağı çok güzel işler de var, ama bu yaradaki kanamayı durduramaz isek, bunların fazla bir değeri kalmayacak. Aileye ateş düşmüşse, kimsenin gözü başka bir şey görmeyecek. Tam adı, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlemesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi” uygulandığı ülkelerde kadına şiddeti azaltmak yerine aileyi dağıtıp, toplumu “çocuksuz birliktelik/partnerlik” modellerine yönlendirerek şiddeti artırdı. Bu sözleşme vd, yasa, yönetmelik, genelgelerin vakit kaybetmeden kaldırılması gerek. Bu sorun, tek başına AK Parti’nin geleceği için son derece tehlikeli bir durum.
Bu sözleşme ve aileyi bitiren diğer bileşenleri, CEDAW, 6284, Medeni Kanun’daki uygulamalar sonucu tehlikeli bir yere doğru adeta sürükleniyoruz. Model alınan, taklit edilen, peşinden gittiğimiz Avrupa’nın pek çok ülkesinde aile dışında, babasız dünyaya gelen çocuk oranları %60’ların üzerine çıktı (İzlanda %70, Bulgaristan %59, Fransa %65). Oluşturulan korku atmosferi ve kadın ile erkeğin yeni kodlanma biçimleri nedeniyle gençleri, özellikle erkekleri evlenmeye razı etmek neredeyse imkânsız denebilecek bir duruma geldi. Bu konuda yapılan açıklamalarda da ifade edildiği gibi, “İskandinav ülkelerinde erkeklerin ilk evlilik yaş ortalaması 37’yi bulurken, kadınların ilk evlilik yaş ortalaması 34’lere çıktı. Aynı oran İspanya’da erkekler için 35, kadınlar için 34 yaşına dayandı. Garip bir şekilde ilk evlilik yaşı yükselirken, kadınların menopoza girme yaşları düşmektedir. Dolayısı ile kadınların hiç evlenemeyecekleri veya evlenirlerse, evliliğin doğurganlık sonrası döneme kalacağı bir zamana doğru gidiliyor. Bu durumda 3 çocuk hedefi de artık sadece bir hayal olarak kalma riski taşımaktadır. Zaten yaygın sezaryen uygulaması, gıda, ilaç, kozmetik, giyim ve sportif faaliyetler, media üzerinden yapılan propaganda, bilişim teknolojilerinin yaydığı radyasyon sebebi ile özellikle kadınlar dolaylı yoldan kısırlaştırılmaktadır.
Diğer tarafta, aile içi şiddeti düşürmek iddiası ile yola çıkan uygulamaların hayata geçirildiği ülkelerde şiddet ve taciz düşmüyor, aksine artıyor!.. Bu anlamda aile içi şiddetin en çok rastlandığı ülkelerin başında %52 ile Danimarka, %47 ile İsveç ve Finlandiya, %44’le Fransa geliyor. İsveç’in dünyanın en yüksek tecavüz oranına sahip ülke olmasını eleştiren İngiltere Bağ��msızlık Partisinin eski lideri Nigel Farage, İsveç kenti Malmö’yü “tecavüz başkenti” olarak isimlendirdi. Ve “Doğu Avrupa’da 15 yaş üstü kızların %70’i şiddet veya cinsel tacize uğruyor” dedi.
AB’ye bağlı ülkelerde ortalama her 20 kadından 1’i tecavüze uğruyor, her üç kadından biri, 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. AB’de her yıl 15 yaş altı yaklaşık bin çocuk cinayete kurban gidiyor. Her 7 dakikada, bir genç şiddet sonucu öldürülüyor. Aynı şekilde tüm dünyadaki çocuk istismarı görüntülerinin neredeyse yarısı Hollanda sitelerinden, %60’ı Avrupa’dan internete yükleniyor. IWF, Hollanda’nın “çocuk istismarı için suç cenneti” haline geldiği uyarısında bulunuyor. Batı, kendi “aile” yapısının dağılması ile sokaklara mahkûm olan insanları 2. Dünya Savaşı yıllarında edindiği tecrübeyle toplama kamplarına yığıyor: Yaşlıları huzurevlerine, özürlüleri bakım evlerine, kadınları sığınma evlerine, evsiz fakirleri sokaklara, sahipsiz çocukları sevgi evlerine, işsiz güçsüzleri cezaevlerine, alkol ve uyuşturucu bağımlılarını rehabilitasyon merkezlerine, hastaları hastanelere, geri kalanları psikiyatri kliniklerine. Bugün batıda 5 kişilik bir ailede en az bir kişi uyuşturucu kullanıyor ya da alkolik. Beş kişilik bir ailede en az bir kişi lezbiyen, homoseksüel, biseksüel ve ensest ilişkiye kadar varan sapkınlık içinde. Beş kişide bir kişi psikolojik destek almadan kendini yönetemiyor. Beş kişilik bir ailede en az bir kişi en az bir defa intihar teşebbüsünde bulunmuş. Beş kişide bir kişi engelli. Kılavuzu AB olanların varacağı yer burasıdır.”
Hiç yorum yapılmamış
1959 kez izlendi
2104 kez izlendi
978 kez izlendi
1299 kez izlendi
YORUM YAPIN
Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.