EĞİTİM

Yavuz Bahadıroğlu : Ağzımız ne zaman bozuldu?

Tarih
20 Ocak 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Yavuz Bahadıroğlu

20 Ocak 2015

Osmanlı insanını çağlara örnek yapan dört temel kavram:
İman, hayâ, edeb ve nezaket 

İman olmadan “hayâ” (“El-hayaü mine’l-iman” hadisi), “hayâ” olmadan “edeb”, edebsiz “nezaket” olmaz!

Bugün bu kavramlardan yalnızca “nezaket”e bakalım ve giriş cümlesi olarak şöyle diyelim: Eski insanımız tepeden tırnağa nezaketti! Osmanlı bir “Nezaket Ülkesi” kurmuş, İstanbul’u “Nezaket Ülkesinin Başkenti” yapmıştı. 

Edmondo de Amicis isimli İtalyan yazar (bizde “Çocuk Kalbi” isimli kitabıyla tanınır), 1880’lerde yayınladığı gezi notlarında, meşhur “Osmanlı nezaketi”ni şöyle anlatıyor:

“Tetkîk ve tespitlerime göre, İstanbul’un Türk halkı, Avrupa’nın en nâzik ve en kibar topluluğudur… Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan işitilir.”

Günümüzde çok rastlanmayan bir incelik…

Günümüzde “nazik” olmak “züppelik” ve “pısırıklık”, “kaba-saba” olmak ise “meziyet” sayılıyor…

“Türk halkının hâl ve tavırlarında büyük bir asalet, yüzlerinde tatlı bir sükûnet ve nezaket vardır! Tebessümlerine incelik, el hareketlerine zarafet ve sadelik hâkimdir” diyor, Fransız gezgin Brayer.

Du Loir, “Hıristiyan memleketlerinde pek yaygın olan küfürbazlık, öfke ve intikam hissi Türklerde yoktur” diyerek “barış toplumu”na işaret ediyor.

 “Sokaklarında da evlerinde de hiçbir küfür sözü işitilmez. Onlar yalnız ‘Vallâhi’ şeklinde Allâh’a yemin ederler.” 

Meşhur İskoç yazar Charles Mac Farlane ise, “Bu milletin (Türklerin) öyle tatlı bir konuşma tarzı vardır ki, bütün medeni milletlere örnek olabilir” diyerek nezaketimize vurgu apıyor.

Bugünkü “argo” tutkumuzu görseydi, acaba neler yazardı?

Herşey II. Meşrutiyet’in (24 Temmuz 1908) getirdiği “hürriyet sarhoşluğu” ile değişmeye başladı. Kitleler henüz yeterince tatmadıkları, tanımadıkları, yaşamadıkları meşrutiyeti, “Hürriyet, müsavat, uhuvvet” çığlıkları atarak kutlarken, Bediüzzaman, “Hürriyeti su-i tefsir etmeyiniz (yanlış yorumlamayınız), tâ elimizden kaçmasın” diyerek uyarıyordu.

Hürriyet gelmişti ya, herkes istediğini söyleyebilir, istediğini yapabilirdi. Kurallar rafa kalkmış, “Nizam-ı âlem” ve “Kanun-u kadim” bozulmuştu.

O bozulma sürecinde bir sürü gazete/dergi çıkarıldı, sayısız cemiyetin yanı sıra birkaç tane de siyasi parti kuruldu…

İttihat ve Terakki Fırkası’yla (kuruluşu: 21 Mayıs 1889) Ahrar Fırkası (1908) zaten vardı. Bunlara Osmanlı Demokrat Fırkası (1908), Osmanlı Ahali Fırkası (1910), Osmanlı Sosyalist Fırkası (1910), Hürriyet ve İtilaf Fırkası (21 Kasım 1911), Halaskar-ı Zabitan Grubu (1912) da eklendi…

İttihad ve Terakki’nin yayın organı Tanin, Derviş Vahdeti’nin her şeye amansız muhalif gazetesi Volkan, Mevlânazâde Rıfat’ın İttihad-Terakki’ye düşman gazetesi Serbesti  ve Prens Sabahaddin’in “Adem-i merkeziyet” fikrini yaymaya çalışan Osmanlı Gazetesi başta olmak üzere, 700 civarında Türkçe gazete, partiler arasında bölünüp amansızca mücadeleya başladılan…

Öte yandan “muharrir”ler (köşe yazarları) hem bir birlerine, hem de “düşman” saydıkları partilere en sert kelimelerle veryansın ediyorlardı.

Türkçedeki en sert kelimeler de yetmez olunca, “argo” kullanmaya başladılar. Bir süre sonra “argo” da az gelecek ve silaha sarılacaklar, İttihad ve Terakki iktidarının tetikçileriyle alaylı subaylar tarafından kurulan Halaskâr-ı Zabitan (Kurtarıcı Subaylar) Grubu tetikçileri bir birlerine suikastlar düzenlemeye başlayacaklardı.

Bir taraftan da, yeni yeni yeşeren karikatürler, toplumsal hayatın içine “bomba” gibi düşüyor, her “bomba” siyasi ve sosyal nezaketin bir parçasını berhava ediyordu...

Zaman içinde “edeb” dışına çıkıldı. Osmanlı’nın herkesi edebli olmaya çağıran “Edeb ya hu!” yazısı levhalarda kala kaldı.

YeniAkit

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yay��na alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;