GÜNCEL

Salih Tuna : Türkiye’ye saldırmalarının sırrı bu kurguda

Tarih
03 Ocak 2017
İzlenme
Kişi
Yazar
Salih Tuna
Dönenim Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş Eylül 98'de Suriye sınırında tabiri caizse “racon” kesmişti.


Suriye ya Öcalan'ı çıkartacak ya da sınıra yığdığımız tanklarla topraklarına girmemizi göze alacaktı.

Beşar Esad'ın babası Hafız Esad, İran'ın da yönlendirmesiyle (dönemin İran Dışişleri Bakanı anında Şam'a koşmuştu) Öcalan'ı çıkartmak zorunda kalmıştı.

Başka da çareleri yoktu.

Mezkur “raconu” Türkiye üzerinden NATO tehdidi olarak temellük etmişlerdi.

Bunda da yanılmadıkları, tüm dünyanın Öcalan'a dar edilmesiyle gün yüzüne çıkmıştı.

O kadar ki Öcalan süper güç Rusya'da bile barınamadı.

İtalya'da da tutunamadı.

Diğer Avrupa ülkeleri derseniz, barındırmaya cesaret bile edemediler.

Biz de Allah için alayına gider yapıyorduk. Fransa veya Almanya'dan ufak tefek de olsa çatlak sesler mi yükseldi, anında “şaşırmayın, sabrımızı taşırmayın” moduna geçiyorduk.

Sanki yanlış yapsalar tepelerine inecek, Öcalan'ı yatak odalarında saklasalar dahi paketleyip alacaktık.

Tuhaf olan, Fransa'dan Almanya'ya kadar hepsi birden sabrımızı taşırmak istemezcesine tırsmışlardı.

Zaten Org. Ateş'in o konuşmasından 5 ay sonra da (Şubat 99) Öcalan Kenya'nın Yunanistan'ın Büyükelçiliği'nden Türkiye'ye getirilecekti.

Mahir Kaynak, Öcalan'ın Kenya'da ne işi vardı; her çeşit Kürt gördüm siyahi Kürt görmedim, diyecekti.

Merhuma göre, ne Kenya'da PKK'nın sosyolojisi mevcuttu ne de Kenya'nın Türkiye'yle didişecek durumu vardı.

Aslında agâh olanlar için her şey gayet âşikârdı.

Sadece şu soru sorulsa kâfiydi: Madem bir tehditle bu işler halloluyordu, Öcalan'ı Suriye'den çıkartmak için neden onca yıl beklenmişti?

İşte meselenin püf noktası buradaydı.

Dediğimizi yapmazsanız tanklarımızla Suriye'ye gireriz kararı, bir NATO kararıydı.

Yani, o dönem biz, sonuç itibariyle, NATO'nun kararını uygulamıştık. Onun için de Öcalan'a koca dünya dar gelmişti.

Ya şimdi?

Dikkat buyurun: NATO'yla birlikte değil, NATO'ya rağmen “İkinci İstiklal Savaşı”nı veriyoruz.

Gerçi fazla tercihimiz de yoktu: Ya FETÖ'ye, Türkiye'yi anahtar teslim edecek (iç savaşa rıza gösterecek, Diyarbakır'dan ötesinden vazgeçecektik) ya da “tek vatan tek bayrak tek devlet tek millet” diyerek direnecektik.

İkincisini seçtik, yani, direnmeyi.

Uzun lafın kısası; vatanın bekası için “kurguya” aykırı davranmış olduk.

Dolayısıyla, Öcalan'a dünyayı dar eder pozisyondan Yunanistan'dan FETÖ'cü askerleri teslim alamaz pozisyona geldik.

Daha düne kadar “ekonomik kriz” nedeniyle toprak satmaktan bahsedecek kadar bunalan, hatta 2013 kışında, “gazımızı kesmeyin, zor durumdayız, donuyoruz” diye ricada bulundukları için borçlarını ödemedikleri halde gaz vermeye devam ettiğimiz Yunanistan, bu ülkenin çocuklarına tanklarla savaş uçaklarıyla saldıran FETÖ'cü askerleri bize teslim etmiyor.

O Yunanistan ki, 12 Eylül darbesi sonrası Evren'in yazılı izni sayesinde NATO'ya geri dönebilmişti.

Demem o ki, “kurgu” her yerde tıkır tıkır çalışıyor.

Zaten mahut kurgu gereği Fetullah Gülen ABD'ye “hizmete” alınmamış mıydı?

Bizim Tamer Korkmaz bu durumu bakınız nasıl anlatmıştı: “1999'un 16 Şubat'ında terörist başı Öcalan Kenya'dan Türkiye'ye getirildi. Bir ay sonra 21 Mart 1999'da, 'dini cemaat' görünümlü Gladio örgütünün elebaşı Gülen ABD'ye gitti. Bu gidişten kısa bir süre önce Paralel Yapı'nın önde gelen imamı Mister Kara dönemin başbakanı Ecevit'i ziyaret etmişti. O kabul esnasında Bülent Ecevit, telefonla Gülen'i aradı ve 'Mutlaka ABD'ye gitmelisiniz' dedi!..

Gidiş o gidişti.

Şükür ki şükür, NATO'nun patronu ABD'nin Türkiye üzerindeki “kurgusunu” 17-25 Aralık 2013'te de 15 Temmuz'da da bozduk.

Onlar da, PKK'dan DAEŞ'e kadar bilumum taşeron terör örgütleriyle bizi “cezalandırıyorlar.”

Kayseri de Dolmabahçe de Ortaköy de bunun ifadesidir.

Kurgu” bitmedi; nihai amaçları “iç savaş” çıkartmaktır.

Şartların olgunlaşmasını bekliyorlar.

Nasıl ki 91'de Körfez Savaşı sonucu Irak'ı işgal etmek yerine fay hatlarına bin yıllık düşmanlık yüklensin diye 2001'e kadar beklediler, aynen öyle.

Unutmayın, her terör saldırısı fay hatlarını daha bir “kötücül enerjiyle” yüklemek için gerçekleştiriliyor.

Bu korkunç “kurguyu” bozmak adına…

Yaşam tarzı, etnisite ve mezhep üzerinden kim kalp kırıyor, yekdiğerini incitiyorsa şiddetle karşı çıkmak zorundayız.

Millet olduğumuzu her şartta ortaya koyabilirsek, müstevliler hiçbir halt edemez.

Yenişafak
3 OCak 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;