Sesli Makale

14 Temmuz 2015

Sevgili Çandar birkaç yıl evvel, “BDP silahsız yasal PKK'dir, PKK de silahlı, dağdaki BDP'dir" demişti.
BDP de malumunuz HDP'nin bir önceki adı olduğuna göre ifadeyi şöyle güncelleyebiliriz: “PKK dağdaki HDP'dir."
Bu durumda, ovadaki PKK'nın Eşbaşkanı da “bağlamacı muhterem" olmuş oluyor.
Yanlış anlaşılmasın, “bağlamacı" demekten muradım asla istihfaf değil, vesayetçi medyaya gönderme yapmaktır.
Hayır yani, medya medya olalı böyle parlatma, böyle cilalama görmedi. Biraz daha devam etselerdi muhteremi maazallah “şeker oğlan" yapacaklardı.
Aydın Doğan'ın adamları parlatmaya doyamamış olacaklar ki seçimden sonra da gözleme açtırdılar. Hatta, “Demirtaş'ın gözleme fotoğrafına bakarken" başlıklı yazılar attırdılar.
Ulan arkadaş bu nasıl yetenek, bu nasıl yaratıcılıktır?
Sayın Erdoğan'ın eliyle çay tarifi yapmasından garibanların sofrasında iftar açmasına, 3 gol attığı maçtan yaşlı bir ninenin yüzünü şefkatle okşamasına kadar yüzlerce fotoğrafına muttali oldum, şimdiye değin bir kez olsun aklıma, “Erdoğan'ın fotoğrafına bakarken" başlıklı yazı döşenmek gelmedi.
Hani biz yandaş, siz gazeteciydiniz birader, Allah müstahakınızı versin…
Aydın Doğan'ın adamları muhteremi gerçekten de öyle parlattılar ki Nişantaşı'nın Cihangir zırtapozları pek sevdiler.
Mesele imajsa ben de severim. Bıraksınlar, iki tur da ben seveyim, hiç değilse “özüne" de faydası olur.
Hem ben öyle magazin yıldızları tarifesi de uygulamam; gözleme, bağlama işine bulaştırmam yani. Uçurtma uçurturum. Hem çocuklar da acayip sever. Fonda da merhum Ahmet Kaya'nın o türküsü: “Penceresiz kaldım anne / Uçurtmam tellere takıldı /Penceresiz kaldım anne / Uçurtmam tel örgülere takıldı / Hani benim gençliğim nerde…"
“Özüne" de faydası dokunur dediğim işte bu! Türküyü dinler, belki de titrer kendine dönerdi. En azından Ahmet Kaya'ya “Vay Şerefsiz" diyen Özköklere kendini bu kadar sevdirmezdi.
Yazık ki sadece Özköklere değil paralelcilerin Süleyman abisine (hani şu “güneyde sevdiğim ülke" ifadesin sahibine) de kendini sevdirdi.
Yoksa…
Paralelcilerin Süleyman abisinin 26 Ekim 2013'teki telefon görüşmesinde söyledikleri, 6 - 7 Ekim olayları başta olmak üzere bir bir gerçekleşmezdi
HDP Eşbaşkanı'nın çağrısıyla başlayan Kobani olaylarında 50 yurttaşımız katledildi ama bunun hesabı sorulmadı, direkt “gözleme" PR'ına geçildi.
Ben o gözleme fotoğrafına bakarken 16 yaşındaki Yasin Börü'nün parçalanan cesedini görüyorum, onu ne yapacağız peki?
Meclis'te 6-7 Ekim
olaylarını araştırma komisyonu behemehal kurulmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın “yardım edilmezse Kobani düşecek" çığlığının nasıl çarpıtıldığı dahil tüm gerçekler ortaya çıkartılmalıdır.
Artık yalanlardan bıktık, yeter!
Hayır yani, gırtlağınıza kadar Aydın Doğan'ın adamlarına battınız da ne oldu?
Sahi bunca yalan dolanla elinize ne geçti?
Tamam barajı geçtiniz, milletvekilli sayınızı da üçe katladınız. Allah daha da artırsın; Türkiye'yi yönetin, tek başınıza iktidara gelin. Mesele bu değil…
Milletvekili sayınız şu ankinin üçte biriyken “çözüm süreci" yürüyordu, şimdi saf dışı kaldı; bu işte bir tuhaflık yok mu?
Onca şamata, o “seni başkan yaptırmayacağız, yaptırmayacağız, yaptırmayacağız" coşkusu, miting alanlarındaki o bombalar bunun için miydi?
Yani…
Kılıçdaroğlu vekaletiyle Bahçeli'ye başbakanlık (rüşvet) teklifi için mi?
Paralelcilerin Süleyman abisi 26 Ekim 2013'te “çatışmalı ortam geliyor" demişti, KCK geçen gün barış sürecini bitirdim dedi, siz de tevil ettiniz.
Tevil de tevil olsa.
KCK'nin yaptığı açıklamayı HDP Eşbaşkanı, “askeri baraj yol yapımları durması gerektiği, durmazsa misilleme yapacağı" şeklinde okumuş.
“Askeri baraj" da ne demek oluyor, bu nasıl ifade?
Türkiye'nin partisi olmak istiyorsanız Mehmetçiğe tehdidi tevil etmeyeceksiniz, kınayacaksınız.
Türkiye'nin partisi olmak Bülent Arınç'a öyle posta koymakla olmuyor.
Madem kararlarınızı partinizin binasında aldığınızı söylüyorsunuz silaha, şiddete açık net tavrınızı koyacaksınız.
Yenişafak