GÜNCEL

Ruşen Çakır : Cemaat’le savaş, Kürt hareketiyle barış

Tarih
25 Aralık 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
Ruşen Çakır

25 Aralık 2014

BİZ hükümet-Cemaat savaşına yoğunlaşmışken ülkede ve bölgede Kürt sorunu bağlamında çok önemli ve olumlu gelişmeler yaşandı. Ülkede çözüm sürecinde taraflar, yani hükümet ile Kürt siyasi hareketi (KSH) belki de ilk kez ortak bir dil yakaladılar ve genel seçimlere kadar çok hızlı ve hayati adımların atılacağını müjdelediler. Sızan bilgilerden hareketle, süreçte “müzakere” aşamasına geçilmekte olduğunu söyleyebiliriz.

Kısa süre öncesine kadar “Bitti, bitecek” denilen süreçte kriz nasıl aşılmış olabilir? Bugüne kadar yaşanan sıkıntıların temelinde taraflar arasındaki eşitsizlik vardı. Üstelik, çoğu kişinin sandığının aksine, terazinin hep hükümet kefesinin ağır bastığı da doğru değildi.

DENGE TUTTURMAK

Sürecin ilerleyebilmesi için güçler arasında dengenin olabildiğince tutturulması gerekirken taraflar genellikle, birbirlerinin hata, zaaf ve eksikliklerini derinleştirmeyi tercih ettiler. Nihayet bu yaklaşımın kimsenin hayrına olmadığını, süreci de tehlikeye attığını kavramış olmalılar. Buna bağlı olarak, daha senaryosu bile olmayan bir filmde erken rol çalma girişimleri, yerini senaryoyu birlikte yazmaya bırakmışa benziyor.

Olayın zamanlamasına baktığımızda iki husus dikkat çekiyor. Öncelikle hükümetin, Gülen Cemaati’ne yönelik savaşa ve KSH ile barışa aynı anda hız vermesinin akılcı bir politika olduğunu kabul etmek lazım. Şöyle ki, Cemaat, gazetecilerin de operasyonlara hedef olmasından hareketle hükümete karşı duruşunu “demokrasi, basın özgürlüğü ve hukuk devleti” için mücadele olarak sunuyor ve kendisine müttefikler arıyor. Bu konuda belli gelişmeler kaydetmekle birlikte arzuladıkları noktaya ulaşabildikleri söylenemez. Kaldı ki Türkiye’de Kürtleri ve buna bağlı olarak KSH’yi yanına çekemeyen hak ve özgürlük mücadelelerinin başarı şansı düşük. Eğer hükümet KSH’ye karşı kısa süre önceki sert üslubunu sürdürüyor olsaydı bugün bambaşka bir fotoğrafla karşılaşma ihtimal dahilinde olabilirdi.

SİVRİLEN BÖLGESEL GÜÇ: KÜRTLER

İkinci olarak (IŞ)İD tehdidiyle iyice altüst olan bölgesel dengelerdeki değişimlere bakmamız lazım. 1 Kasım günü “Dört fotoğrafta Kürtlerin birleşmesi” başlıklı yazımda PKK’nın askeri kolu HPG ve Suriye’de PKK çizgisindeki PYD’nin askeri kolu YPG’ye bağlı savaşçıların Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) peşmergeleriyle birlikte Kobani, Şengal ve Mahmur’da savaşıyor olmalarının önemine dikkat çekmeye çalışmıştım. ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun da desteğiyle bu iş ve güçbirliği somut sonuçlar elde etmeye başladı. (IŞ)İD’in alabildiğine yoğunlaşmasına rağmen Kobani düşmedi, düşmeyeceği de kesinleşti. Daha önemlisi, Ezidi Kürtlerin çoğunlukta olduğu Irak’taki Şengal kenti (IŞ)İD’den geri alındı.

Ankara bu gelişmeleri öngörememişti. Tam tersine hesaplarını (IŞ)İD’in Suriye’de PYD’ye, dolayısıyla PKK’ya ciddi darbeler indireceği üzerinden yapmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kobani düştü, düşecek; sıra diğer kantonlara gelecek” sözlerinin cazibesine kapılan çok kişi de PKK ile kan davalarını göreceği beklentisiyle, örtülü de olsa (IŞ)İD’i destekler pozisyonlar almıştı.

Ama olmadı. Kürtler hem (IŞ)İD yüzünden (veya sayesinde) birbirlerine daha fazla yakınlaştılar, hem de ona karşı yürüttükleri ve epey başarılı oldukları mücadeleyle bölgenin kritik bir gücü olarak sivrildiler. Buna bağlı olarak PKK, sadece Türkiye değil, bugün Irak ve Suriye, yarın muhtemelen İran bağlamında dikkate alınması gereken bir güç olduğunu tescilledi.

Özetle, bu bölgesel konjonktürde AKP hükümetinin, çok istese de çözüm sürecini daha fazla sürüncemede bırakması zaten mümkün değildi.

Habertürk

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;