Sesli Makale

Zekat, fitre, kurban paraları çuvallar ve çantalar içinde Fetullah Gülen’e teslim edilerek, tamamen onun kontrolünde iken Tahtakale’nin esnaflarına, tıpkı kara para aklanır gibi kullanılmak üzere veriliyordu.

Ne miktarı, ne de kime verildiğini Gülen’den başkası bilmiyordu, harcandığı yerler de tamamen Gülen’in talimatı ile belirleniyordu. Gülen, bu harcamaların kimse tarafından bilinmesini istemiyordu.

Bunun büyük bir suç olduğunu ve kontrol dışı kaldığını görünce, devletin ve Maliye’nin mutlaka bunu tespit edeceğini düşünerek, kayıt içinde olabileceği bir finans kuruluşu kurmamız gerektiğini ısrarla söyledim. İstemeyerek de olsa buna razı oldu. Asya Finans ismini kendisi koyarak kuruluş işlemini başlatmamı bana söyledi. Ben de Mehmet Hasırcılar’dan kuruluş akçesi olan 500 bin TL alarak Gülen’in söylediği 8 kurucu isimle müracaatı yaptım.

Bu isimler bu işe kendilerine bir zarar gelir düşüncesi ile önceleri karışmak istemedi. Asya Finans’ın kendine ait bir binası bile yoktu. Altunizade’de kiralık bir bina tutuldu, daha sonra finans kurumu kurulup yelkenler rüzgâr tutunca gariban insanların himmetleri oraya akmaya başladı. Bu sefer pek çok zengin buraya ortak olmak için hisse almaya başladı. İşte o esnada Tahsin Tekoğlu’nun Gülen’in talimatı ile Exim Bank’tan alınan 76 milyon dolarlık kredisi Asya Finans’a aktarılınca, iflas etmiş olan Tekoğlu iflastan kurtuldu, Asya Bank’ın yönetim kurulu başkanı oldu.

8-9 sene finans kurumu olarak çalışırken birden bire hocanın emri ile Asya Bank oldu. Hiç kimse de nedenini, niçinini sormadı. Zaten soramazdı, çünkü hoca ne derse doğruydu ve bin bir hikmeti vardı.

Bank Asya’nın son zamanda kurtarılması için hocanın talimatı ile cemaatin seferber olup elindeki üç kuruş parayı yatıranlar, bankayı kurtarmak için arabasını, evini satanlar, kredi kullanıp ayakta tutmaya çalışanlar, elindeki kolundaki bileziğini, küpesini satanlar götürüp yatıranlar bu gerçekleri görsün diye yazıyorum. Aşağıdaki yazılanları (özellikle aldatılan, sömürülen garibanlar) dikkatle okuyun.

Kur’an-ı Kerim’de Firavun için “Firavun mahiyetini ahmaklaştırdı” diye buyuruluyor. Yani çok zeki olan Firavun önce kendisinin olağanüstü bir kişi olduğuna etrafını inandırarak kendisine büyük bir itimat telkin ediyor ve bu itimadı tamamen oturttuktan sonra, mahiyetini ahmaklaştırarak, gücüne razı ediyor. 

Artık o hiç şüphe edilmeyen, sorgulanmayan, yargılanmayan, ulu kişidir. Ne söylese doğrudur, hata ihtimali sıfırdır.

İşte 1966’da İzmir’e geldiği zaman tahta kulübede otururken saf temiz insanları vitrine koyarak ihlas ve samimiyetle meydana gelen cemaate ait başarıyı pazarlayıp kendine aşırı bir güç temin ettikten sonra, ikinci merhale İstanbul piyasası oldu. Daha önceleri İstanbul’dan İzmir’e taşınarak davet edilen ve ikna olan pek çok insan, bu samimi kişilere hayran oldu, yapılan işleri çok büyük takdirle karşıladı ve Fethullah Gülen işin ikinci ayağı olan İstanbul piyasasına atladı.

Burada bu işin içerisine heyecanla girmek isteyen çok daha parlak, saf insanlar da dahil oldular. İşte Asya Bank, Asya Finans, Zaman gazetesi, Samanyolu TV, Işık Sigorta da; kurumsal olan bütün yapılanmaların hepsi, bu büyük piyasada hasıl oldu. Kasalar masalar kurulunca ihlas, hizmet rafa kalktı ve pay kapma mücadeleleri ve ayak oyunları, kurtlar sofrası ortaya çıkmış oldu.

Şimdi 1999 yılında İzmir’de cemaate ait Nil şirketinde muhasebe ve finans biriminde çalışmakta olan Salih Sarıgül, Kaynak Holding kuruluşundan sonra Ekrem Yalvak ile birlikte bu büyük piyasaya atlamak üzere İstanbul’a geldi.

Kaynak Holding’te bir süre beraber çalıştıktan sonra Ekrem Yalvak, Samanyolu grubuna finans müdürü oldu. Hani şu Ekrem Yalvak; Kıbrıs’ta milyon doları kumarda batıran, Samanyolu televizyonu muhasebe müdürü olan kumarcı Ekrem Yalvak.. Daha sonraki açıklamalarında “Ben cemaatin parasını değil, kendime ait para ile kumar oynadım, batırdım” ikrarında bulunmuştu, (Özrü de kabahati kadar büyüktü.)

Devamı yarınki yazımda.

YeniAkit
30 Mart 2016