SİYASET

Nihal Bengisu Karaca : Tam olarak neyi tashih ediyoruz?

Tarih
15 Temmuz 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Nihal Bengisu Karaca

12 Temmuz günü gazetelerin birinci sayfasında Başbakan Binali Yıldırım’ın, “Irak,Suriye, Mısır’la kavga etmemiz için çok neden yok” ifadeleri vardı. 13 Temmuz’a gelindiğinde ifade daha da netleşti: “Eminim ki Suriye ile normal ilişkilere döneceğiz.”

Başbakan Binali Yıldırım sempatik, esprileriyle asık suratlı bir gündemi birdenbire yumuşatıveren sürprizli bir kişiliğe sahip. Sakinliği ve “uzlaşmacı” kişiliğiyle, özellikle “yeni Türkiye”den dertli kim varsa kalplerini fethettiği de söylenebilir.

Ancak Başbakan olduğu günden beri dış politika, keskin dönüşümlere sahne oluyor.

“Az düşman çok dost” politikasına besmele çekilen günden sonra İsrail ve Rusya ile anlaşmalar oldu, gerginlik izale edildi. Rusya’yla da İsrail’le de kötü sonuçları olan hadiseler üzerinden kavgalıydık. Rusya’yla sorun çözülmüş görünüyor, iyi de oluyor. İsrail’le anlaşma konusu ise “Vardır bir hikmeti” itimadının parantezine alınarak, hak verilmese de “anlaşılır” bulunarak hazmedilme sürecine girdi.

Gelgelelim Suriye ve Mısır’la ilgili meselemiz, iki devlet arasında çıkan bir krizden kaynaklanmıyor. Bu iki ülkede yaşanan olaylar; Sisi darbesine ve Esad’ın zulmüne karşı tavır almak yıllarca hem AK Parti dış politikasının çekirdeğini oluşturdu, hem de Sayın Erdoğan’ın argümanını belirledi.

Sadece dış politikada değil bölgedeki ayaklanmalarda diktatörlere rağmen halkların yanında durabilme dirayeti göstermek; doğru olduğuna inanılan bir ilkede zor yolu göze alabilmek AK Parti yönetimine damga vuran ve sürekli yenilenen hareketin kimliğini kuran etmenler arasında yer aldı. “Üst akıl” tarifi böyle böyle doğdu. “Üst akıl” derken, “dış güçler” klişesinin dışında, ulus devlet ötesi hatta devletlerin siyasetini belirleyebilen ulus aşırı sermaye gruplarından da yukarıda; emperyal heveslerini çatışma odaklı mühendislik çabalarıyla payidar kılmaya azmetmiş karanlık ve tekinsiz bir iradeyi işaret etmiyor muydu Erdoğan? Türk dış politikasına yön vermeye çalışan paralel ve benzeri yapıları, bu yolda durdurulan yardımları, IŞİD’e yardım safsatalarının haraç mezat tezgâha sürülüp her müşteriye servis edilişini, velhasıl başımıza gelen her şeyi yaşar ve gözden geçirirken, her defasında Suriye’ye ve Esad rejimine çıkmıyor muydu bütün yollar?

Dolayısıyla, şimdi “Irak, Suriye, Mısır’la kavga etmek için aslında büyük bir neden yok” mealindeki ifadelerle girilen yol, hayli yadırgatıcı, hatta üzücü.

Çünkü...

ABD’nin Irak’ı işgal edip leş gibi bir sistem kurarak ayrıldığı yerde, Sünnilere yaptığı zulümle mezhepçilik fitilini ateşleyen ve IŞİD rezaletinin doğumuna ebelik eden Irak merkezi yönetimiyle beş çayı tadında muhabbetler kurulamazdı. Kurulmadı da.

Esma Biltaci gibi genç kızları sniper’la vurmuş ve başta Erdoğan olmak üzere hepimizin gözyaşı dökmesine neden olmuş; 3500-4000 kişiyi Rabia Meydanı’na gömmüş Sisi ile anlaşmazlığımızın da ilkesel, insani ve ahlaki bir tarafı var.

Sadece birkaç yıl içinde 300 bin insanın ölümüne, milyonlarca Suriyelinin yurdundan ayrı düşmesine neden olan Esad meselemiz, o kadar uzun bir zamandır ve o kadar haklı nedenlerle sürüyor ki, “Kavgaya neden yok” denildiği zaman boşluğa düşmemek imkânsız. Sahi, 2011’den beri ne yaşıyorduk o vakit?

Tashih edilen tam olarak nedir, anlaşılmıyor.

Amaç bir devr-i sabık oluşturmaksa, kusura bakılmasın, stratejik derinliğin Afrika, Balkanlar, Orta Asya tarafını temellük edelim; ama Ortadoğu kısmını karalayıp “Enkaz devraldık” kolaycılığına kaçalım planı çok fazla “görünüyor”, fazla açık seçik; o yüzden kolayca, “hiç adil ve hakkaniyetli değil” diyebiliyoruz.

Amaç PYD ve en büyük destekçisi ABD tarafından tehlikeye sokulan sınır güvenliğimiz, hatta toprak bütünlüğümüzle ilgili hayati tedbirleri almak ve en azından bir süre Suriye’nin bütünlüğü konusunu Esad’ın “hemen şimdi” gitmesinin önünde tutmak ise bu anlaşılır. Ama bu ihtimalde de istenen zaman o tarafa hiç bakmadan, pek üzerinde durmadan, hatta bir sıkışmışlık varsa açık yüreklilikle izhara çalışarak kazanılabilirdi. Bu “Basıyoruz düğmeye, siliyoruz hafızayı” üslubuna gerek yoktu. Hem de hiç.

Habertürk
15 Temmuz 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;