SİYASET

Markar Esayan : Sezon finaline doğru geçmiş sezonların kısa bir özeti…

Tarih
31 Ocak 2017
İzlenme
Kişi
Yazar
Markar Esayan
Türkiye’nin bu zor dönemeçten kazasız belasız ve hatta daha da güçlenerek çıkmasının en önemli kaldıracına sahibiz; o da millettir.

Millet derken, sadece bir partinin seçmeni veya teşkilatından bahsetmiyorum. Böyle düşünen varsa büyük hata eder. Millet, hangi ırktan, mezhepten, meşrepten, dinden, görüşten olursa olsun, çoğulluk üzerine oturan topyekun bir bütündür. Esasen emperyalistler de bu bütünü parçalayarak bir ülkeyi tüm kaynaklarıyla içeriden ele geçirirler. (Böl/Yönet.)

19. Yüzyıl’daki Batılılaşma hikayemiz maalesef bu kötücül yöntemle elimizden çalınmıştır.

18. Yüzyıl’da Batı’nın askeri ve siyasi alanda ezici bir biçimde üstünlüğü ele geçirmesi bir vakadır. Bu vakaya karşı Osmanlı siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal düzenin ihyası için Batılılaşma hareketine girişmiştir.

Ama maalesef Batı dünyası hakkında bilgi edinebilmek için Avrupa’ya gönderilen ilk nesil elçilerimiz bu etkili kültür tarafından zihinsel/duygusal olarak ele geçirilmiş, devamı da böyle gelmiştir. Askeri ve idari reform için ülkeye çağrılan ecnebi uzmanlar da çoğunluk ajandılar. Devlet bürokrasisi ve yeni aydınlar Batı’ya biat etmiş, kendi yönetimlerini düşman bellemişlerdir. (Kaideyi bozmayan istisnaları hariç tutuyoruz.)

Sultan 2. Abdülhamid, dönemin süper güçleri Rusya, İngiltere ve Almanya arasında bir denge kurmuş, hangisi Osmanlı’ya tehdit haline gelirse, diğer bir veya ikisini onun karşısına çıkarmıştı. Askeri ve ekonomik zayıflığı diplomasi ile gidermekte pek mahirdi.

1908 tertibi ile İttihatçılara geçen yönetim, aynı zamanda Almanya’nın eline geçmiş oluyordu. Batı hayranı, tecrübesiz bu kuşak olmaz hayallere kapılarak Almanya yanında onu yok edecek emperyal bir savaşa piyade olarak katıldı. Mustafa Kemal’in Enver ve Talat’a olan öfkesinin nedeni buydu ki, kendisi yönetime geldiğinde diplomasiye geri dönülmüş, Türkiye bir yandan milletin fedakarlığı, öte yandan kartların doğru oynanmasıyla yoktan var edilebilmişti.

Atatürk’ün son hamlesi, İnönü’nün pasif tutumuna, muhalefetine karşı Hatay’ı vatan topraklarına katması olmuştur. Çift başlı yönetim sayesinde az daha bu imkandan mahrum kalıyorduk. Atatürk’ün güçlü kişiliği olmasa bugün Hatay böğrümüze saplanmış bir hançer olacaktı ki, bugün Suriye’nin durumunda bunun değerini daha iyi anlayabiliriz. (Ne iyi ki ona otoriter diyenler çıkmamıştı.)

Tarihimizi bilmiyoruz. Tarihimizi hızla öğrenmeliyiz. Özellikle yetki makamındaki kişiler tarihi objektif biçimde öğrenmek zorundadır. Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan günümüze kadarki tarihimizi mutlaka ezberlemek gerekir. Tarihi olmayan milletlerin geleceği de olmaz.

Batılı devletler tarafından ele geçirilen, dizayn edilen devlet sistemi ve bürokratik yapımız, kendini Batı kültürünün ruhbanı olarak gören başkalaşmış aydın sınıfı ile varacağımız yer yoklara karışmak olurdu. Ama millet buna hiç izin vermedi. 15 Temmuz bunun son örneğidir. (FETÖ bu işin sadece son halkasıdır.)

Kategorik bir Batı düşmanlığı ile işimiz olmaz. Biz kendi hatalarımıza yoğunlaşalım. Liderlerimize sahip çıkmayan bir seçkinler sınıfı oluşturulmuş. Muhalefet demokrasinin olmazsa olmazıdır. Lakin bu tavır muhalefet etmekle hiç ilgili değildir. Yerli ve milli kavramını bu ihtiyaçtan ötürü ürettik değil mi?

Bugün hâlâ, otorite merkezini (devlet aygıtını) millileştirme, milli ve yerli anlayışta çoğulculaşma, çift başlılığı giderme, emaneti vesayetten söküp millete verme konusunda yapılan tarihi anayasa reformunu anlatmaya çalışıyoruz. Ülkenin ana muhalefet partisi 2011’de operasyona uğramış, Atatürkçülükten uzaklaşmış, bugün istemezükçülük oynuyor. PKK’dan FETÖ’ye, sözde kredi derecelendirme kuruluşlarından AB’ye kadar bu reforma karşı çıkılıyor.

Bu inkilap, 3. Selim’in katlinden, Sultan Abdülaziz’in öldürülmesinden, 2. Abdülhamid’in hallinden, Atatürk’ün kısa ömründen, Menderes’in idamından bugüne gelen onurlu ve çok acılı bir varoluş hikayesinin son safhasıdır.

Hedef alınmaları şahısları, farklı meşrepleri ile ilgili olmayıp, asıl hedef ülke ve milletti, yanılmayalım. Onlar düştükçe bedeli millet ödedi. Bedel, ırk, mezhep, din, meşrep de seçmedi.

Şimdi “Bir olacağız, birlik olacağız, iri olacağız, diri olacağız” sözünün derin/tarihi ve güncel anlamları üzerine bir kez daha düşünebiliriz.

Akşam
31 Ocak 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;