SİYASET

Markar Esayan : Kafayı Erdoğan’ı devirmeye takmasaydınız...

Tarih
17 Eylül 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Markar Esayan

Dünyada SSCB’nin yıkılışı ile bozulan “dengenin” yeniden nasıl kurulacağına dair yeni durumun henüz ortaya çıkmadığını görüyoruz.

Terör örgütleri, finans manipülasyonları ve istihbarat savaşları ile yeni yüzyılın hangi iktidar merkezinin etrafında şekilleneceği üzerine bir mücadeledir gidiyor.

Aslında, 20. Yüzyıl’ın dengesi de 1918’de değil, 1948’lerde oluşmuştu.

İlginç bir döngü ortaya çıkıyordu aslında. Elli yılı yönetmek için elli yıllık bir mücadele veriliyordu. Birinci elli yılda kanlı mücadelelere, ikinci elli yılda ise kazanan tarafın refahı lehine kaybeden coğrafyanın çilesine tanık olunuyordu.

Geçen yüzyıl Osmanlı’nın hüküm sürdüğü toprakların paylaşımı üzerinden bir kolonyal mücadele verilmişti. Almanya iki kez yenildi. ABD, Britanya’yı da egale ederek dünya liderliğini ele geçirdi. Ancak Britanya son beş yüzyıldır büyük devlet olma payesini hiç kaybetmedi. Brexit ile de son hamlesini yaptı.

ABD ise çok kültürlülüğe dayalı toplumsallığına yaslanarak, kas ve ekonomik gücünü geliştirdi. Üretemeyen SSCB’nin bu güç karşısında ayakta durması mümkün olmadı. 1990’lardaki kararsız ara dönem böyle yaşandı.

20. Yüzyıl’ın kararsız dönemi 1929-1950’ler arasındaydı. Bu dönemde Türkiye bazı önemli hamleler yapmış olsa da, 1952’de NATO’ya girmek için büyük çaba sarf etti. Çünkü kararsız, yani görece içişlerinde bağımsız olunan dönemi yeteri kadar iyi değerlendiremedi. Türkiye NATO’ya bir korunma kalkanına sahip olmaktan öte, ekonomik akışın içine dahil olmak üzere girmişti. Ancak burada da umduğunu bulamadı. Vadesi geçmiş silahlar ve ekonomik/siyasi teslimiyeti ima eden IMF anlaşmaları nedeniyle… Ülke gittikçe yozlaşan gladyoların oyuncağı oldu. Darbelerle ömür tüketti. Burada asıl sorumluluk tabii ki kötü yönetim gösteren Türkiye’nin koloni valilerine aittir.

Ancak Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla başlayan ikinci kararsız dönemde, Türkiye 28 Şubat Darbesi’ne rağmen, çağın kolaylıklarından da faydalanarak dindarların orta sınıflaşmasına tanık oldu. Orta sınıflaşma, siyasileşmedir. Bu hareketin AK Parti ve Erdoğan’ın liderliğini meydana getirdiğini gördük.

İlkine göre, bu ikinci fırsat dönemi çok daha iyi kullanıldı. Türkiye iyi yönetimle yüksek faiz, düşük ihracat, düşük üretim ve yüksek ithalat sarmalından çıkmaya başladı. Ancak ülke içine çok fazla mayın yerleştirildiği ve vesayetçi çevreler Erdoğan’ın değerini anlayamadıkları için, son 15 senede asıl enerji “önleme” faaliyetlerini önlemeye, yani darbe girişimlerine karşı harcandı.

15 Temmuz’un akılları başa getirdiği umuluyor ve umarım öyledir. Çünkü eski rejimin bekçileri kafayı Erdoğan’ı devirmeye takmak yerine “yerli ve milli” davranabilmiş olsalardı, ülke zaten İran olmayacaktı ama bugün kişi başına düşen milli gelir 25 bin dolar olabilecekti.

Çoğunluk Türkiye’nin son 15 yılda çok fazla güçlendiği için bugün hedef olduğunu düşünüyor ve bu yanlış değil. Ancak, Türkiye jeopolitik önemi nedeniyle, ortaya Erdoğan fenomeni hiç çıkmasaydı bile bu günlerde, yani yeni dünya düzeni kurulmaya çalışılırken operasyona maruz kalacaktı.

Çünkü 1918’de sadece bir ara verilmişti.

Tek ve en büyük fark şu olacaktı. Savunma sanayisini geliştirememiş, IMF’ye yüzlerce milyar dolar borcu olan ve kişi başına düşen gelir miktarı 3 bin dolarlarda sürünen Türkiye’yi istedikleri gibi dizayn edebileceklerdi.

15 Temmuz bu geç kalmışlığı toparlama paniğiyle yapıldı.

Şimdi büyük bir şansımız var. Bu şansın değerini bilmek lazım.

Akşam
17 Eylül 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;