Sesli Makale

Değerli kardeşim Mehmet Hakan Kekeç sosyal medyada yazmıştı. Gerçekten de kimse Muharrem İnce’nin Hürriyet’e verdiği mülakattaki bazı önemli sözlerini öne çıkarmamıştı. Kimse derken CHP/HDP cenahından bahsediyorum tabii…

İnce rakibi Erdoğan’ın seçimi 11 milyon oy farkıyla net biçimde kazandığını kabul ediyordu. Seçim gecesi kaçırıldığını iddia edenler için hasta ruhlu tanımını kullanıyor, “Bunlar tehlikeli insanlar. Olmaz olsun böylelerinin desteği” diyordu.

İnce Sayın Erdoğan’ı tebrik ederken Kılıçdaroğlu’nun söz ve tavırlarını doğru bulmadığını ifade ediyordu.

Kendisinin ince ince Erdoğan’a çalıştığını söyleyenleri “gerçek satılmışlar” olarak nitelendiriyordu.

Eğer haklı olarak CHP’nin savrulmuşluğunu eleştiriyorsak, İnce’nin bu sözlerini önemli bulmamız da gerekiyor.

Bunlar insanlık için küçük, CHP için dev adımlar.

İnce arada büyük bir oy farkı varken insanları sokağa çağırmanın anlamsız olduğunu ifade ederken, küçük bir fark olması halinde bunun olabileceğini ima eder gibiydi. Beni tüm röportajda en çok bu rahatsız etti. Demokrasilerde sokak direnişi diye bir şey yoktur. Rakip bir oyla da kazansa bu hazmedilir. Bir sıkıntı varsa konuyu yargı çözer.

Öte yandan seçim süresince İnce kabul edilemeyecek şeyler de yaptı ve söyledi. Özellikle Demirtaş’ı ziyareti bunların başında geliyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diploması konusunda o eski yalana sarılması gibi şeyler de hiç yakışık almadı.

Bir başka partinin iç işlerine karışmak, öğüt vermek bizim terbiyemizde yok. Ancak bir anamuhalefet partisinin sıhhati seçim yarışından öte ülke güvenliği için kritik bir öneme sahip.

Eğer İnce Erdoğan ve AK Parti’yi ne pahasına olursa olsun alt edilecek bir düşman değil de meşru bir rakip olarak görür ve bu yönde bir siyasi kanal açarsa çok iyi bir iş yapmış olur.

Kutuplaşma ve nefreti besleyen, CHP’yi HDP’lileştiren, seçmenini depresyona sokan yıkıcı stratejiyi terk eden bir tarzın hem şansı olur, hem de ülkeye faydası.

Yok eğer tamahkarlık yapılıp bir ilin belediye başkan adaylığı karşılığında eğer Kılıçdaroğlu tarzı benimsenirse, açıkçası hiçbir şey değişmez.

Çünkü bu millet siyaset mühendisliklerinden, gayrı milli tavırlardan bıkmış durumda. Sahici, yapıcı, yurtsever aktörleri desteklemekte.

24 Haziran seçim sonuçları ile bu tarz kaybetmiş, yeni bir dönem açılmıştır. İnce veya bir başkası, bu durumu görebilirse hem kendisi, hem partisi, hem de ülkesi için hayırlı bir iş yapmış olur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ülke liderliği konumuna yükselmiş, her iki kişinin oyundan fazlasını almış, bundan fazlasının da gönlünde yer etmiş organik bir liderdir. Seçim kazanmak için böyle çürümüş bir CHP’ye de ihtiyacı yoktur.

İnce ve herkese tavsiyem ülke menfaatlerini gözeten, seviyeli, halka saygı duyan ve mühendisliklerden kaçınan bir muhalefet yapmalarıdır. Biz kendi içimizde demokratik biçimde tartışır, yarışır, meseleleri bir sonuca bağlarız. Ama kimse dış güçlerden, örgütlerden, ülke düşmanlarından ve toplumsal çatışmalar üzerinden iktidar peşinde koşmamalıdır. 24 Haziran’ın ortaya koyduğu en temel gerçek de budur.

yazının kaynağı