DÜNYA

Kayahan Uygur : Perde arkasındaki ABD-Çin krizi

Tarih
16 Ağustos 2017
İzlenme
Kişi
Yazar
Kayahan Uygur
 ABD çoktan beri esas olarak Pasifik bölgesine yönelmiş ve Çin’i stratejik bir hedef olarak belirlemiş görünüyor. Bu belki kısa vadeli bir risk değil, fakat işlerin orta ya da uzun vadede varacağı yer keskin bir karşıtlıktır. Kuzey Kore krizinin bir yönü bu bahaneyle Güney Kore’ye füze ve donanma yerleştirip Çin’i tehdit etmek isteyen ABD politikasıyla ilgilidir. 

Hâkimiyet kavgası 

Hiçbir emperyalist ülke dünya hâkimiyetini kaybetmek istemez. Giderek güçlenen ve reel sektörde dünyanın 1 numaralı ekonomisi haline gelmiş olan Çin’in daha fazla öne çıkması Amerikan devletini her gün biraz daha fazla rahatsız ediyor. Bu arada şunu da söyleyeyim, dünyada reel sektörde 2 numaralı ekonomi olmak için bile ABD tek başına değildir, Japonya ve Almanya ile çekişiyor.  

Dünyada son 150 yıldır çıkmış olan emperyalist savaşların tümünün perde arkasında dünya hegemonyasını kaybetmek istemeyen Anglosaksonların parmağı olduğu bilinir. İngiltere, 19’uncu yüzyılın başında Rus Çarlığı ve Prusya Kralı’yla anlaşıp Napolyon’u yani Fransa’yı batırdıktan sonra sömürge Hindistan sayesinde “üzerinde güneş batmayan” imparatorluk haline geldi. Tıpkı bugün Ortadoğu’daki İslam ülkeleri sayesinde “üzerinde güneş batmayan” imparatorluk olan ABD gibi… 

Anglosakson sorunu 

İngiltere’nin daha sonraki dönemdeki tüm politikası yükselen ve kendi liderliğini tehdit eden Almanya’yı engellemekti. İki dünya savaşını işte bu politika getirdi. Sonuçta İngiltere dünya hâkimiyetini başka bir Anglosakson güç olan ABD’ye devretmek zorunda kaldı. Bu da kapitalizmin ortaya çıkış hikâyesine uygundu. İngiltere 19’uncu yüzyılda sanayini geliştirme olanaklarını ve kendi gıda güvenliğini İngiltere’den Amerika’ya yönelik nüfus transferi sayesinde başarmıştı. 

Dünyadaki bütün felaketlerin, insan kıyımlarının, toplu imha silahlarının, en büyük insanlık suçlarının ardında Anglosakson emperyalizmi varken bunların üstü örtüldü. Hitler, Stalin gibi imal edilmiş korkuluklarla insanların dikkatleri başka yönlere çekildi. 

Sorun aşırı sağ değil 

Bugün de dünyamızda son 14 yılda en az 6 milyon Müslümanın ölümüne yol açmış, 7 İslam ülkesini yok etmiş, kimisini parçalamış olan ırkçı, saldırgan Amerikan devletinin ta kendisi iken bazı aydınlarımız ABD toplumundaki aşırı sağın gücünü bence abartıyorlar. Sanki ABD’nin kendisi çok demokratmış da onu bu demokrasiyi aşırı sağ tehlikeye sokuyor diye düşünmek yanlıştır. 

Ayrıca ABD’nin dış politika hedeflerini şiddete ve gerekirse savaşa başvurarak devam ettirme tehditleri iç politikadan kaynaklanmıyor. Kurdun kuzuya “suyumu bulandırıyorsun” dediği gibi ABD Çin’e nasıl olsa saldıracaktır. Bahane Kore olur, Güney Çin Denizi olur, başka şey olur. 

CIA ve Çin 

Dünkü yazımda bahsettiğim Amerikalı siyaset bilimci Chalmers Johnson’a döneyim. Kendisi de CIA mensubu olan Johnson amirleriyle Çin konusunu çok tartışmış, şirketin yani teşkilatın ünlü isimlerinin tümü ABD egemenliği konusunda hayal edemeyeceğiniz kadar fütursuzmuş. Dev nüfusu ve gelişen ekonomisiyle Çin dünya siyasetine bir yer sahibi olabilmesini öneren Johnson’a ne demişler biliyor musunuz? “O nüfus ve ekonomik güç gerektiğinde ortadan kalkar”. 

Amerikalılar Sovyetler’e karşı işbirliği yapmak için bir süre Çin’le iyi geçinip onun sanayileşmesini desteklediler. Ama komünist kamp tamamen dağılıp Çin ekonomisi bir füze gibi yükselince işler değişti. 

ABD’nin resmi tutumundaki değişikliği ilk kez beyan eden 2011 yılındaki konuşmasında Başkan Obama oldu. Eski Başkan, ABD’nin bir Pasifik gücü olduğunu söyledi ve artık o bölgeye ağırlık vermenin zamanının geldiğini bildirdi. Hâlbuki o tarihe kadar Amerikalılar kendilerine “Atlantik” gücü diyorlardı. Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü sözcüklerinin İngilizce kısaltması olan NATO da ismini bu politikadan almıştı. 

Obama başlattı 

Obama’nın düğmeye basmasından sonra ABD bölgedeki ülkelerle bir cephe kurarak Çin’in etkisini kırmaya çalıştı. Filipinler’de, Malezya’da, Vietnam’da sorunlar çıkardı. Nobel Barış Ödülü sahibi Obama Japonya’ya baskı yaparak anayasasını değiştirtti. Japonya İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada her ne hal ve şekilde olursa olsun hiçbir savaşa katılmayacağına dair insanlığa söz vermişti. Oysa şimdi Başbakan Şinzo Abe’ye Amerika’nın kabul ettirdiği değişikliğe göre Japon ordusu dış operasyonlara katılabilecek. 

Trump’ın Kuzey Kore konusunda yaptığı kışkırtmaların yakın vadedeki bir amacı da dün de belirttiğim gibi gerilimi tırmandırıp çevre ülkelere silah satmaktı. Öte yanda Çin’le yapılan ticari görüşmelerde de bu gerginliğin ABD çıkarları için faydalı olacağını sanıyordu. 

Ticaret başka politika başka 

Trump’ın Kuzey Kore konusunda yüksekten atıp tutmasının nedeni kendisinin kitaplarında açıkladığı bir ticari görüşme taktiğiydi. Kazanmak isteyen taraf elini çok güçlü göstermeliydi. Bu bir iş adamı bakışıdır, ama dış politikada başarılı gözükmüyor. Çünkü yapılan tehditlerin devamı gelmeyince ülkenin itibarı sarsılıyor. 

Sonuçta, ABD Başkanı’nın sert söylemlerinin bölge ekonomilerine yaptığı olumsuz etki bu silah satışlarını da zora sokmuş, sonunda dün Güney Kore Hükümeti bile gerginliği yumuşatmak için inisyatif almış, bence kriz artık ertelenme sürecine girmiştir. Ama bu geçicidir, Trump’ın tavrı ne olursa olsun Pentagon boş durmayacaktır. 

Güneş 
16 Ağustos 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;