SİYASET

İsmail Kılıçarslan : Dört tablo

Tarih
20 Aralık 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
İsmail Kılıçarslan

20 Aralık 2014

Birinci tablo

‘Muhabbet fedaileri muhabbetle hareket etmeliler, hiçbir menfi harekete katılmamalılar. Gösterişten, boy göstermeden, sokaklarda bağırıp çağırmadan cennet cehennem uzaklığı içinde uzak bulunuyoruz. Huzurun temsilcisi olalım. Kargaşaya yan çıkmayalım. Sokaklarda bağıranlarla beraber olmayalım. Bazen bunlar içinde bizimle aynı duygu ve düşünceyi paylaşanlar da olabilir. Haklı isteklerde bulunabilirler. Fakat bir sürü haksız isteğin sokaklarda çınladığı bir dönemde bu haklı istekler de haksız isteklere karışır, onlar da kulak ardı edilir, onlar da aynı şekilde değerlendirilir.’

Bu cümleler, bundan iki ay önce Gülen tarafından kuruldu. Sadece iki ay önce. Ve bilebildiğim kadarıyla bu cümlelerini ‘nesh eden’ herhangi bir açıklaması da olmadı. Dolayısıyla işbu cümlelerden hareketle Gülen’i sevdiğini söyleyen hiçbir insanın ‘hak aramak’ için dahi olsa sokağa çıkmaması gerekir. Lakin sokaktalar. Bu güne değin dünya ve Türkiye Müslümanlarının hiçbir derdi için sokağa indiklerini görmediğimiz, sokağa inenlere de sürekli olarak ‘bu işler sokaklarda çözülmez’ diyen cemaat üyeleri, hocalarının bu kesin beyanına rağmen sokaktalar. Gülen’e açıkça itaatsizlik ediyorlar.

Bir önceki cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün de dediği gibi ‘insan gerçekten hayret ediyor.’

‘Peki, sen bilmiyor olabilirsin, ya Gülen iki ay önce kurduğu bu cümleleri nesh eden cümleler kurduysa’ diyeceksiniz değil mi? O zaman da derim ki ‘iki ay gibi kısa bir süre içerisinde bu denli net bir beyanını dahi nesh eden birinin zihni melekelerine nasıl güveneyim?’

Hadi gelin kanalı değiştirip size azıcık da modern cultlardan söz edeyim.

Bir modern cultta liderin kararlarını asla sorgulayamazsınız. Sorgulayamazsınız, zira lider her durumda, her şartta, her halükarda haklıdır. O, masumiyeti ile mukayyettir. Nesih de eder mensuh da. Yasaklar da helal de kılar.

Yanlış anlaşılmasın. Burada ilkesel ve sosyolojik bir durumdan bahsediyorum. Kimseyi özel olarak kastetmiyor, kimseye özel olarak işaret etmiyorum.

İkinci tablo

Asım Yıldırım isminde aşırı peruklu biri var biliyorsunuz. Üstelik twitter trolü falan değil, bildiğiniz gerçek bir insan. STV ekranlarında program falan yapıp, haber falan okuyor. Hani şu oy vermeye bidonla giden adam yahu. Hah. Bildiniz mi? İşte o adam Recep Tayyip Erdoğan’a ağza alınmayacak ifadelerle hakaretler yağdırdı sosyal medyadan.

Şimdi şunu sorarlar değil mi adama? Ben sadece Fethullah Gülen’den ‘Fethullah’ olarak bahsettim diye etmedik laf bırakmayan sevgili cemaat üyeleri. Malumu aliniz üzere bu adam, bırakın birinden ismiyle söz etmek gibi son derece olağan bir şeyi, en ağza alınmadık en galiz hakaretleri savurdu. Bir şey söylemeyecek misiniz? Çokoprens almaya mı gittiniz?

Üçüncü tablo

Adliye önünde ‘özgürlük’, özelde de ‘basın özgürlüğü’ için bulunduklarını ifade eden bir miktar protestocu, Ehli Sünnet TV muhabirine saldırdı biliyorsunuz. Küçük bir paradoksal cilve olarak geçti bu kayıtlara. ‘Özgür basın susturulamaz’ yazılı pankartlar taşıyan insanlar neredeyse özgür bir basın mensubunu döveceklerdi. Aynı şeyi Ülke TV muhabirine taciz görüntülerinde de gördük.

Aman, benimki de laf. Sanki bir ay önce Akit muhabirini tartaklayan bunların ağababası değildi. Şimdi ‘Yezitlere geçit yok. Demokrasi davasından dönüş yok’ diye bağıran, daha önce içeriye alınan gazeteciler hakkında yazdığı köşe yazısına ‘paniğe gerek yok, hukuki süreç işliyor’ başlığını uygun gören ağababalarından söz ediyorum.

Dördüncü tablo

Aslı Aydıntaşbaş, Soner Yalçın’a soruyor: ‘ Polislere yönelik kızgınlığını anlıyorum. Ama Zaman’ı neden suçluyorsun? Onların yaptığı, olan operasyonun haberini yapmak değil mi?’

Soner Yalçın, bu süper soruya yapıştırıyor cevabı: ‘Bunu anlamak istemiyorsun. Bu kumpas bir merkezden yönetiliyor. En tepede biri, altında başka birimler var. Kuryelik yapanlar var. Bunları basın özgürlüğü olarak ele alamazsın. O zaman kendi mesleğine ihanet edersin. Kumpasın merkezinde gazeteciler var. Biz bunu yaşadık. Anlattıklarım hayali değil. Bunlar gazeteci değil. Kusura bakma ama ben Ekrem Dumanlı’ya kefil olamıyorum. Siz oluyorsanız buyurun. Gazetelere ilan verin.’

O ilanın verilmişi var biliyorsunuz. Hem de ‘gazetecilikten içeri alınmadılar’ manşeti atan Yasemin Çongar bile imzalamış bildiriyi.

Ne diyordu İvan İllich: ‘Hanım kızımıza şaşırma hafız. Burası Türkiye. Burada olur öyle. Daha ne ittifaklar göreceksin.’

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;