Sesli Makale

14 Ekim 2015

Ankara’da Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör saldırısında hayatını kaybedenlerin sayısı 97 oldu. Hala yoğun bakımda olan onlarca yaralı var.

Vefat edenlerin hayat hikâyelerini okuyunca duygulanmamak, sarsılmamak mümkün değil. Bir öğretmen düşünün, patlamanın sonrasında gözlerini açtığında yanı başında bacısının, 21 yaşındaki kızının cansız bedenlerine bakıyor. Hanımı yavrusuna sarılıp sarılıp hıçkırıyor... Milletçe yüreğimiz dağlanıyor. Bir şok yaşıyoruz. Ya daha beterleri varsa. Ya bu terör azarak devam ederse? Bu insanlar ne yaptı da, bu ölümleri, bu acıları hak ettiler? Ankara’nın meydanında, vücutları paramparça masum insanlar. Ellerinde silah yok, yüreklerinde barış arzusu var. Ama kan deryalarında kaybolup gidiyorlar...

Başımızın üstünde bela bulutları dolaşıyor. Çevremizde giderek büyüyen bir yangının yalazası artık yüzlerimizi yakıyor. Bizi bu yangının içine çekmeye çalışıyorlar.

Gözlerimizi taşeron terör örgütlerine dikmenin yanılgısına düşmemeliyiz. Canlı bombaların bir terör örgütü ile bağlantısı bulundu diyelim. Çözdük mü, bitti mi?  Nedir en kuvvetli ihtimaller: Ya DEAŞ ya da PKK... Bu örgütler kendileri mi?  Kararları kendileri mi veriyor? Aralarına küresel güç merkezlerinin ajanları ne oranda sızmıştır? Yabancı istihbarat merkezleri onları ne ölçüde etkilemekte, yönlendirmektedir? PKK ve DEAŞ, ortaya çıktığından beri yakın coğrafyamız hızla bölünüyor. İşte Rusya da müdahil oldu. Sovyetler dağıldı ama “Büyük Rusya” özlemi giderek artıyor. Gelişmelerden, ziyadesiyle memnun olan İsrail’dir herhalde. Saddam bahanesiyle ABD, yanı başına geldi ve İsrail’in güvenliğini sağlama aldı. Artık karşısında hiçbir zaman güçlü bir Arap bloğu oluşamayacak...

En önemlisi geleceğin parlayan yıldızı Türkiye çelmelenmek isteniyor. Kendi değerleriyle güçlenen, diklenmeden dik durabilen bir Türkiye istenmiyor. Tek başına AK Parti iktidarı, Erdoğan’lı bir Türkiye; ABD’sini de, İsrail’ini de, İngiltere’sini de, Almanya’sını da, İran’ını da rahatsız ediyor. Menderes’in, Özal’ın, Erbakan’ın, millete yaslanmaya kalkan hamlelerini, “irtica geliyor, laiklik elden gidiyor” diyerek çelmeleyen, devreye askeri cuntaları sokan Batılı ittifak, bugün Erdoğan için de; “otoriterleşmeye gidiyor”, “öngörülemez bir Türkiye var, medya özgürlüğü tehdit altında, buna izin veremeyiz, Erdoğan’a haddi bildirilmeli” diyorlar...

Ankara’da milletçe canımızı yakan canlı bombaların isimlerine ulaşılsa bile yabancı istihbarat ajanlarına, onların ait devletlere ulaşılamaz. Hiçbir ülkede kimse ulaşamadı?

Biz dışarının sabotajlarını, provokasyonlarını önleyemeyiz. Ama bir şey yapabiliriz. Yangına körükle gitmeyebiliriz. Kimimiz devleti, kimimiz partileri suçlamaktan vazgeçelim. Bu birbirimizi suçlama halimiz, terörün iştahını kabartıyor. Oyun kuranlara, yeni tezgâhlar hazırlama cüreti veriyor.

Bir seçim öncesinde gelin acıları ta içimizde hissedelim. Kaybettiğimiz canların, kendi yakınlarımız olduğunu düşünelim. Kıymayalım birbirimize... Kıymayalım ülkemize... Bunu haykıran bir sese ihtiyacımız var. Durun diyen, kavgaya gerek yok diyen, birbirimize kıyarak bir yere varamayız diyen bir sese ihtiyacımız var... Siyasi hesapları bir kenara koyan, merhameti, şefkati öne çıkartan, sıkılmış yumrukları gevşeten bir sese, seslere ihtiyacımız var.

Düşman düşmanlığını yapacak, yapıyor. Ama biz kardeşliğimizin, insanlığımızın gereğini yapabiliriz. Biz büyük milletiz, bize yakışanı yapabiliriz...

Star