SİYASET

Fuat Uğur : Hakan Fidan’dan sonra Diyanet ve Mehmet Görmez

Tarih
12 Mayıs 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Fuat Uğur

12 Mayıs 2015

Diyanet’e ve Başkanı Mehmet Görmez’e yönelik kara propagandanın sebebini anlamak için MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın başına gelenleri hatırlamak gerek.
Duyulan “kaygı”nın kaynağı yine aynı:
Tel Aviv Üniversitesi Moşe Dayan Araştırma Merkezi…
Aslında İsrail devletinin en çok yararlandığı ve radikal tutumuyla bilinen bir think tank kuruluşu Moşe Dayan merkezi.
Moşe Dayan şimdi Diyanet İşleri Başkanlığı ve Mehmet Görmez için harekete geçti.
Bu merkez çok değil bundan 4 yıl önce de Hakan Fidan için devredeydi.
Hakan Fidan MİT Müsteşarı olduğunda Moşe Dayan Araştırma Merkezinden yayınlanan yazılarda sadece İsrail’in değil Amerikan yönetiminin de Türkiye ile ilgili derin kaygılar taşıdığı belirtilmekteydi. Merkezin Müdürü Prof. Uzi Rabi,  Fidan’ın İsrail ile ilgili istihbarat bilgilerini İran’a sızdıracağı iddialarına yer vermişti.

İDDİALARIN KAYNAĞI DA YAYAN DA KENDİLERİ

Bu iddiaları ortaya atan da “ortada iddia var, herkes endişeli” dedikodusunu yayan da kendileriydi.
Bu hallolduktan sonra sıra gelmişti hükümet düzeyinde tepki vermeye.
Dönemin İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Hakan Fidan’ı İran yanlısı olmakla suçlamış ve Tahran’ın İsrail sırlarına ulaşmasından endişe duyduğunu söylemişti.
Devamının nasıl geldiğini hepimiz biliyoruz.
Önce güneyde sevilen ülkenin Türkiye’deki taşeronu cemaat basını ve tetikçileri devreye sokuldu. Ardından Hakan Fidan’ı Müsteşar yardımcısı olduğu günlerde yere göğe sığdıramayan cemaat basını birden İsrail’le paralel yayına başladı.
Baktılar olmuyor, 2009’daki Oslo görüşmelerinin ses kayıtları Eylül 2011'de sızdırılarak “Seni orada oturtmayacağız” sinyali verildi. Tutmayınca 7 Şubat 2012’de bir Cemaat savcısı eliyle Hakan Fidan’ı hapse götürecek bir yargı darbesi planlandı. Hakan Fidan üzerinden asıl hedef ise Başbakan Tayyip Erdoğan ve hükümetti.

MOŞE DAYAN BU KEZ DİYANET İÇİN YAYINDA

Şimdi yine aynı “düşünce kuruluşu” bu kez Diyanet İşleri Başkanlığı ve Mehmet Görmez için devrede.
Evet, Moşe Dayan adlı araştırma merkezinde 10 Şubat 2015 tarihinde yayınlanan “Türk Diyanetinin yeniden canlanması” başlıklı yazıyla başladı ilk atış. Ardından bir kripto-megafon olarak Milliyet’te yazan Kadri Gürsel’in 15 Mart 2015 tarihinde Al Monitor'de, “Yeni Türkiye'nin kültür emperyalizmi aygıtı: Diyanet” diye bir yazısı yayınladı.(*)
Bir “tesadüf” olsa gerek.
Her iki yazıda da Diyanetin, yurt dışındaki faaliyetlerinden duyulan rahatsızlık işleniyordu.
Hürriyet’te Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez aleyhine çıkan yazıları da bunun üzerine ekleyin ve fotoğrafı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın son zamanlarda sürekli olarak Diyanet’e sardırmasındaki “paralellik”le tamamlayın.

DEMİRTAŞ AHLAKSIZ TEKLİFİ KABUL ETMİŞ

Besbelli, Markar Esayan’ın deyimiyle Güney’de sevilen ülkenin taşeronu Amerika’da Demirtaş’a ahlaksız bir teklifte bulunmuş ve Demirtaş da bunun üzerine atlamıştı.
Diyanet’in bu ülkeleri ve paralel örgütlenmeyi rahatsız etmesinde şaşılacak bir şey yok. İsrail ve neo-con çetesi, dünyada “kabul edilebilir ve sevilebilir” bir İslamiyet istemiyor. Diyanet’in makul yapısının, onların oluşturduğu fobik tezahürlerle dolu İslam karşıtı ezberi bozduğunu biliyorlar.
Kuruluşunda aktif görevler aldıkları DAİŞ, El Kaide vb. terör örgütleri sayesinde İslamiyeti şiddetle ilintili bir din olarak gösterme  gayretlerini boşa çıkarıyor çünkü Diyanet.

ÇOK AZ MÜSLÜMAN ÇOK FAZLA LAİK

Demirtaş’ın Diyanet’ten rahatsız oluşunun tek sebebi aldığı ahlaksız teklifi kabul etmesi değil. İslamiyet’in Kürtler arasında istenilen oranda terk edilmemesi HDP’deki solcu-kemalist ekibi çileden çıkarıyor.
Korkmakta çok haklılar ve Diyanet İşleri Başkanı da aynen Hakan Fidan gibi çok yerli, çok bizden ve bu topraklardan. Bu yüzden alışılmış isimlerden farklı bir profil çiziyor.
Hele bir Kürt ve Müslüman aileden gelen Demirtaş’ın, kültürel anlamda bile olsa “çok az Müslüman ancak çok fazla seküler, çok az Diyarbakırlı fakat çok fazla Cihangirli olması, çok az Kürt ancak çok fazla Avrupalı”(**) dikkate alındığında tablo daha net ortaya çıkıyor.

NEDEN SELEFİLER VE TÜREVLERİ?

Yaklaşık iki ay önce Mehmet Görmez’in verdiği bir davetteydik. Görmez, Selefileri anlatırken çok önemsediğim bir kriter ortaya koydu:
“Selefiler için öteki, düşmandır. Eğer yola getirilemiyorsa yok edilmesi gerekir. Hanefi yorumda ise öteki mağdur olandır.”
Bu kriter, şiddet dilinin kullandırılmasında Selefiler ve türevlerinin neden tercih edildiğini çok iyi anlatıyor.
.....
(*) Abdülkadir Selvi: Diyanet İşleri Başkanı neden hedef alınıyor?
(**)Taha Özhan: İrticanın yeni panzehiri

Türkiye Gazetesi

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;