Sesli Makale

9 Nisan 2015

İngiliz aksanıyla Kahramanca slogan atıyor; “Baskılar biiizi, yıldıraaamaz!”
Polis de, gazeteciler de gülüyor.

Tanıdınız tabi, İstanbul'da DHKP-C’ye yönelik olarak düzenlenen operasyonda gözaltına alındıktan sonra tutuklanan İngiliz vatandaşı Stephan Kaczynski.

Vay be, boşuna savaşmışız biz bunlarla Çanakkale’de, baksanıza emperyalizme karşı bizimle omuz omuza savaşıyor cengâver. Doğruysa, 9 yıl da BBC mesaisi var. Mesaisinin asli kısmını Alman BND’de (bildiğin Alman istihbaratı, Stasi’nin Batı versiyonu) yaptığı iddiaları da cabası.

Yine Financial Times’ın bir Türkiye muhabiri “Son aylarda Türkiye’de bir batı karşıtı komplo teorisi fırtınası koparılıyor” diyor. “Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkenin karşısına çıkan tüm problemlerin arkasında yabancı, çoğunlukla batılı ve bazen de Yahudi düşmanlarını görüyor ve bunların birleşerek bir “üst akıl” oluşturduklarını iddia ediyor” diyor. Ve şu sorunun kaçınılmaz olduğunu söylüyor: “Ne tür bir medya, hükümet veya devlet böyle bir propaganda kampanyasını başlatır ve bundan faydalanır?”  Muhabirin cevabı, bu komplo teorilerinin hükümet yetkilileri ve Cumhurbaşkanının danışmanları tarafından üretildiği. Amaç, Cumhurbaşkanını yabancı düşmanlarla savaşan bir kahraman gibi göstermek.

Ben de farkındayım Türk medyasında özellikle son birkaç yıldır komplo teorilerinin hızla arttığını. Bazıları tabi “başbakanı telekinezi ile öldürmeye çalışıyorlar” türünden ciddiye alınmayacak zırvalar.

Ama 3 cümle geliyor aklıma arka arkaya:

- “Paranoyak olmanız sizi takip etmedikleri anlamına gelmez”

- “Şeytanın gücü yokluğuna inandırmasında yatar” ve

- "Hayat ileri doğru yaşanan, geriye bakınca anlaşılan bir şeydir".

Evet, bu komplo teorilerinin bazıları mantıksız olabilir, paranoya olabilir, ama ortada bir “algı operasyonu” olduğu o kadar açık ki, şeytan ne kuyruğunu gizleyebiliyor, ne kulağını.

Ben de soruyorum kendi kendime o kaçınılmaz soruyu; “Ne tür bir medya, hükümet veya devlet böyle bir propaganda kampanyasını başlatır ve bundan faydalanır?”

Ve cevabı yine yılların istihbaratçısı Graham Fuller’de buluyorum:

“İsrail uzun süredir çeşitli kışkırtıcı Arap diktatörlerin kendisine yönelik sorumsuz, demagojik, söylemlerine alışık. Fakat Türkiye gibi, Batı’ya yakın, güvenilir, başarılı, demokratik, küresel dünyaya entegre olmuş, ana akım hükümetlerin sözünü sakınmadan yönelttiği eleştirilere alışık değil. Orta Doğu’da böyle istisnai bir devletin ortaya çıkması İsrail için sıra dışı bir engel ve onu sadece ilkel, fanatik, ideolojik, anti-Semitik, otoriter, mantıksız veya Batı karşıtı diyerek silip atamaz” 
(Fuller, Graham E. (2014) Turkey and the Arap Spring, Bozorg Press. S.342)

İşte o zaman anlıyorum neden Recep Tayyip Erdoğan’ın son yıllarda “ilkel, fanatik, ideolojik, anti-semitik, otoriter, mantıksız ve Batı karşıtı” olarak gösterilmeye çalışıldığını.

İsrail’de seçimleri faşizm kazandı, Likud, Netanyahu, Lieberman…

Üzgünüm ama bizde de önümüzdeki seçimi  “ilkel, fanatik, ideolojik, anti-Semitik, otoriter, mantıksız veya Batı karşıtı” olarak anlatmaya, tanıtmaya çalıştığınız; her türlü hile-hurdaya başvurduğunuz halde her seçimden zaferle çıkanlar kazanacak…

Ensonhaber.com