GÜNCEL

Ersin Çelik : Ahmet Kaya'nın 'şerefi' ve Aydın Doğan'ın iki PKK'sı

Tarih
31 Temmuz 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Ersin Çelik

31 Temmuz 2015

Çözüm sürecinin filizlenip boy verdiği günlerde gösterime girmişti 'Yangın Var' filmi. Öyküsü, Trabzon'dan Diyarbakır'a uzanan, gidiş-dönüş bir yolculuğa sığdırılmıştı. Türk ve Kürtlerin birbirlerine bakışlarını çok ince mesaj ve esprilerle yansıtmıştı yönetmen Murat Saraçoğlu. Artvinli Koşman'ın, Diyarbakırlı Asya'ya sevdalanmasıyla yıkılan tabuların temeline Ahmet Kaya oturtulmuştu. Gürcü bir gencin, Kürtlere olan ön yargılarını farkında olmadan yıktığının göstergesiydi Ahmet Kaya. Filmin beni sarıp sarmalayan en iyi diyalogu da, Koşman'ın Ahmet Kaya dinlemesine şaşıran Asya'ya verdiği şu yanıttı: “Ya gözüm kim sevmez Ahmet Kaya'yı."

Sesi, türküleri, isyanı… Irkından dolayı köküne kadar nefret edenleri dahil bu ülke insanı hep bir şeyler buldu Ahmet Kaya'da. Katıldığı televizyon programında başörtülülerin hakkını savunan bir duruştu o. Şiirden mahkum edilen Recep Tayyip Erdoğan'ı hapishaneye uğurlayan isimdi. Öncesinde verilen Cumhuriyet konserinde de sahne almıştı. Yaptığı şu konuşma yıllar sonra ortaya çıkınca “vay be" demiştik: “İnanca saygının ve düşüncenin özgür olduğu Cumhuriyetlerde yaşamak ve artık şarkı söyleyenin şiir okuyanın tutuklanmadığı, tutuklanmayacağı bir Cumhuriyette görüşmek üzere."

Ahmet Kaya bu konserden 3 ay sonra, Şubat 1999'da katıldığı ödül töreninde Kürtçe şarkısına klip çekeceğini açıkladı. Sonrasında başına gelenleri tüm dünya biliyor. Bingöl'de doğan, Diyarbakır'da yetişmiş Mahsun Kırmızıgül bile Ahmet Kaya'ya tepki olarak 10. Yıl Marşı'nı söyledi. O Mahsun Kırmızıgül bugün, Kürtlerin acılarından beslenerek filmler çekip 'mucize'lere imza atıyor.

Ahmet Kaya'nın linç edilmesiyle ilgili akıllara hep Hürriyet'in “Vay Şerefsiz" manşeti gelir. Oysa 13 Şubat 1999 tarihli Hürriyet'in “Ayıp ettin gözüm" manşetiydi fitili ateşleyen. Ahmet Kaya'nın sonradan fotomontaj olduğu ortaya çıkan, sözde Kürdistan haritası önünde saz çalarken çekilmiş fotoğrafı ile yayınlanan haber şöyleydi: “TV'lerden evlerimize konuk ettik... Meyhanelerimizde rakı içtik... Sakalı, atkısı ve göbeği ile bizden biriydi çünkü... Meğer öyle değilmiş Ahmet... Bebeğe, kadına, dedeye, askere kurşun sıkanlardanmış... PKK'lı Ahmet... Yazıklar olsun..." Ertuğrul Özkök de yazısında “çirkin adam" demişti.

Hürriyet, o medya cinayetini ise “Vay Şerefsiz" manşetiyle 20 Temmuz 1999 günü işledi. Fatih Altaylı'nın “Parayı veren Ahmet'i alır" yazısı da aynı gün yayınlandı. Şunları yazmıştı: “(Ahmet Kaya) Bugün PKK'nın para dağıttığını görünce PKK'lı, yarın travestiler dağıtsın onlardan." O günkü 'devlet anlayışının refleksleriyle' Ahmet Kaya'ya “para için cinsel kimliğini bile değiştirirsin" diyen Fatih Altaylı, bugün devleti yöneten AK Parti'yi eşcinseller üzerinden hedef alıp, “Gay olmak da yasaklanacak mı?" başlıklı yazı kaleme alıyor.

Aydın Doğan'ın tüm yayın organları 90'lı yıllarda “devlet adına" çetin bir mücadeleye girişmişti. 28 Şubat sürecinde devletin yüklediği; vurma, asma, kırma, dökme ve itibarsızlaştırma gibi görevlerini başarıyla yaptılar. Milli Görüş çizgisinde olanların PKK'lı teröristlerden bir farkı yoktu. Dindarlara zulmeden 'devletin gayri resmi yayın organı'ydılar.

Başörtüsüyle Meclis'te yemin ettirilmeyen Merve Kavakçı'yı itibarsızlaştırmak için olağanüstü gayret gösteren de Doğan Grubu'ydu. 6 Mayıs 1999'a gidelim.. Vekilliği düşürülen Merve Kavakçı'nın ABD'de “Türkiye'de devletle mücadele ediyoruz" şeklinde konuştuğunu yazmıştı Hürriyet. “Türkiye'ye düşman" başlıklı haberin fotoğrafı ise itibarsızlaştırma operasyonunun devamıydı. Aydın Doğan'ın gazetesi, Merve Kavakçı'nın hiç görmedikleri saçlarını photoshop ile kazıtıp fotoğrafını bu halde basmıştı. Tesadüf bu ya, Ahmet Kaya'nın “Vay Şerefsiz" manşeti ile “vurulduğu" Hürriyet'in ikinci hedefi Merve Kavakçı'ydı. “Başörtülü ama ayaklarında çorap yok" denilen haberin başlığı ise “Çıplak ayaklı Merve" idi. Eteği bileklerine kadar uzanan Kavakçı'nın ayaklarının fotoğrafını yayınlamışlardı birinci sayfadan. Devlet, “nereden açık bulduysan oradan vur" demişti anlaşılan. Hürriyet de 'haysiyetsiz haberler' seviyesini Kavakçı'nın ayaklarına kadar düşürmüştü.

Gelelim, Aydın Doğan'ın gazete ve televizyonlarının, devletin ötekileştirme aracı olan çizgisinden çıkıp nasıl devlet karşıtı olduğuna şahitlik ettiğimiz şu günlere.

Devlet bugün, PKK ve bağlantılı terör örgütleri ile çetin bir mücadeleye girmiş durumda. Fakat bu sefer yanında Aydın Doğan ve medyası yok! Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın DHKP-C'li teröristler tarafından şehit edilmesiyle safını belli etmişlerdi. İçinde bulunduğumuz süreçte bu tavrı daha da netleştirdiler. Ülkenin canını acıtan kanlı terör haberlerinde keskin bir dil değişikliğine gittikleri çok ortada.

Gazi mahallesinde polisimizi katleden hainlere “terörist" diyemeyecek kadar hassaslaştılar mesela. Hürriyet, Diyarbakır'da çapraz ateşe alınarak şehit edilen iki polisin haberini birinci sayfasından verirken, “PKK" ifadesini kullanmadı nedense. Yine PKK'nın Suriye'deki kolu PYD'yi bir kültür sanat haberine konu edip teröristlere “direnişçi" diyebilecek kadar romantikleştiler. Bu yayın grubunun haber kanalı CNNTürk, PKK'nın siyasi çizgisinin lideri Selahattin Demirtaş'a “HDP'ye oy ver kurtul" alt yazılı ekranda saz çaldırdı.

16 yıl önce Ahmet Kaya'yı, saz çalan fotoğrafı ile manşetten “şerefsiz" diye vuran Doğan Grubu, şimdi “şerefle" PKK'ya ve bağlantılarına toz kondurmuyor. Alabildiğince parlatıyor. Devletin de yanında durmuyor. Bu durumda ister istemez akıllara şu geliyor; o gün PKK'yı 'kırmızı çizgi' yapanlar, bu duruşlarını devlet siyasetinin rantı üzerine mi kurgulamıştı? Bugün devleti yöneten siyasetin peşkeş çekmediği otel arsaları veya kesilen vergi cezaları, bu medya grubunu “PKK savunulabilir" çizgisine kadar getirmiş durumda. 28 Şubat'ta Sincan'da yürüyen tanklara palet olan söz konusu medya, Türkiye üç koldan saldırıya uğrarken de yeni bir vazife üstlenmiş görüntüsü veriyor.

PKK ve bağlantıları ise 'Türkiye Türklerindir' diyen karşı medya ve sadık takipçilerinin bir kısmını yanına çekmenin özgüveni ile süreçlere kan doğrayıp; eşiyle yemekten dönen binbaşıları, bankadan para çekerken babası ile telefonda konuşan astsubayları ve evinde çocukları ile yemek yiyen 'sakallıları' katlediyor..

Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;