Sesli Makale

26 Şubat 2015

Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik operasyon ve yerinin değiştirilmesinin tartışmaları devam edip gidiyor… 
Muhalefet, olağanüstü sert bir tepki içinde. Suçlamaların sınırı yok: “Vatan toprağını terk ettik, bıraktık, kaçtık, teröriste teslim olduk” vesaire, vesaire… 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e yönelik sözleri de yenir yutulur gibi değil. Bahçeli, Ordu’ya karşı MHP geleneğinde görülmemiş bir sertlik içinde. “Milliyetçi” MHP, milli ordusu ile çekişir bir durumda. 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Faruk Loğoğlu gibi isimler ise, Suriye Diktatörü Esad’ı son derece mutlu eden tavırlar içinde. 
Gelin bir an için Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin doğruları dile getirdiklerini düşünelim! Ardından geçmişe dönüp bir bakalım… 
Süleyman Şah Türbesi, ilk olarak 1939’da nakledildi. O dönemde “Milli Şef” İsmet İnönü iktidardaydı. 
Eğer bugün söylenenler doğruysa, ilk “ricat” 1939’da yaşandı. Hem de Birinci ve İkinci İnönü muharebelerinin “kudretli kumandanı” Milli Mücadele’nin önemli isimlerinden biri olan İsmet İnönü döneminde. 
Bu kadarla da kalmadı… 
1973’te bir karar daha alındı. İşbaşında 12 Mart Muhtırası’nın ürünü Nihat Erim Hükümeti vardı. O günlerde CHP’nin başında da bir efsane olan Karaoğlan Bülent Ecevit bulunuyordu. En güçlü dönemindeydi. 
Ecevit, hiçbir tepki göstermedi. 
1973’te alınan karar 1975’te uygulandı. Süleyman Şah Türbesi’nin yeri ikinci defa değiştirildi. Türkiye’yi MC Hükümeti yönetiyordu. Başbakan Süleyman Demirel ve yardımcıları da Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş’ti. Evet, yanlış okumadınız, Alparslan Türkeş, Başbakan Yardımcısıydı. 
CHP son derece sert bir muhalefet yapıyor, sol sokaklara MC=WC sloganları yazıyordu. Ama gerçekleştirilen nakle ve MC Hükümeti’ne ne Ecevit’ten ne de muhalif çevrelerden bir tepki geldi. 
Madem muhalefetin iddiasına göre ortada büyük bir “ihanet” var, şimdi sormak gerekiyor: 
1) “Kıbrıs Fatihi” olarak adlandırılan Bülent Ecevit, Kılıçdaroğlu’ndan daha mı az vatanseverdi? 
2) Alparslan Türkeş, Devlet Bahçeli’den daha mı az milliyetperver ve vatan sevdalısıydı? Türkeş de mi vatan topraklarını sattı? 
3) İnönü de mi vatan topraklarını bırakıp kaçtı? 
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, bu sorulara “evet, öyle” cevabını verebilecekler mi? Hiç sanmıyorum. Hem Ecevit’in, hem de Türkeş’in vatan sevgisini sorgulayabilecek bir birikime sahip değiller. Her iki isim de sadece “vatan-millet” edebiyatı yapmadı, bu uğurda büyük bedeller ödedi! 
Demem o ki, “vatan toprağı” söz konusu olduğunda, Ecevit ve Türkeş’in eline su dökecek isim zor çıkar! 
* * *
Bahçeli’nin, Genelkurmay Başkanı Özel’le ilgili sözlerine gelince. MHP’nin “Manevi Lideri” Alparslan Türkeş’in tavırlarıyla cevap verelim. 
Türkeş, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından 587 arkadaşıyla birlikte idamla yargılandı. Son derece ağır şartlar altında bir tutukluluk dönemi geçirdi. 1984’te, bugün mangalda kül bırakmayanlar da dâhil etrafında kimsenin bulunmadığı günlerde neler yaşadığına bizzat şahidim. Askeri Mevki Hastanesi’nde “tutuklu” olarak tedavi görürken, sık sık sohbet ediyorduk. Kenan Evren ve Konsey Üyelerine alabildiğine tepkiliydi. “Oğlum” diyordu: 
-Bunlar bana karşı büyük düşmanlık içindeler. Beni öldürmek istediklerini bile düşünüyorum. 
Sonra tahliye oldu ve Çankaya Köşkü’ndeki bir resepsiyonda kendisiyle karşılaştık. Bir ara “Oğlum, Evren bu ülkenin Cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanı’na küslük olmaz, hadi gidelim” dedi. Yanına gittik, Evren’in elini sıktı. 
Türkeş, en sıkıntılı olduğu dönemlerde dahi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne toz kondurmadı. 
Ama Türkeş’ten bu yana MHP’de o kadar çok şey değişti ki!.. Şimdi, O’nun MHP’si Genelkurmay Başkanı’nı yerden yere vurabiliyor. O’nun partisi, Milli Ordusu’nun başındaki kişiyi paspas gibi çiğneyebiliyor. 
Hem de CHP ve HDP ile aynı saflara katılarak! Garip bir ülke halini aldık vesselam… 

Akşam