Sesli Makale

Yıllardır hep tartışıyoruz… Cumhurbaşkanı’nın son açıklamalarının ardından, Musul yeniden gündeme geldi. “Türk Ordusu, Musul’a girecek mi, girmeyecek mi?” soruları gündemi işgal etmeye başladı.

Ancak, bu defa iş ciddi! Cumhurbaşkanı Erdoğan, Musul’un güvenliğiyle yakından ilgilendiğimizi ortaya koyuyor. Amerika’dan heyetler geliyor ve Musul konusu masaya yatırılıyor.

Peki neden Musul?..

Çünkü hemen yanı başımızda, orada Türkmenler yaşıyor ve Musul’la tarihi bağlarımız var bizim. Ayrıca, bunlar olmasa da Musul bizim için önemli. Orada yerleşecek bir terör yapılanması, bizim için çok büyük bir tehdit.

? ? ?

Biliyor musunuz, 1980’li yılların sonuna kadar oradan gelecek petrol payı Türkiye Cumhuriyeti’nin bütçesinde yer alırdı.

Gelir miydi, gelmezdi tabii ki. Ama bu bir hak iddiasıydı Türkiye için. Lozan Anlaşması’na göre, Musul’dan almamız gereken petrol payımız var bizim. Üstelik Menderes döneminde bir miktar peşin olarak alınmış da.

Pek bilinmiyor ama biz Musul’da aynı zamanda garantörüz. 5 Haziran 1926’da İngiltere ile aramızda Ankara Anlaşması adı altında bir metin imzalandı. Çünkü o dönemde Irak, İngiltere’nin gözetimi altındaydı.

Bakın bu anlaşma neyi öngörüyor:

1)Musul eyaleti Irak’a bırakılıyor.

2)Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Musul’daki soydaşlarını koruma hakkı, yani garantörlük veriliyor.

Tam 90 bin kilometrekarelik bir alanda hak sahibiyiz. İçinde Kerkük dâhil Türkmen bölgeleri de var.

Bizim için Kıbrıs neyse Musul da o!

Anlaşma uyarınca, bölgede dirliğin bozulması ve soydaşlarımızın güvenliğinin tehlikeye girmesi halinde müdahale hakkımız var. Üstelik o hak çoktan doğmuş durumda. Demem o ki, Musul’da biri söz söyleyecekse o da anlaşmalar uyarınca Türkiye’dir.

? ? ?

Devam edelim…

Böyle bir anlaşma olmasa da bugünkü hukuki düzenlemeler, Türkiye’ye Musul’a müdahale hakkı veriyor.

1)Musul’da yuvalanan DAEŞ, bu tarafa geçip, Türkiye’de eylem yapabiliyor.

2)PKK da Musul çevresinden Türkiye’ye sızıp saldırılar gerçekleştiriyor.

Her ikisi de terör örgütü. Dünya, hem DAEŞ’i, hem de PKK’yı “terör örgütü” olarak tescil etmiş durumda.

BM Anlaşması’nın 51. Maddesi, Türkiye’ye Musul bölgesine müdahale hakkını veriyor. Tıpkı, Suriye’de düzenlediğimiz Fırat Kalkanı Operasyonu’nda olduğu gibi!

Hukuken elimiz sağlam. Hem genel, hem de özel anlaşmalar bizden yana. Gerekli görür ve istersek, harekete geçebiliriz.

? ? ?

Biliyorsunuz, ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından, Musul ve Kerkük’ün, Kürt Bölgesel Yönetimi’ne verilmesi planları vardı. Bu planı Türkiye bozdu. O günlerde Ankara Anlaşması’nı göstererek, “yapmayın, müdahale ederiz” dedik.

Yapmadılar, yapamadılar…

Musul ve Kerkük, Kürt Bölgesel Yönetimi’nin içinde adacıklar olarak kaldı. Özel statü ile Irak Merkezi Hükümeti’ne bağlandı.

Demem o ki…

Türkiye, Musul ve Kerkük üzerindeki hukuki haklarından o dönemde de vazgeçmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları, bugün de vazgeçmeyeceğini gösteriyor.

? ? ?

Ayrıca, o günden bu yana köprünün altından çok sular geçti. Kürt Bölgesel Yönetimi, Türkiye ile yakınlaştı. Artık, Türkiye’ye “Gelin bölgede birlikte hareket edelim” diyen bir Mesut Barzani var.

Her şey o kadar açık ve net ortada ki…

1)Bölgeye bir operasyon yapılacaksa, ya Türkiye de içinde yer alacak.

2)Ya da Türkiye’nin izni alınacak.

İlaveten bizim Başika Kampımız var orada. O kamptan yapılan top atışlarıyla 650-700 DAEŞ militanını etkisiz hale getirdik. Bir başka ifadeyle biz zaten operasyon yapıyoruz.

Amerika, bu konuda niye Türkiye’ye heyetler göndermeye başladı, biliyor musunuz? Çünkü Suriye’de ÖSO ile birlikte hareket ettiğimizi gördü. Ankara Anlaşması’nı da göz önüne alıp, Irak’ta da Barzani ile bir operasyona girişmemizden korktu.

Çünkü Musul bir petrol denizinin üzerinde yüzüyor. Orada şirketleri var. Hiç bırakır mı ABD böyle yağlı bir kapıyı?

İşte Musul meselesi budur! Yakında oraya da bir operasyon başlayabilir. Bence planları bile hazırdır.

Akşam
11 Eylül 2016