Sesli Makale

Kemal Bey, vatandaşı “bilgilendirme” yerine yanlış “yönlendirmeyi” kendisine görev edinmiş. Çünkü, söyledikleri doğru değil.

Artık alışık olduğumuz üzere, önce “rejim değişiyor” demiş. Sonra, kendi söylediklerini kendisi yalanlamış. Aynen şu ifadeleri kullanmış:

-Güçler ayrılığının olmadığı cumhuriyet, bizim kabul edeceğimiz bir cumhuriyet değil.

Demek ki…

Cumhuriyet olduğu yerde duruyor. Kaldırılıp, yerine başka bir sistem konulmamış. Rejim değişmemiş. Kendisi söylüyor.

Kemal Bey bu, yadırgamıyoruz artık. Kılıçdaroğlu, sürekli olarak yaptığı gibi bir öyle diyor, bir böyle!

“Kuvvetler ayrılığı” konusuna gelince…

Kılıçdaroğlu ne derse desin, düzenleme ortada. Ayrıca, iki satır Anayasa Hukuku okuyan herkes bilir ki, kuvvetler ayrılığının en sert biçimde kendini gösterdiği sistem, Başkanlık Sistemidir.

***

Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri öylesine vahim ki…

Gözümüzün içine baka baka olayı çarpıtıyor. Akı kara, karayı da ak yapıp, milletin önüne koymaya çalışıyor!

DW soruyor:

-Sizce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasa değişikliğini bu kadar çok istemesinin sebebi ne?

Kılıçdaroğlu cevap veriyor:

-Temel nedeni şu: Erdoğan, yargılanmaktan korkuyor. Kendi geleceğini güvenceye almak istiyor.

Ayıp, gerçekten çok ayıp. “Yuh” denir buna. Hem de yüz kere, bin kere yuh…

Anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanları için yargı yolu açılıyor. Kılıçdaroğlu ise, bütün etik değerleri ayaklar altına alıp, gerçekleri çarpıtıyor. “Erdoğan yargılanmaktan korkuyor” diyebiliyor.

Kılıçdaroğlu için değil, ama bilmeyenler için anlatalım. Bugünkü Anayasa’da cumhurbaşkanları için sınırsız sorumsuzluk söz konusu. Anayasa’nın 105. Maddesi ortada: Cumhurbaşkanlarının resen imzaladığı kararlar ile emirler aleyhine, Anayasa Mahkemesi dahil yargı mercilerine başvurulamıyor.

Bir başka ifadeyle bugün cumhurbaşkanını yargılamak mümkün değil. Anayasa ile geniş bir koruma zırhı getirilmiş. Tek bir istisna var, o da vatana ihanet. Mevcut anayasaya göre, Cumhurbaşkanı ancak vatana ihanet suçundan yargı karşısına çıkarılabilir. Onun için de Meclis’teki milletvekillerinin dörtte üçünün el kaldırması gerekir.

Yeni düzenleme ise, cumhurbaşkanları üzerindeki dokunulmazlık zırhını kaldırıyor. Her konuda suç işlediği iddiasıyla mahkemeye gönderilmesinin önünü açıyor. Ayrıca, Yüce Divan’a sevki için öngörülen dörtte üç çoğunluk, üçte ikiye indiriliyor.

Bitmedi, dahası da var…

Anayasa değişikliği, üç aylık bir sınır koyuyor. Yüce Divan’daki yargılamanın üç ay içinde bitirilmesini öngörüyor. Bu kadarla da kalmıyor. Yargılanan cumhurbaşkanlarının elini-kolunu bağlıyor. Hakkında yargılama kararı bulunan cumhurbaşkanının seçim kararı almasının da önüne geçiyor.

Kılıçdaroğlu’nun bunları bilmemesi mümkün değil!..

Biliyor, ama maalesef siyaseti böyle yapıyor. Eğiyor, büküyor, çarpıtıyor ve karalar çalıyor. Ben de zaten o yüzden “yuh” diyorum.

***

Kılıçdaroğlu neden böyle davranıyor, biliyor musunuz?..

Aslında kendisi korkuyor. Bu değişikliğin halk tarafından kabul göreceğini ve sandıktan “evet” çıkacağını gayet iyi biliyor.

Kendisi açısından sonun başlangıcında olduğunu görüyor. Can havliyle çırpınıyor. “Belki bir umut” düşüncesiyle doğruları alt-üst edip, vatandaşın önüne koyuyor.

Şimdi sakın “Kendisini nasıl bu hale düşürür?” türünden sorular sormayın. Düşüyor zaten, kaybediyor ve o yüzden bu tavırları sergiliyor. Kendisi açısından kaybedecek hiçbir şey kalmadı. Son kozlarını oynuyor.

Hiç şüphe yok ki, önümüzdeki günlerde üslubunu daha da sertleştirecektir…

Şimdiden buraya yazıyorum. Ne yaparsa yapsın, sonuç değişmeyecek. Üstelik, bu tür çıkışlar ve çarpıtmalar, “hayır” oylarını değil, “evet” oylarını yükseltecek.

Az kaldı, hep birlikte göreceğiz.


Akşam
3 Şubat 2017