Sesli Makale

21 Şubat 2015

TBMM’ne uzatmalarla sunulan İç Güvenlik Paketi, adı içinde her ne kadar güvenlik geçse de,  meclis içinde vekillerin birbirini darp etmesi sonucu meclisin kendi güvenliğini de tehdit ettiği bir unsur haline geldi. Uzatmadan hemen konuya gireceğim, çünkü bu paketin maddelerini tek tek açıklamak bir makaleye sığmayacak, bu nedenle muhalefetin itiraz ettiği ana maddelere yer vereceğim

İlki, ‘SUÇÜSTÜ’ halleriyle sınırlı olmak kaydıyla, polise 24 ve 48 saat gözaltı yetkisi veriliyor. Muhalefetin itirazı, gözaltı yetkisinin ancak yargının elinde olması gerektiği. Oysa Avrupa’nın tüm ülkelerindeki  polislerde  aynı gözaltı yetkisi fazlası ile var

İkinci konu, KOLLUK AMİRİ şüpheli gördüğü kişilerin üst ve araç araması için acele hallerden sonra yazıya dökmek kaydı ile sözlü emir verebilecek. İtiraz şu, polisin şüpheli gördüğü kişilere üst araması yapması veya aracının bagaj, torpido gibi kapalı bölümlere bakması. Şimdi soralım; Bingöl’de şehit edilen 3 polisimizin olayında, katillerinin arabalarında silah bulunduğuna dair ihbar varken, savcıdan arama izni çıkmadığı için ihbarın değerlendirilemediğini ve bu elim olayın yaşandığını unuttuk mu? 6-8 Ekim olaylarında, bölgeyi yangın yerine çeviren vandal erkekler, kıyafetlerinin üzerine ne saklamak için etek giyiyordu?

Üçüncü konu; Polise molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı silah kullanma yetkisi veriyor. Molotofa karşı silah kullanmak orantısız güç deniliyor. Peki  17 yaşındaki Serap Eser’in bindiği otobüse, molotof kokteyli atılması sonucu hayatını kaybettiğini unuttuk mu? Bir avuç terörist taşeronunun sokak olaylarında kullandığı molotofun silahtan ne farkı var?Ama bu silah kullanma meselesinin orantısız güç kullanmada mimlenmiş  bazı paralel polis bozuntuları için sıkıntı yaratabileceğine ben de katılıyorum. Bu maddede belki değişiklik önerisi sunulabilir.

Bir de “Havai fişek, molotof ve benzeri el yapımı olanlar” ile “demir bilye ve sapan” gibi araçların silah sayılması ve gösterilerde bu gibi araçları taşıyanlara veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen örtenlere hapis cezası getirilmesi var. Buna itiraz edenlere soruyorum; Doğu’da yüzünü kapayıp üniforma ile yol kesilmesine bangır bangır bağıran muhalefet nerede?

Diğer madde, valilere kamu düzeni ve güvenliği ile kişilerin can ve mal emniyetini sağlamak amacıyla bütün kamu kurumlarının araçlarını kullanma yetkisi alması. Bu maddeye TOMA’ya su sağlanacağı için itiraz ediliyor. 6-8 Ekim olaylarında Diyarbakır’da göstericilerin molotof atarak yakıp tahrip ettiği Ziya Gökalp Müzesi'ndeki yangına, itfaiyenin gelemediğini ve mahalle halkının müdahalesinin yetersiz kalıp, müzedeki tarihi eserlerin çalındığını, eşyaların tahrip edilerek kullanılamaz hale getirildiğini bilir misiniz?

Dikkat ettiniz mi, maddelere hep 6-8 Ekim olaylarında yaşanılanlara istinaden örnekler var. Halbuki CHP bu kanunları Gezi olaylarını bahane ederek istemiyor. Oysa onlar Gezi olaylarına dayanışma ruhu ve barışçıl bir eylem demişlerdi. Gezi’nin bile içine katmadığı CHP, bu maddeleri savunarak Kılıçdaroğlu’nun seçmeni sokağa çağırmasına mı atıf yapıyor. Pardon ama; DHKPC’nin bizzat molotof ve silahlarla sulandırdığı Gezi olaylarını, aynı zamanda Taksimin’in göbeğindeki PKK bayraklarının altında serinleyenler de eşlik ettiğini unuttuk mu? Bu arada Kılıçdaroğlu’nun sokağa çıkın çağrısına cevap vermeyecek kitle sayısından haberi var mı? Zaten olmadığı için hala o koltuğu işgal ediyor.

HDP ise 6-8 Ekim olaylarının mimarı olarak bu maddelere karşı çıkması normal. Diyor ki sadece Molotof maddesi kalsın diğerleri olmaz. Neden diğerleri olmasın? Birileri arabasının bagajında silah taşıyıp polis vursun, kendine göre üniforması ile yol kessin, ülkeyi ateşe versin ama sizin belediye araçlarınız itfaiyesini kullanmasın…

MHP’nin itirazını ise anlam veremedim. Sanırım kendileri muhalefetin ortak düşmanı iktidar için düşmanımın düşmanı dostumdur diye diye diğerlerinin yanında yer aldı. Zira kendileri HDP için o kadar ağır küfürler kullandıkları halde böyle bir iç güvenlik meselesinde nasıl yanyana yer aldılar, insan hayret ediyor…

Paralel kalemşörler ise, PKK’nın uçaksavar hamlesi ile Fruat Avni’nin yeni ifşaları arasında sıkışmış; paketin meclisten geçmemesine tam gaz destek veriyor…

6-8 Ekim olayları HDP Merkez Yürütme Kurulu'nun "acil" koduyla "Kobani'de yaşanan katliam girişimine karşı 7'den 70'e bütün halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz’’ açıklaması ile başladı. Kurban eti dağıtmak isteyen Hasan, Hüseyin, Yasin, Yusuf ve Riyad girdikleri mahallede pompalı tüfek, tabanca, satır, bıçak, keser ve sopalarla karşılandı. Yasin Börü’nün önce taşla başlarını ezdiler, sonra apartmanın üçüncü katından aşağıya attılar, yetmedi araba ile üzerlerinden geçip bedenini yaktılar. Hamile Gönül’ün sancısı tutmuştu, kızıyla beraber kendisini arabayla hastaneye götürmek isteyen eşi de hareketten nasibini aldı. Gönül arabanın parçalanmış penceresinden kızının yanına düşen molotofu son anda arabadan attı. Gönül hastaneye yetişemedi ve bebeğini kaybetti. Bu insanlar sokakların yangın yerlerine döndüğü yerlerde emniyet güçleri etkin müdahale edemediği için öldüler. Bingöl’de şehit düşen polisler, teröristlerin bagajında silah olduğu ihbarına red yanıtı veren savcının eseriydi. Unutmayalım diye bu insanları örnek gösterdim. Çünkü bu paket başka Yasin Börüler ve diğer şehit düşenler olmaması için gündemde. Paketin birkaç bölümünün değiştirilmesi için teklifi anlarım ama, külliyen istemiyorum diyenler çözüm sürecini baltalayan zihniyet demektir.

6-8 Ekim olaylarının sembolü olan Yasin Börü’yü ve şehit polislerimizi bir kez daha rahmetle anıyor ve onları unutma Türkiyem diyorum…

Seslimakale.com

[email protected]

twitter.com/ElvanKavi