SİYASET

Cemile Bayraktar : Teferruat ablaları

Tarih
08 Mart 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Cemile Bayraktar

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen FETÖ/PYD ana soruşturmasında birçok delil elde edildi, tanık ifadelerine de başvurdu. Bu soruşturmanın alanı Zaman Gazetesi'ne kadar genişledi. Gizli tanıkların da aralarında olduğu çok sayıda tanık, Zaman Gazetesi ile ilgili belge ve bilgi verdi. Eldeki mevcut bilgiler gazetenin FETÖ'nün yayın organı olduğu yönünde kanaat oluşturdu ve gazeteye kayyum atanması konusunda başvuruda bulundular.

Herkesi hakka girerek, mesnetsiz bir şekilde "hırsız" olmakla itham eden, sosyal ağlarda trollerini organize eden FETÖ üyeleri bakın başka neler yapmış; Basın İlan Kurumu gazetelerin tirajlarına göre resmi ilan hakkı verebiliyor. Zaman Gazetesi'nin gerçek tirajının 10 bin-25 bin olmasına rağmen FETÖ'cüler, Basın İlan Kurumu'na 50 bin üstünde satış yapıldığı yönünde bildirimde bulunmuş. Basın İlan Kurumu müfettişleri de 2015 yılında bu usulsüzlüğü tespit etmiş. Meğer bu namus timsalleri(!) haksız yere devletten 3,5 milyon lira ödenek almışlar. Çok şükür haram lokma yemediler, bir de yeseydiler ne olurdu acaba? Tabiî bu örgütlenme, meseleye 'kendi bekaları adına her türlü gayr-ı meşru yol mübah' anlayışı ile baktığından, bu tip haram yemeler onlar için ancak teferruat bahsi oluşturuyor.

Ve nihayet devlet harekete geçti,
Zaman'a kayyum atanmasıyla birlikte, elleri cevşenli, sivil görünümlü FETÖ gönüllüleri de, gazete önüne hücum etti. Çıkan arbede sırasında birkaç başörtülü kadının yaralandığı haberlerini de okuduk. Artık bu kadın kendini yere mi attı, yoksa başına iniş sırasında gaz kapsülü mü isabet etti, su sıkılınca çıkan arbede sırasında takılıp mı düştü... gerçekten bilmiyorum. Gördüğümüz birkaç kadının yaralandığıydı ve bunun hoş bir manzara olmadığını düşündüğüm için bu gelişmelerden rahatsızlığımı belirttim. Her şekilde yaşanmamasını temenni ederdim.

Lakin şunu belirtmek gerekiyor; Türkiye'de hemen hemen her dönem, hemen hemen her kesime onlarca zulüm yaşatıldı. 28 Şubat eylemleri sırasında bizler coplanıp okul önlerinde sürüklenirken, o zaman isimleri 'cemaat ablaları' olan, ancak o dönemden itibaren 'teferruat ablaları' oldukları tescillenmiş olan grup; üniversitelerde, yurtlarda, dershanelerde başörtülü kızları ikna odalarına alıp başlarını açmaları için ikna etmeye çalışıyordu. Hiçbir başörtüsü eylemine katılmadıkları gibi, katılanları engellemeyi de bir görev biliyorlardı.

Keza İsrail, Mavi Marmara'daki sivillere saldırıp şehit ettiğinde Gülen önderliğindeki teferruat ablaları, 18 yaşında şehid edilmiş Furkan Doğan'ın arkasından "Şehid olmadılar, otoriteden izin alsalardı" diyerek, bir vicdansızlık oluşturup hafızamıza kendilerini utanılası bir şekilde nakşettiler.

Filistin için, Mısır'daki mazlumlar için, Suriye'deki siviller için onlarca eylem yaptık, hiçbirine katılmadılar. Kendileri dışında hiç kimse için sokağa çıkmadılar. Bir insana, bir Müslüman'a derdin ne diye sormadılar. Bu ülkede 'Cumartesi Anneleri' gibi bir dram varken, bir tanesini ziyaret edip bir sabır dilemediler ama Melek anneleri köşküne giremeyince, bu olay üzerinden ciltleri dolduracak mağduriyet edebiyatı oluşturduklarına şahitlik ettik.

Kendilerine avane olmayan herkese açtıkları algı savaşında mutlaka bir kavram kullanıp itibarsızlaştırma tercihinde bulundular. FETÖ'nün yaptıklarını gazeteci hassasiyeti ile ele alan tüm yayın kuruluşlarına havuz medyası, yandaş yazar demekten geri durmadılar. Oysa kendi avaneleri Tuncay Opçin, Mehmet Baransu, bilimum gazete yazarları olarak 17/25 Aralık sürecinde kendilerine hizmet etmeyen herkesi nasıl tasfiye edeceklerini, nasıl hapse atacaklarını yazıp durdular.

Hiçbir suç işlememiş insanlara "Yargılanacaksınız!" diye zulmederken, bir yandan da 'yapmayı düşündükleri yargılamalara' ne dinî ne de medeni hukukta yeri olmayan gizli dinlemeler, sızdırmalar, tapelerle zemin hazırlayarak bariz suç işliyorlardı. KPSS sınav sorularını çalıp, polis sınavı sorularını dağıtıyorlardı. Şimdi çıkmış, işledikleri suçlardan yargılandıkları bir süreci 'zulüm' olarak tanımlayabiliyorlar; hem de hiç hayâ etmeden. İnsan gerçekten hayret ediyor.

Peki, biz bu teferruat ablalarını nerelerde gördük, ne zaman sokağa çıktılar? Tabiî ki Bank Asya önünde, Kaynak Holding önünde, Bugün Gazetesi önünde, Zaman Gazetesi önünde... Size de ilginç ve bir o kadar anlamsız gelmiyor mu? Ellerinde cevşenlerle mağduru, masumu oynayan başörtülü kadınlar... Tam bir akıl tutulması, basiret ve feraset körlüğü. Hakikaten bankan, yayın organların, okulun, şirketlerin kadar değeri yok muydu Müslüman başörtülü kızların, Mavi Marmara'da şehit edilen gencimizin, insanlarımızın... Senin için yoktu tabiî, çünkü sen bencilsin, teferruat ablasısın, kendinden başka kimseye zerre iyilik etmez, kendine tabiî olmayana zarar verirsin.

Bakın teferruat ablaları, size zulüm neymiş anlatayım... O önünde kırmızılı kadına döndüğünüz Zaman Gazetesi var ya, işte o gazete 28 Şubat'ın en büyük mağduru Salih Mirzabeyoğlu'na 'terör örgütü üyesi' dedi, terör örgütü oluşumunun yayın organı olarak. Ve bakın sizin Paralel polisleriniz bir Müslüman'a, Salih Mirzabeyoğlu'na nasıl işkence etmiş, kendisi anlatıyor:

"Gözlerim bağlı bir şekilde arabaya bindiriliyorum, beni öldürüp bir yere bırakacaklarını düşünüyorum... Fethullah Gülen'in bağlısı olan Hoca lakablı 'Seni burada 30 gün de tutarız, 60 gün de... seni kimse kurtaramaz, bildiklerini anlatacaksın... Dramatize etmeden kuru bir şekilde rapor edecek olursam; odun-cop karışımı bir cisimle dövüldüm. Sular kesik olduğundan tasla dökülen soğuk suyla ıslatıldım, dört kere cereyan verme... Böylece işkence faslı tamamlanmıştı."

O sırada sen neredesin? Başörtüsüne teferruat muamelesi yapman için emir veren Hoca'nın emriyle teferruat neymiş, furuat neymiş tevil etme derdindesin. Evindesin ya da başörtünü hiç zorlanmadan çantana tıkıştırdın ve okulundasın, sınıfındasın, dışarıda cop yiyen başörtülü arkadaşlarından oldukça uzaktasın. Zorla abone ettirdiğin gazeten ise "Beceremediniz, artık bırakın" manşetleri atıyor. Hocan furuat mı, teferruat mı dedi bilmem de, senin o başörtüye her daim teferruat muamelesi yaptığın ortada... Kocan emniyet müdürü olsun diye, subay, hakim, savcı olsun diye hiç çekinmeden o örtüyü teferruat görüp çıkardığın ortada...

Şimdi iş sana dönünce, tüm yaptıkların için hesap verme zamanın geldiğinde, teferruat muamelesi yaptığın başörtüsü mağduriyet yaratman için başında. Ve sen onu şimdi de başka bir amaç için, “başörtülü mağdur PR'ı' için kullanıyorsun, çünkü sen uzun zamandır teferruat ablasısın.

Ey teferruat ablası, kaçtıkları ecnebi ülkelerinden tüm başörtülü Müslüman kadın yazarlara twitle küfür eden adamları, onların organize ettiği trolleri, önünde 'cevşen style' yaptığın gazetelerin yazarlarının yazdıklarını ibadetmiş gibi iştahla RT eder, paylaşırken, başındaki örtüden utanmadıysan, bugün o örtünün ekmeğini yiyip mağduru oynama. Çünkü artık sana kimse inanmıyor. Habisliğinden ve istismarcılığından tiksinti duyulan bir figürden fazlası değilsin artık, sen teferruat ablasısın artık.

Mağduru oynamak yerine, bir kez olsun 'bunlar neden başıma geldi?' diye düşün istersen. Hatta özeleştiri ya da nefis muhasebesi yapabilmen için, yardımcı da olabilirim dilersen. Bugüne değin teferruat muamelesi yaptığın, şimdilerde ise istismar ettiğin o örtünle, mensubu olduğunuz FETÖ'nün, gizli görüntülerini kaydettiği 18 yaşındaki kızların o görüntülerle tehdit edilmesine destek verdiğini hatırladın mı? Sümeyye Erdoğan'a, Müslüman bir kadına DAEŞ ile ilgili iftira atan o gazeteye insanları abone yapmak için boğazlarına çöktün, himmet diyerek kandırdığın kadınların çocuklarının rızkından kesip sana verdiği parayla ABD'li senatörlere binlerce dolar bağış yaptın, 20 yaşında öğrenci evine aldığın kızlara okuldaki öğrenci arkadaşlarını Alevi mi, Sünni mi diye soruşturarak fişlettin, bin bir türlü kumpas, yalan ve iftiraya payanda oldun. Suyunu içtiğin, ekmeğini yediğin toprağına ihanet ettin hatırladın mı?

Kitabın bildiğin Kur'ân-ı Kerim'in âyetlerini hiçe saydın, örgütünün ulvi çıkarları ve gizli ajandası için araçsallaştırılmasını bir kez olsun sorgulamadın, aklını kullanmak yerine kiraya verdin. Çünkü sen bir teferruat ablasısın, senin için asli bir değer yok, senin merkezinde bir sabite yok, senin bilgi kaynağın vahiy değil Pensilvanya'dan gelen tevil. Çünkü sen İslam'ın her değerini, pragmatik amaçların için istismar ettin, başörtüsünü, cevşeni, duayı hepsini ama hepsini istismar ettin. İşte bu işler, başına bu yüzden geldi. Hiç başkasını suçlama. Senin bu haline ancak üzülürüm ama seni ben de kurtaramam. Kendini bir tek sen kurtarabilirsin. Ya yanlışından döner, Allah'tan af diler, izzetli bir Müslüman olarak ümmet-i Muhammed'in tertemiz safındaki yerini alırsın ya da içinde bulunduğun kirli, kibirli örgüt dünyasında kalmaya devam ederek, hafızalarda 'teferruat ablası' siciliyle anılmana devam edersin. Sahi, ahirette kimlerle, kimin safında haşrolmayı dilersin?

Yenişafak
8 Mart 2016 

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;