GÜNCEL

Bekir Hazar : Kudurma nedeni

Tarih
25 Nisan 2017
İzlenme
Kişi
Yazar
Bekir Hazar
İstihbarat örgütleri, küresel sermaye ve medya şeytan üçgenindeki muazzam işbirliği dünyayı istediği yere sürüklüyor.

Trilyon dolarla oynayan aileler kendilerine çalışacak PATRONLAR oluşturuyor önce.
O PATRONLAR da gidip yeryüzünün her yerinde gazete ve televizyonlar satın alıyor.
Ardından seçilen personele istihbarat örgütleri dadanıyor.
Gelecek vaad edenler, özel üniversitelerde okutuluyor, Enstitülerde kıskaca alınıyor.
Burs yağdırılıyor, zarflar dağıtılıyor, maaş bağlanıyor, gazeteciler satın alınıyor. Şeytan üçgenindeki girdapa girenler bir daha asla çıkamıyor. Ve son gelinen noktada büyük ailelerin ŞİRKET ÇIKARLARI uğuruna medyada tetikçiler ordusu kuruluyor. Patronaj politikaları belirliyor... Kime saldırılacaksa, hangi SİYAH beyaz gösterilecekse, hangi iyi karalanacaksa kalemler makineli tüfek gibi çalışıyor. Ekranlara "UZMAN" unvanıyla sürülen maşalar yaylım ateşine geçiyor.
Robert Fisk diye bir İngiliz yazar var mesela...
Türkiye'ye en çok saldıranlardan biri... 6 Aralık 1993'te The İndependent'ta bir röportaj yayınlıyor. O röportajda El Kaide lideri Usame Bin Ladin'i öve öve bitiremiyor Fisk. "Sovyet karşıtı savaşçı Usame Bin Ladin, ordusunu barış için yola koydu" diyor. Usame Bin Ladin o satırlarda bir KAHRAMAN... O bir SAVAŞÇI... Ama BARIŞ için kendini ve ordusunu feda eden bir CESUR YÜREK... Vay be diyorsunuz 90'lı yıllarda Fisk'in o röportajını okuduğunuzda...
Fisk ne görev verilirse onu yapıyor. Terörist Usame Bin Ladin'i "KURTARICI" göster diyorlar o da görevini ifa ediyor. Bugün "SİYAH" dediğine 20 yıl önce "BEYAZ" diye bağırıyor. Bu üçgenin sahipleri sadece medya üzerinde yapılanmaya gitmiyor.
Düşünce kuruluşlarından enstitülere, üniversitelerden, siyasilere, işadamlarına, vakıflara, sivil toplum örgütlerine kadar her yere milyon dolarlarla sızıyorlar. Çıkar ayaklarına biri basınca, ellerindeki tüm paralı uşakları kullanarak saldırıya geçiyorlar.
Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü var mesela... Philippe Moreau Defarges diye bir alçağa araştırmacı olarak paye veriyor.
Sonra onu "UZMAN" diye sahaya sürüp, gazete manşetlerine, ekranlara taşıyor.
O Philippe Moreau Defarges geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan'a övgüler yağdırıyor. "Dünya 5'ten büyüktür" diyen Erdoğan'ın, Birleşmiş Milletler'deki adaletsizliği gündeme getirmesine Defarges alkış tutuyor. "Birleşmiş Milletler'in yapısının değiştirilmesi konusunda Erdoğan'dan başka hiç kimsenin sesi çıkmıyor. Erdoğan haklı ve yalnız kaldı bu çağrısında" diyor. Adaletli bir yapı kurulması için BM'de her ülkeye üyelik verilmesi gerektiğini haykırıyor.
"Erdoğan çok zeki bir lider" diye altını çiziyor. Aradan zaman geçiyor, Avrupa medyasında Erdoğan'a saldırıların en şiddetlisi gerçekleşiyor. Medyaya Avrupalı siyasiler de koro halinde katılıyor, seçim kampanyalarında bile "Erdoğan'a hücum" politikasıyla halkın karşısına çıkıyorlar.
Avrupa'nın ÇIKAR ayaklarına TÜRKİYE öyle basmış ki, adeta çığlık çığlığa bağırıp, kuduruyorlar. 100 yıldır bu topraklarda "Emredersiniz" diyenlerle çalışan Avrupa artık ANKARA kapısında delirme noktasına geliyor. Daha düne kadar "Erdoğan çok zeki bir lider" diyerek alkışlayan Philippe Moreau Defarges de, işte bu aklını yitirmiş propagandanın bir parçası, bir maşası olarak zıvanadan çıkıyor. "Tek çıkar yol Erdoğan'ın infaz edilmesi" çağrısı yaparak beynini ve insanlığı bir yerlerine gömüyor. Maşalarda normal beyin yoktur...
Sadece ve sadece "YIKANMIŞ BEYİN" vardır. Fransa'da önceki gün seçimler yapıldı, yüzde 21 ve yüzde 23 oyla iki lider Başkan adayı olarak son tura kaldı. Halkın neredeyse YÜZDE SEKSENİ bu iki adayı istemiyor.
Üstelik ülke başkanlığına aday iki liderden biri FAŞİZMİN kitabını yazdı. Halkın yüzde sekseninin istemediği adaylardan biri başkan olacak, dünya medyasında tık yok, Avrupalı siyasilerin, yazarların, Defarges gibi maşa uzmanların gıkı çıkmıyor. "Yüzde 20 oy"a "DEMOKRASİ diyorlar. Ve dönüp dolaşıp ilk turda yüzde 52 ile gelen Erdoğan'a, yüzde 51'i geçen referanduma saldırıyorlar... Neden?
Çünkü Avrupa Birliği çatırdıyor, ekonomileri ve sömürüleri küçülüyor. Tek kurtuluş yolu ANKARA'yı ele geçirmek. Sömürecekleri ülkelere gitmenin, insan kanıyla EURO basmalarının yolu ANKARA'yı almaktan geçiyor. Ancak karşılarında eski Türkiye yok... Artık 53 yıldır Avrupa'nın kapısında beklettikleri ülkenin kapısında bekliyorlar!
Ve kahroluyor, Defarges gibi insanlıktan çıkıyorlar

Takvim
25 Nisan 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

YORUMLAR

  • Yalancı Medya 2

    26 Nisan 2017 11:27
    0 0
    Sizce bunda da medya işi olamaz mı? Terör örgütlerinin yaptıkları bombalamaları Esat yapmış gibi dünyaya yutturamazlar mı? Irak'ta kimyasal silah var diye dünyayı yutturan Amerika'nın işgal sonrası Bush'un Amerika'da ki bir oturumda sunucunun hani Irak'ta kimyasal silah vardı niye çıkmadı sorusuna, ayağını göstererek belki ayağımızın altında olabilir demesi bütün dünyaya kimyasal silah var yalanının nasıl yutturulduğunun acı kanıtıdır.
  • Yalancı Medya 1

    26 Nisan 2017 11:26
    0 0
    Merhaba sayın HAZAR, Medyanın istihbaratçılarla dolduğunu ve dün siyah dediğine bugün beyaz diyor dediniz. Dün kardeş ülke dediğimiz ve ERDOĞAN' ın liderine de kardeşim diye hitap ettiği Esat bugün nasıl oluyor da diktatör ve zalim olabiliyor.
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;