SİYASET

Aslan Değirmenci : Hangi Devlet Hangi PKK

Tarih
07 Ağustos 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Aslan Değirmenci

7 Ağustos 2015

90'lı yıllara dönülüyormuş...

Tam bir akıl tutulması.

90'lı yıllarda devlet, derin ve sığdı. Devleti Gladio kuşatmıştı.

JİTEM ise devlet adına kıyım yapıyordu.

Derin devletin her yapı içerisinde tetikçisi her alanda kirli operasyonlara imza atan adamı vardı. Ret ve inkar politikası meşrulaştırılmış, siyaseti ele geçiren derin devlet baskıcı yüzüyle Kürt Sorununu derinleştirmişti. Kürde dair her şey yasaklanmış, PKK eliyle ortak bir vesayet inşa edilmişti. Zaten PKK'yı da dolaylı da olsa onlar inşa etmişti. İnşanın temeli Diyarbakır cezaevinde Evren'in gardiyanları eliyle atılmıştı. Destek ise eski MİT ve Gladio'dan gelmişti. Örgütün tepesi Kürtlerden değil Türk solundan oluşturulmuştu. Yani derin devletin kontrolü altında olan isimler, örgütün önderlik kadrosunda en aktif görevlere getirilmişti.

Hatırlarsınız!

Öcalan, Versace kıyafetiyle Kenya'dan alınıp Türkiye'ye getirilirken uçakta, "Hizmete hazırım!" demişti. Ağzı kapatıldığında kulağına sanırım "Sus biziz! Seni 12 Eylül'de Suriye'ye kaçıran, hatta Suriye'de seni son anda o meşhur suikasttan kurtaranda biziz!" demişlerdi!

Yani Öcalan artık terör örgütünü derin devletin kontrolünde cezaevinden yönetecekti. 28 Şubat'ın mimarları öyle karar almıştı!

Öyle de oldu!

Kriptolu mesajları Kandile bizzat derin devlet tarafından iletildi, terör olayları en üst seviyeye çıkartıldı. Daha sonra Öcalan'ın avukatları ile bu kirli mesajlar süreklilik kazandı. Ve ülkede terörden başka bir şey konuşulamaz oldu. Türkiye enerjisini terörle tüketirken, silah baronları köşeyi döndü, faiz lobisi ise her fırsatı nakite çevirerek sömürüyü olağanlaştırdı. Sadece bunlar da değil! Türkiye 30 yıl sınırlarına hapsedildi, iyi olan her şeye kapısını kapattı.

Öcalan askeri vesayet dışında kimse ile ilişki kurdurulmadı. Devletin normalleşmesini isteyen kurumların yetkilileri İmralı'dan içeriye sokulmadı.

Bir gariplik vardı!

Türkiye'ye karşı kapalı devre içeriden bir operasyon yürütülüyordu.

Tam bu operasyonlar artık konuşulmaya başlandığında sessiz devrimin mimarı Erdoğan Başbakanlık koltuğuna oturdu. Vesayet ile ciddi bir mücadele başlattı. Ancak hemen her adımda karşısına derin devletin kripto adamları çıktı. Öyle ki bazen hizmetli maskesinde bazen ise istihbarat görevlisi hatta işadamı ve asker olarak mücadelenin yönü değiştirilmeye çalışıldı. Doğru bilgilendirme çok az gelir olurdu. İşte o anda sürece Erdoğan bizzat el koydu ve yerlileşme ve millileşme hamlesini hayata geçirdi. Hamle ile birlikte İmralı'ya da dokunuldu.

Olan oldu!

Devletin istihbarat görevlisi vesayetin eski temsilcileri tarafından engellendi. Engel bizzat Erdoğan tarafından aşılınca "DEVLET" ilk defa Öcalan ile görüştü. O güne kadar Öcalan ile görüşen "DEVLET" değil devlet kılığına girmiş "GLADİO" idi. Öcalan ilk temasta sanırım, "Ben sizinle görüşmem, devlet ile görüşüyorum" diyerek direnmiştir. Direnci "DEVLET" in tokadını yediğinde kırılmıştır. Gerçek devleti karşısında görünce ne düşünmüştür bilmem ama yeni bir sürecin içerisine girdiğini tahmin ettiğim kadarıyla anlamıştır. İlk ortak görev akan kanın durmasına yönelik çalışmalardır...

Devlet sivil siyaset sayesinde kendisiyle yüzleşiyor, reformlar ile normalleşiyor, virüslerden arınıyordu. Kendisine karşı kirli denemeleri boşa çıkartıyor, darbeci zümreye sivil siyaseti arkasına alarak gereken cevabı veriyordu. Milletle barışıyor, küresel kalkışma planlarını yerle bir ediyor, sağladığı iç barışıyla Ortadoğu'nun tek umudu haline geliyordu. Ben buna o günlerde "ANADOLU DİRENİŞİ" diyordum. Direniş DİRELİŞE dönüştüğünde Öcalan'ın ilk Nevruz mesajı geliyor, ebedi kardeşliğe yol alınıyordu. Yola ise örgütün tepesindeki Gladio elemanları sürekli mayın yerleştiriyor, süreci yerle bir etmek için her yolu deniyordu. Çünkü devlet içerisinden kısmen de olsa Gladio elemanları temizlenmiş, en azından etkisizleştirilmiş ancak terör örgütü PKK içerisinde ki Gladio hakimiyeti kırılamamıştı. Bu hakimiyete son süreçte Alman istihbaratı BND ve Esed'in Şebbihaları ile El Muhaberat'tan da destek gelince süreç tıkanmıştı.

Ancak "Gerekirse her türlü bedeli ben öderim" iradesi geri adım atmak yerine merhametiyle daha ileri adımlar atmıştır. Atılan adımlara Türkiye halkından yüzde 80 destek gelince ikinci Nevruz mesajıyla silahsızlanma sürecine geçilmiştir. Bu kez Gladio diğer unsurlarını sahaya sürmüştür. Saha da artık hem Paralel hem DHKP-C hem de bu yapıları besleyen medya vardır. Hedef süreci zehirlemek, sağlanan birlikteliği yerle bir etmektir.

Evet Gladio eski Türkiye için düğmeye basmıştır. Amacı da 90'lı yıllara dönüştür. Yani 90'lı yılları özleyen devlet ve sivil siyaset değil bizzat Gladio'dur.

Ancak kaybedecekler.

Çünkü şuan sadece taşeron örgütlerde güçlüler. Ve devletin içerisinde eskisi kadar söz sahibi değiller. Siyaseti yönlendiremiyorlar, Selocan dışında da bir argüman üretemiyorlar. JİTEM gibi partnerleri artık saha da yok, maskeli elemanlarının derin ilişkileri de devlet tarafından tespit edilmiş durumda! Ama kısmen HDP'yi vesayet altına almayı başardılar. Ancak AK Parti ve devlet attığı adımlarla o vesayeti de kıracağını sadece bölge halkını değil HDP'yi de PKK ve Gladio vesayetinden kurtaracağını gösterdi.

Haber10.com

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;