Sesli Makale

14 Nisan 2015

AK Parti ile sandıkta mücadele edemeyen çevrelerin provokatif girişimleri seçime yaklaştıkça hız kazandı.
Elektrik kesintileri, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yönelik terör saldırısı ve Fenerbahçe otobüsüne ateş açılması, tesadüfle açıklanamayacak hadiseler olarak peş peşe gerçekleşti.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Ağrı üzerinden gerçekleştirdiği show, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun alkışı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ise AK Parti ile PKK arasında danışıklı dövüş bir saldırı planlanmış olabileceğine yönelik sözleriyse bazı siyasilerin gerginlik politikası üzerinden seçimlere hazırlandığının göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Tüm bu yaşananların yanı sıra Kandıra Cezaevi’nden gelen haber, kaos ortamından beslenenlerin eski yöntemlerini akla getirdi.
İzmit-Kandıra yolunun 20. kilometresinde bulunan T Tipi Cezaevi’ndeki bir koğuşta kalan mahkûmların, nakillerinin yapılmadığı gerekçesiyle koğuştaki eşyaları ateşe vermesi hadisesinin eşzamanlı bir isyana dönüştürülme riski karşısında çok ama çok dikkatli olunması gerekiyor.
“Kandıra Cezaevi’nde isyan!” başlığıyla olayı veren bazı medya kuruluşlarının ise haberin içerisinde “Yol kenarından bakıldığında cezaevinde alev ve duman görünmemesine rağmen itfaiye ekiplerinin duvarların arkasındaki binalarda söndürme çalışmaları yaptığı belirlendi” cümlesi buram buram gariplik kokuyor.
Bunun nedenini anlamak için 2012 yılına dönelim şimdi…
Şanlıurfa Cezaevi’nde çıkan yangında 13 kişinin yanarak ölmesinin ardından, bu kez de çocuk koğuşunda bir yangın meydana gelmiş ve çok sayıda kişi yaralanmıştı. Bu yangına eşzamanlı olarak Adana, Ceyhan, Gaziantep ve Osmaniye’deki cezaevlerinde de yangın çıkarılmıştı.
Olayın duyulmasının ardından tutuklu yakınları cezaevi çevresinde toplanmış, gerginlik had safhaya yükselmişti.
Polisin, Şanlıurfa Cezaevi’nin çevresindeki kalabalığı dağıtırken koşanlar arasında bir kişiyi gözaltına almasının nedeni ise, üzerindeki telsizi düşürmesiydi. Şahsın grubu yönlendirmek için birkaç kişiyle telsizle haberleşerek provokatörlük yaptığının tespit edilmesiyse cezaevlerinde çıkarılan yangının mahkûmların isyanıyla sınırlandırılamayacağını gözler önüne sermişti.
Sahnedeki isim ise ilginçti! Demirtaş “Şanlıurfa’daki yangın herkesi yakar” tehditleri savururken, yangına geç müdahale edildiği için 13 mahkûmun öldüğünü iddia ediyordu.
2014 yılına geldiğimizde ise bazı mahkûmlar Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi yönetiminin keyfi uygulamaları nedeniyle cezaevinin her geçen gün daha da yaşanmaz hale geldiğine dikkat çekerek, artan baskı ve hukuk dışı uygulamaların provokasyona zemin hazırladığı uyarısında bulunmuştu.
17-25 Aralık darbe girişimine paralel olarak farklı cezaevlerinden de benzer şikâyetler gündeme gelmiş ve bu kez de PKK’lı tutuklu ve hükümlülerin çeşitli uygulamalarla cezaevi müdürleri ve gardiyanlar tarafından provoke edildiği iddia edilmişti.
O günlerde yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde olduğumuza dikkat çekilerek devlet içine sızan Paralel yapının cezaevleri üzerinden de kaos çıkartarak, Çözüm Süreci’ni baltalamaya çalıştığı iddiaları gerçeğe dönüşmese de bu yöntemin tekrar denenmeyeceği sonucunu çıkaramayız.
Uluslararası şer odaklarının bu ülkede işbirlikçi bir hükümetle güllük gülistanlık ortamlarda Ilımlı İslam Projesi’ni uygulayamamasının verdiği acıyı, Mısır benzeri kanlı bir organizasyonla sonlandırmak istediğini bilmek ise yeterli değil.
Zaman; sivil bir temelde siyaset yapmayanların Gezi’ntilerinin ve sokak çağrılarının amacını da bilen bir millet olarak her türlü provokasyona karşı kilitlenme zamanı!
Zaman; halkın seçtiğinin sadece sandıkla başa geleceğini gösterip istenmeyeni sandıkla gönderme zamanı!
Zaman; bu ülkenin istiklâl mücadelesinin milli iradeden yana tavır almak olduğunu her koşulda unutmama zamanı!
Bu ülkenin evlatları için başka Türkiye yok!

Diriliş Postası