SİYASET

Alper Tan : Rusya-Türkiye ittifakı ve yeni senaryolar

Tarih
25 Aralık 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
Alper Tan

25 Aralık 2014

Olmaz diye düşünmeyelim. Son zamanlarda dünyada ilginç yakınlaşmalar yaşanıyor. Mesela 1979 Humeyni devriminden bu yana kopuk, hatta düşmanca olan İran-ABD ilişkileri, geçen yıl Haziran ayında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini Hasan Ruhani’nin kazanmasının ardından yakınlaşma ve örtülü-paslaşma sürecine evrildi. Washington’un İran’ı, Tahran’ın da ABD’yi tehditlerini duymuyoruz artık.

Tel Aviv’in her sene birkaç defa İran’ı vuracağı blöflerine de rastlamaz olduk farkındaysanız. İki ülkenin casusları üçüncü ülkelerde gizli toplantılar yaparak ortak stratejiler belirliyorlar. Mesela ABD, Rusya ve Avrupa’nın da desteği ile Suriye’de Beşşar Esad’ın yıkılmasını dört senedir engelliyorlar. İsrail-İran arasındaki gizli ittifak o kadar gizli olmaktan da çıkmaya başladı diyebiliriz. Birkaç ay evvel "Esad düşerse İsrail'in güvenliği tehlikeye girer" açıklaması yapan kişi bir İngiliz yetkili veya Moskova’dan bir bakan değildi. Bu sözler, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Abdullahiyan’a aitti. Dışişleri Bakan Yardımcısı'nın bu sözlerini eleştiren İranlı bir yetkiliyi de duymadık. Demek ki bu sözler bakan yardımcısının şahsi görüşü değil Tahran’ın politikasını yansıtıyor.

Fidel Castro’nun 1959 devriminden bu yana ABD-Küba ilişkileri de düşmanca idi. Diplomatik münasebetler kesilmişti. Geçen hafta gelen haberler herkesi şaşırttı. ABD ve Küba devlet başkanlarının eşzamanlı açıklamaları ile dünya, iki ülkenin barıştığını ve ilişkilerin normalleşeceğini öğrendi. 55 yıllık birikmiş düşmanlıklar bir anda ortadan kalkıverdi. Peki bu barıştırma işinin mimarı kimdi dersiniz? Katolik Papa Franciss.

Dünyada bu barışmalar ve yakınlaşmalar olurken Ukrayna krizi aksi yönde bir etki meydana getirdi. Soğuk savaş döneminin doğudaki temsilcisi Rusya, Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra Batıyla ilişkilerini çok ilerletmişti. Neredeyse NATO üyesi olacaktı. Çünkü NATO’nun bazı kurumlarında Rusya temsil ediliyordu ve “Rusya NATO’ya üye olabilir mi?” tartışmaları bile başlamıştı. Tam da bu sıralarda “failimeçhul” Ukrayna krizi patlak verdi. Ukrayna’nın fiilen parçalanmasıyla sonuçlanan bu büyük kriz, Rusya’nın ABD ve Avrupa ile ilişkilerini bir anda içinden çıkılmaz hale getirdi. Ukrayna’nın bir kısmını güdümüne alan Rusya her ne kadar kazançlı çıkmış gibi görünse de bu durum, Moskova’yı derin bir siyasi ve ekonomik krizin içine sürükledi.

Bu hesap edilmemiş gelişmeler Rusya lideri Vlademir Putin’i “Yeni ufuklar” aramaya yöneltti. Putin’in Türkiye ziyareti işte böyle bir ciddi arayışın sonucuydu. Rusya’yı, “yalnızlaştırma” stratejisi ile yeniden kendine çekmeyi planlayan Avrupa ve ABD, Putin’in kuşatmayı yarma girişiminden son derece rahatsız oldular. Batı medyası, bu yakınlaşmayı “Çar ve Sultan” buluşması olarak gösterip ötekileştirmeye ve tehdit olarak göstermeye çalıştı.

Adı konmayan 3. Dünya Savaşı’nın başladığı şu sıralarda çok daha ilginç kırılmalar, yakınlaşmalar ve tahmin edilmeyen ittifaklar olabilir. Küresel satrançta yeni hamleler izleyebiliriz.

Etrafımızda veya yakın çevremizde önemli kriz noktaları var. Suriye, Karabağ, Çeçenistan, Kırım, Ukrayna vs. Rusya-Türkiye yakınlaşması bu kriz noktalarının huzura kavuşmasında kilit rol oynayabilecek potansiyele sahipler. Mesela Şam yönetimi üzerinde Rusya’nın güçlü bir etkisi var. Her ne kadar Erdoğan’la ortak basın açıklamasında Putin böyle bir görüntü vermese de Esad sonrası sisteme Nusayriler’in uyumu ve entegrasyonu, dolayısıyla Suriye krizinin çözümü konusunda Moskova, aktif ve kolaylaştırıcı rol oynayabilir. Bunun karşılığında da Ankara, nüfuzunu kullanarak, Kırım meselesinin rahatlamasını sağlayabilir.

Azerbaycan ve Türkiye açısından önemli konulardan biri de Karabağ sorunu. Rusya, burada da çözüme katkı sunma potansiyeli olan bir devlet. Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olması konusunda Moskova isterse Erivan’ı ikna edebilir. Ankara da Bakü’yü.. Böylece Kafkasya’da Rusya ve Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren bir problem daha çözülmüş olur. Türkiye ise buna mukabil Ukrayna meselesinin çözümünde kilit rol oynayabilir.

Bu örnekleri çoğaltmak ve genişletmek mümkün. Aslında Rusya-Türkiye ittifakına Çin ve Hindistan da eklenebilirse dünyanın mevcut dengeleri alt üst olabilir. Bu durum bizim açımızdan Doğu Türkistan meselesinin çözümünden Afganistan ve Ortadoğu’ya kadar çok geniş bir coğrafyada avantaj sağlayabilir. Rusya, Çin ve Hindistan’ı da AB ve ABD karşısında birçok açıdan rahatlatabilir ve avantajlı hale getirebilir.

Tabi bu gelişmeler şu aşamada sadece bir hayal veya varsayım. Bu yönde gelişmeler başladığında AB ve ABD, Ankara ve Moskova’yı caydırmak için yeni hamleler yapacaktır. Bu yeni hamleler Ankara veya Moskova’yı yanlarına çekmek için çok cazip teklifler de olabilir. Elbette her iki taraf bu teklifleri de kendi çıkarları açısından değerlendireceklerdir.

Bunlar olur veya olmaz. Fakat olan çok önemli bir şey var. O da uluslararası ilişkilerde geleneksel dengelerin ve şabloncu ezberlerin bozulduğu bir döneme girdik. Bu dengeler daha da değişecek.

Kısır didişmeleri, saçma sapan polemikleri bırakalım da dünyanın dengelerinin hızla değiştiği şu dönemde hayati fırsatları kaçırmayalım. Biraz da yeni senaryoları, küresel satrançtaki muhtemel hamleleri tartışalım.

Kanal a Haber

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;