GÜNCEL

Alper Tan : Kemal Bey CHP ve Atatürk'ten intikam mı alıyor?

Tarih
29 Ocak 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Alper Tan

CHP, ülkeyi düşmandan kurtaran parti değil, içeriden ve dışarıdan el birliği ile Osmanlı Devleti yıkıldıktan ve coğrafyası paylaşıldıktan sonra Osmanlı medeniyetinin Anadolu’da kalan değerlerini de yok etme misyonu ile kurulmuş olan eski yasakçı devletin kurucu partisidir. Eski devlet, sadece CHP üzerinden değil, sistemin kurdurduğu, ele geçirdiği veya yöneticileri vasıtasıyla etkilediği diğer partiler üzerinden de sık sık bu millete operasyonlar yapmıştır.

Cumhuriyet’in kuruluşundan İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar emperyalist İngiltere’nin güdümünde olan Derin Yapı (veya Üst Yapı), 1944’ten itibaren sömürgeci ABD’nin kontrolüne girmişti. ABD, Türkiye üzerindeki hükümranlığını 62 sene devam ettirdi. Washington, Ankara üzerindeki operasyonlarını daha çok NATO üzerinden yürüttü. 1960, 1971, 1980, 1997, 2007 darbe ve müdahale girişimlerinin hepsinin ardında kesinlikle ABD-NATO vardır.

Statükonun kurucusu CHP, kendini sol parti gibi göstermesine rağmen hiçbir zaman Batılı manada bir sol parti olmamıştır. Adında “halk” ve “cumhuriyet” bulunan CHP, sırtını halka değil, bu halka karşı dayatmalarda bulunan İngiliz ve Amerikan emperyalizmine dayamıştır.  

2002’de diğer partilerin silinmesi ve Ak Parti’nin çok güçlü biçimde iktidara gelmesiyle Ankara’nın derin dehlizleri sarsıldı. 1 Mart 2003’te, TBMM’de özellikle Deniz Baykal liderliğindeki CHP’nin oylarıyla ABD’ye HAYIR denilmesi, askerin de ABD taleplerine olumlu bakmaması, Ankara-Washington hattında bunalıma yol açtı. Bu gelişmeler üzerine ABD-NATO misyonları hem Ak Parti hem de CHP’ye art arda operasyonlar başlattı.

ABD-NATO güdümlü karanlık merkez, ilk operasyonu, 1 Mart tezkeresine ve ABD vesayetine HAYIR diyen Deniz Baykal’a yaptı. İstanbul’daki mutlu azınlığın şeker çocuğu Mustafa Sarıgül, malum medyanın parlatması ve şişirmesiyle CHP Genel Başkan adayı olarak, 1 Mart 2003’te ABD’ye HAYIR diyen Deniz Baykal’ın karşısına çıkartıldı. Batı’nın cilalı çocuğu Mustafa Sarıgül, 29 Ocak 2005'te çok gergin ve kavgalı geçen, 13. Olağanüstü CHP Kurultayı'nda Deniz Baykal'a yenildi. Sonraki yıllarda Sarıgül’ün cilaları döküldü ve tarihin çöplüğüne atıldı.

İkinci operasyon, Erkan Mumcu üzerinden Ak Parti’ye yapıldı. Ak Parti iktidarlarının ilk Milli Eğitim Bakanı olan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı da yapmış olan Erkan Mumcu, uzaktaki dostları ve onların içerideki üniformalı uzantılarından aldığı işaretle CHP olağanüstü kongresinden bir ay sonra 15 Şubat 2005 tarihinde Bakanlık görevinden ve Ak Parti’den istifa etti. Arkasından Ak Parti’den bir grup milletvekilini de ayartıp ANAP’a geçerek Ak Parti’yi iktidardan düşürmek, en azından parçalamak istedi. 5 Mayıs 2007 tarihinde Anavatan Partisi'nin Doğruyol Partisi ile birleşmesiyle oluşan Demokrat Parti'nin Mehmet Ağar ile birlikte Eş Başkanı oldu. Ama işler, onun vesayetçi dostlarının işaret ettiği gibi yürümedi. 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan seçimde ise Erkan Mumcu da siyasetten silinip tarihin çöplüğüne atıldı.

Bunlar oldu. Ama Ak Parti ve CHP’ye operasyon girişimleri durmadı. Aynı karanlık merkezler, Ak Parti’ye karşı asker üzerinden “Ayışığı” “Sarıkız” “Balyoz” “27 Nisan Bildirisi” “Cumhuriyet Mitingleri” gibi darbe, müdahale ve muhtıra girişimlerini sürdürdüler.. 2008 yılında açılan kapatma davasında Ak Parti, kapatılmaktan kıl payı kurtuldu. Ak Parti açısından çok daha fazla örnek ve ayrıntı saymak mümkün. Ama işin özü galiba anlaşıldı. Bu operasyonlarla Ak Parti dışarıdan kullanıma uygun şekilde dizayn edilmek isteniyordu. Ama bugüne kadar bunu başaramadılar.

Aralıksız olarak iktidar partisine ayar vermeye çalışan karanlık merkezler, CHP operasyonuna da devam ettiler. 2010 baharında Türkiye, TBMM’de 12 Eylül darbe anayasasını değiştirmeye çalışırken ABD-NATO misyonu bu defa CHP lideri Deniz Baykal’a ağır bir darbe indirdi. Malum kaset operasyonu ile Deniz Baykal Mayıs 2010’da CHP’nin başından indirildi ve yerine vesayet medyasının uzun süredir parlattığı Kemal Kılıçdaroğlu, ani bir operasyonla tepeden inme CHP’nin başına oturtuldu.

Dikkat ediniz. ABD-NATO odaklı karanlık merkezler, 2002’de baraja takılan ama 2007 seçimleri ile yeniden TBMM’ye giren MHP’yi de boş bırakmadılar. 12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde art arda yayınlanan çirkin içerikli kasetlerle MHP’nin yönetim kademeleri boşaltıldı. MHP üst yönetimindeki 10’dan fazla siyasetçinin kasetleri yayınlandı. Böylece MHP de kullanıma hazır hale getirilmek istendi.

Zaten eşzamanlı olarak devletin önemli kurumlarında FETÖ üzerinden hızlı bir kadrolaşma yürütülüyor, yargı, emniyet, HSYK, TRT, TİB, TÜBİTAK ele geçiriliyordu. Meşru, Ergenekon ve Balyoz davaları istismar edilip, kuruların yanına yaşlar da katılarak başka önemli kurumlara da ayar veriliyordu.

Bu son bölümde esas olarak CHP’ye neler yapıldığına dikkat çekmek istiyoruz. Deniz Baykal zamanında da CHP çok yanlış işlere alet oluyordu. Ancak Baykal sonrası Kemal Kılıçdaroğlu döneminde CHP çok farklı bir kimliğe büründü. Kılıçdaroğlu, CHP’yi büyütülmüş bir HDP kimliğine soktu. Artık CHP politikaları ve söylemleri ile HDP politika ve söylemleri arasında bir fark kalmadı.

Bugün itibariyle HDP ve CHP artık iki azınlık partisidir. Yani Türkiye’deki azınlıkların iki partisi vardır: CHP ve HDP. Azınlık derken asla Kürtleri ve Alevileri kastetmiyoruz. Lozan’da tanımlanan azınlıkları kastediyoruz. HDP bu haliyle kesinlikle bir Kürt partisi değildir. Kürtlerden 1915’in intikamını almaya çalışan bir azınlık partisidir.

Son kongresinde oluşturulan Parti Meclisi ve Merkezi Yönetim Kurulu ile CHP de tam manasıyla bir azınlık partisine dönüştürüldü. CHP için azınlık ifadesi ile Alevileri kastetmiyoruz. Aleviler zaten Lozan’a göre azınlık sayılmıyor. Alevi maskesi altında gerçek kimliğini gizleyen kesimleri işaret ediyoruz. Son kongrede CHP yönetiminde kümelenenler, her ne kadar Aleviler gibi görünseler de kendilerini Alevi kimliği ile kamufle eden başka unsurlardan oluşuyor.

Yanlış anlaşılmasın; azınlık olan vatandaşlarımız da bu ülkenin birinci sınıf vatandaşlarıdır. Parti lideri de olabilirler, siyaset de yapabilirler. Onların da yasal hukuki haklarıdır. Buna engel olunamaz ve kınanamaz. Ancak bu işler belli kamuflajlarla yapılıyorsa bir vatandaş veya gazeteci olarak kuşkulanmak da bizim hakkımızdır.

Kemal Kılıçdaroğlu Dersim kökenli bir vatandaşımız. Onun ailesi, kimliği, aidiyeti de biliniyor. Genel Başkan olmadan önce 1930’larda Atatürk döneminde devletin Dersim’de yaptıklarına karşı nasıl bir hissiyat taşıdığı da biliniyor. Bu duyguları anlamak zor değil. Buna da eyvallah..

Ancak son 5-6 yıllık siyasi profili şunu açıkça gösteriyor ki, Kılıçdaroğlu’nun özel bir ajandası var ve bunu adım adım hayata geçiriyor. CHP’liler, Parti Meclisi ve MYK üyelerini tek tek inceleyip araştırsınlar. Kemal Kılıçdaroğlu’nun son kongredeki hamleleri ile CHP bir intikam partisine dönüştürüldü. Önümüzde şekillenen gerçek şudur. Atatürk’ün partisinin başına geçmekle kalmayan, ince bir strateji ile neredeyse üst düzey tüm yönetim kademelerini de arzu ettiği gibi dizayn eden Dersimli Kemal, CHP’ye yaptığı yığınakla hem Mustafa Kemal’den hem CHP’den hem de devletten Dersim’in intikamını almaya çalışıyor.

Kim olduğunu bile bile TBMM’de Mustafa Kemal’in resmini çöpe atan CHP’li kadın milletvekilini Parti Meclisi’ne özellikle alması bundan kaynaklanıyor. Kemal Bey kendini en güçlü dönemde hissediyor. Ama CHP açısından sürdürülebilir bir durum olduğunu sanmıyoruz.

Her işte bir hayır var. Bakalım neler olacak?..

Kanal A haber
29 Ocak 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;