GÜNCEL

Ali Karahasanoğlu : Tabandaki safları aldatmaya böyle devam ediyorlar!

Tarih
19 Temmuz 2017
İzlenme
Kişi
Yazar
Ali Karahasanoğlu
Artık dört koldan..

Aynı konuyu işliyorlar..

Örgütün başındaki kişi aynı konuyu..

Örgütün medyada gözüken asker imamı aynı konuyu..

Yüzlerce yazısına rağmen, hiçbir yerde bir fotoğrafı yayınlanmayan “derin mi derin” isimleri aynı konuyu işliyor...

Nedir o aynı konu?

“Bekleyin, güzel günler gelecek..”

Birisinin eline diken mi batmış?

Verdikleri cevap şu:

“Hani sen ‘gül’ arıyordun ya.. Eline batan diken, gülün yaklaştığının delili!”

Topladıkları zekat paralarını zimmetlerine geçirip, şimdi ise derdest edildiklerinde hesap veremeyeceklerini bildikleri için yurtdışına kaçanlar, “Ne yapacağız şimdi, ne halt yiyeceğiz” diye merak mı ediyorlar?..

Cevapları hazır:

“Sizi vatandaşlıktan çıkardıkları zaman... İşte o zaman sabredeceksiniz. Hâdisenin şoku yaşandığı ân, sabredeceksiniz. ‘Sen’den geldi.’ diyeceksiniz.” 

Yurtdışına kaçamayıp da yakalanan, şu an gözaltında veya cezaevinde olanlara da istismarın kralı mahiyetinde, kabirde olacaklardan haber(!) vererek şu cevabı yapıştırıyorlar:

“Münkir-Nekir gelecek, diyecek ki: ‘Yahu bu arınmış insanlara ne soruyorsunuz? Bunlar, dünyada sorgulandılar. Kabrin sıkıştırmasına/tazyikine lüzum yok; bunlar dünyada sıkıştırıldıkları kadar sıkıştırılmışlar.’ Evet, sıkıştırmaz kabir o zaman. Ne soru soracaksın bunlara? Dünyada istintaka tâbi tutulmuşlar; diyeceklerini demişler, çekeceklerini çekmişler!”

Dünyadaki üç kuruşluk sorgulamayı, “Susma hakkımı kullanmak istiyorum”deyince atlatılan sorgulamayı, ahiretteki “her şeyi bilen, her şeyi gören Yüce Yaratıcı'nın sorgulaması”ndan muafiyet için gerekçe gösteriyorlar!

Adamlarda küçücük bir sorgulama alışkanlığı yok..

Küçücük bir “karşı soru sorma” adetleri yok..

Pensilvanya’daki sırça köşkünde oturup, seccadeye ayakkabı ile basan(Haksızlık da etmeyelim, ev ayakkabısı ile basıyor ama.. Söyler misiniz, hangimiz, seccademize ev ayakkabısı ile de olsa basma densizliğini gösteririz?) hokkabaza sormuyorlar:

“Biz dünyada sıkıştırılınca, kabirde artık biz sıkıştırılmayacak isek.. Aynı metodu siz niye uygulamıyorsunuz? Buraya gelip, teslim olup, sonra da kabirde sıkıştırılmaktan kurtulmayı niye tercih etmiyorsunuz?”

Öyle ya..

Burdaki karakolda “ifade verme” ile, ahirette “hesap verme”den kurtulma imkanı var ise..

Önce Pensilvanya’daki zat gelsin, üç gün gözaltında kalsın, ardından tutuklansın.. Ve ahirette hesap vermekten, eğer böyle bir imkan var ise, kurtulsun..

Ama kendisi de, kendi söylediğine inanmıyor.

İnanmıyor ki..

Anası ölüyor, gelmiyor..

Abisi ölüyor, gelmiyor..

Kendisini adam sanan binlerce insan gözaltına alınıp, tutuklanıyor..

“Belki onlara yönelik bu sorgulamalar biraz hafifler” diye de olsa..

Doğup büyüdüğü ülkesine dönmüyor.

Örgütün başı, “Dünyada sorgulananlara, ahirette sorgu yok” der de..

Onun çırakları geri durur mu?

Yıllardır “ismi var, cismi yok” derin adamları Veysel Ayhan“Süreci doğru okuyabiliyor muyuz?” başlığı ile yazıyor..

Çaktınız değil mi?

“Aman ha, içinden geçtiğimiz süreci yanlış değerlendirmeyin” diyor, efsunlanmış beyin..

Gülen örgütünün tabanındaki samimi insanların yavaş yavaş dillendirmeye başladıkları itirazları susturmak.. Onları daha yayılmadan bastırmak için..

Tabandan gelen, “Eyvah falanlar ne olacak, eyvah filanlar... Şunların durumu... Bunlar sahipsiz! Kimsesiz bu insanlar hali ne olacak... Mahvettiniz bu insanları...” itirazlarına, sorgulamalarına..

Bakın Veysel Ayhan isimli hokkabaz ne tehditle karşılık veriyor:

“İnsan, diğer insanların başına gelenleri hadiselerin dış yüzüne bakarak sorgulamaya kalkarsa işin ucu Allah’ın Rahmetini ittiham etmeye kadar gider.”

Doğru sözü, kendi menfaati için 180 derecelik çarpıtma ile kullanma, işte buna denir..

Sanki bunların başındaki kişi, (haşa) peygamber..

Dolayısı ile kendilerinin de “doğru yolda” olduklarına dair (haşa) peygamberden bir kesin bilgi var..

Dolayısı ile, "kesin bilgi" gereği, “Olayların dış şekli ile yorum yapmayın”diyorlar..

“Başörtü teferruattır” dediklerini unutturmuşlar..

Subay eşlerine, “Mayo giyebilirsiniz” fetvası verdiklerini unutturmuşlar..

Bürokraside önemli görevlere getirecekleri isimlere “İçki içebilirsiniz” fetvası verdiklerini gözden kaçırtmışlar..

Sorgulama yapacak insanlara, “Bunun sonu, Allah’�� sorgulamaya gider”diyebiliyorlar..

Belki ola ki..

Hata ettiniz..

Belki ola ki günah işlediniz..

Ve şimdi tövbe edeceksiniz..

Tövbe etmek için, önce kendinizi sorgulamanız gerekmez mi?

Önce hatanızı tespit etmeniz gerekmez mi?

Tam bu noktada..

FETÖ’nün mantığı da deşifre oluyor..

İslam’ı nasıl çarpıttıkları, nasıl bir sapıklığa düştükleri deşifre oluyor..

İnsan, kendi vicdanında, “Olayları dış şekli ile yorumlamayayım” diyebilir..

Her olaya, bir “imtihan” gözü ile bakabilir..

Hz. Peygamber’in yaşadığı dönemde, insanlar onun ikazı ile, “olayları görünüşüne göre yorumlamaktan kaçınmaya” çalışabilirler..

Ama..

Hz. Peygamber vefat ettikten sonra..

Hz. Peygamber’in olmadığı bir dönemde..

Şu ismin, bu ismin.. Şu hokkabazın, bu hokkabazın istismar edeceği biline biline..

“Olayları dış şekli ile yorumlamayın” derseniz..

Bunun sonu, “Allah’ı itham etmek”ten önce..

Bizi, Allah’ın emirlerini çiğnemeye götürmez mi?

Bizi, Allah’ın yasaklarını işlemeye götürmez mi?

Subay eşlerine verilen “mayo giyme” fetvaları da..

Bürokratlara verilen “içki içme izni” de..

Herhalde bu sapıklığın sonudur!

Ne dersin, Veysel Ayhan?

Ne dersin, Veysel’in, ayakkabı ile seccadeye basan din istismarcısı akıl babası?

Akit
18 Temmuz 2017

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;