DÜNYA

Akif Emre : Bush'un ve Obama'nın 11 Eylül'ü

Tarih
11 Eylül 2014
İzlenme
Kişi
Yazar
Akif Emre
11 Eylül 2014...Ne tuhaf bir tesadüf değil mi 11 Eylül 2001'de Amerika'nın Ortadoğu'yu askeri işgaliyle sonuçlanan süreç başlamıştı. Neocon Bush ve ekibi terörle küresel savaş adına adeta İslam dünyasına 'haçlı seferi' başlatmıştı; görünen hedef El-Kaide idi. New York'taki ikiz kulelere saldıranların kahir ekseriyeti ne Afgan ne de Iraklıydı ama saldırının faturası nedense Afganistan ve Irak'a çıkarıldı. Afganistan işgal edildi, Irak ise hem işgal edildi hem rejimi değiştirildi hem de fiilen parçalandı. Tüm bu olup bitenleri hep o Neocon gözü dönmüşlüğü ile açıklayan akıl, Obama geldiğinde pek sevinmişti. Kahire'de 'hepimiz aynı tanrının çocuklarıyız' derken hem Kuran'ı istiskal ediyor hem de yeni bir Amerika vaad ediyordu. Ne var ki Amerikan politikalarında radikal bir değişiklik olmazken Amerikan güçleri de Ortadoğu'dan çekilmemek için ayak sürümeye devam etti. Bu arada 'Arap baharı' adıyla yükselen apolitik devrimler çağı da Amerika'nın örtük desteği ile çabucak kapandı.
Yine bir 11 Eylül'de Amerikan Başkanı olarak Obama El-Kaide yerine IŞİD'i hedefe koydu. Buna kimse şaşırmadı, yadırgamadı, neoconlaşmakla suçlamadı.
Obama'nın Neocon Bush yönetimindeki Amerikan kabusuna son verdiğini ümit edenler/düşünenler Ortadoğu stratejisini iktidar meselesi olarak algılamaya pek meyyaldi. Oysa Amerika gibi büyük devletlerin bu tür hamlelerinin daha uzun stratejilerin habercisi olduğunu ve büyük stratejilerin de iktidarlara bağlı olarak değişmeyeceğini, bu noktada olsa olsa üslup farkı olabileceğini görmek istememişlerdi. Hafızasızlıkla malul Amerikan iyimserleri ise, bu uyarıları yapanları dünyayı doğru okuyamamakla suçlamışlardı.
Görünen o ki El-Kaide'yi bile aratmayan bir korku objesi olarak IŞİD, Batı'nın ve Amerika'nın yeni hamlelerini/stratejisini meşrulaştırıcı gerekçe olarak medyalanmaktadır. Nasıl oluyorsa Batılı silahlarla beslenen bir yapı Batı'ya rağmen meydan okuyor ve bir anda tüm nefretleri üstüne çekmeyi başarabiliyor. Uyguladığı askeri strateji hayranlık uyandırıyor ama medya stratejisi ise tam tersine tüm öfkeyi üstüne çekmek, husumetleri kışkırtmak için elinden geleni yapıyordu.
IŞİD operasyonunun somut olarak ortaya çıkardığı birinci sonuç : düşüşe geçen her imparatorluğun olduğu gibi ABD'nin de ne kadar tehlikeli ve saldırgan olabileceğini teyit etmektedir.
İkiz kulelerin uçaklandığı 11 Eylül'ün üstünden tam13 yıl sonraki 11 Eylül'de yine bir Amerikan başkanı Ortadoğu'ya müdahil olmanın ince ayarlarını yapmakla meşgul. İlkinde daha pervasız ve meydan okuyucu kaba güç mevcutken bu kez daha ihtiyatlı ama aynı hedefe kilitlenmiş bir stratejinin yeni hamleleri örgütleniyor.
IŞİD operasyonunun ikinci sonucu; İslam, Ortadoğu ve Müslümanlar üst başlığının batı için bir dış politika sorunu olmaktan çıkarılıp iç mesele haline getirilmesidir. 11 Eylül'de yükselişe geçen islamofobinin kendi dışında herkese karşı duyulan nefretin jeo-kültürel bir hedef olarak 'Müslümanlar' etiketlemesiyle ötekilere/'en alttakiler'e yoğunlaşmasıdır. Müslümanlar başlığı altında tüm kötülüklerin genelleştirilmesi, buna dayalı olarak da sömürgecilik çağını hatırlatan operasyonel politikaların Batı kamuoyunda destek bulması ve meşrulaştırılmasının imkan dahiline sokulmasıdır. Yeni emperyalizmin keşif kolu işlevi görüyor bu söylem
IŞİD operasyonuyla elde edilen üçüncü belki de en önemli sonuç bizzat İslami siyaset diline, idealine, tasavvuruna indirilen psikolojik ve ideolojik darbedir. IŞİD'in parçalayıcı ve kan davasına dönüşen mezhepçi uygulamalarına, işlenen cinayetlere, bireysel olarak suçsuz insanlara karşı acımasız infazlara mahkum edilen bir İslam algısı ve İslamcılık düşüncesidir. Artık insanlığın son kurtuluş adası olarak bütüncül bir İslam düşüncesi, siyasi ve toplum tasavvuru ve yeni bir dünya vaadi kan ve kinle kirletilmiş bir evrak haline getirilmiştir.
İslami bir toplum tasavvurunu sekter ayrımcılık ve dehşet görüntülerinden, İslam!ın cihad anlayışını terörden kim ayırt edebilecek?
Yeni Ortadoğu'da yaşamakta olduğumuz durum; din adına sekter anlayışın aktörlerince sabote edilen İslam düşüncesinin, dini duruşun adeta 'tarihin sonu'nu haklılaştırıcı bir tekelleşmeyle liberal siyaset ve kapitalist düzenine teslim edilmesidir.
Neden, Batı'da nehir kurudukça Ortadoğu'da daha fazla kan akmaya başladığı sorusu üzerinde düşünelim.
Yenişafak

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;