Sesli Makale

Son zamanlarda,  “Ahmet Bey, MHP konusunda neden yazmıyorsunuz?” gibi sorularla karşılaşıyorum. Elbette son dönemde MHP’de yaşananlar hususunda diyeceklerim var. Hatta mücadele eden tarafları iyi tanırım.  Bu mücadele içerisinde olanların pek çoğuyla hatta hemen hemen hepsi ile de teşkilat yapısı içerisinde görev yaptım. 
Sayın Devlet Bahçeli 80’li yıllarda genel merkez idarecimiz olup kendileri genel sekreter yardımcımızdı. Keza Sayın Koray Aydın Bey de aynı görevdeydi o zamanlar. Sayın Oktay Vural Bey ile tanışıklığım üniversite yıllarıma dayanır. Sayın Ümit Özdağ Bey'i genç bir akademisyen  ve muhterem büyüğümüzün evladı olarak tanıdım. Sayın Sinan Ogan Bey çok kıymetli ağabeyimin damadı ve yeni nesilden olması hasebiyle sonradan tanıştığım, MHP, Ülkücü hareket konusunda bolca fikir alış verişinde bulunduğum kişidir. Sayın Musavvat Dervişoğlu, hemşerim, 80’li yılların başında da Ocak Genel Başkanımdır, kendisinin Ankara Atatürk Spor Salonunda merhum Başbuğ'un ilk katıldığı MÇP kongresindeki resmi, hala gözlerimin önünde! Sayın Suat Başaran, Ocak Genel Başkanım olup merhum Metin Tokdemir Başkanımızın emaneti, bendenizin bir üst neslindendir. Sayın Servet Avcı ise uzun genel başkanlığı döneminde , en fazla teşviki mesaide bulunduğum, çalıştığım kişidir. 
Bunları neden mi yazdım, dahasını da diyeyim tam olsun! 1986 -1993 yılları arasında 67 vilayetin il, ilçe başkanlarını bizzat tanımış ve çoğunun hanesine misafir olmuş, ekmeğini yemiş suyunu içmişimdir! Yukarıda arz ettiğim isimlerle fikir bazında birlikteliklerim ayrılıklarım olmuştur zaman zaman; ama asla ayrı düsmeyi aklıma getiremeyeceğim bazı değerlerimiz vardır ki, bunlar içimi sızlatıyor! 
Ne tarafların bugünlerde bir birlerine kullandıkları dil, ne de sarfettikleri hakaret dolu sözler değil içimi sızlatan, bu hakaretleri en çok göğüsleyenlerden biriyim! Yokluğu paylaşıp canımızı, ailemizi emanet edip, canını, ailesini emanetimiz bildiklerimizin, varlık içerisinde, mimari harikası genel merkez odalarında kardeş eti yemelerine de alıştırıldı camiamız, pek çoğunun parti tüzüğune, programına, başkanlık makamlarına muhalifliği de olmuştur; ama  hiç bir Ülkücünün MHP’ nin üç hilalli amblemine,  “Nizam-ı Alem” davasına muhalefeti olmamıştır, olmaz da! 
Üç hilalli amblemimiz her ne kadar genel merkez binalarına giremesek de, uzaktan da olsa seyrettiğimiz sevdamız, gururumuzdur bizim; çünkü  üç hilalimiz Türk Birliği, İslam Birliği, Türk Cihan Hakimiyeti ilkesini, ecdadımız Osmanlının, vatan sınırları olan, üç kıtayı  temsil eder. 
Nizam-ı Alem , İlay-i Kelimetullah veya Türk Cihan Hakimiyeti. Türk-İslam Birliği gerçekleştiğinde aleme Allah (c.c.) 'ın nizamını yaymak  ve Cihanda Türk hakimiyetini sağlamak… 
Sayın Devlet Bahçeli Bey'i seyrediyorum; amblemi Osmanlı'nın hakimiyetindeki üç kıtayı temsil eden, üç hilal olan MHP’nin, Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'yi! 
Üç hilali amblem yapan MHP’nin, Genel Başkanı Sayın Devlet ağabeyimiz, canını, ırzını kurtarmak için üç hilalin birinden, hilalin diğerine gelmiş Suriye'li kardeşlerimize vatandaşlık verilmesine karşı çıkıyor, tıpkı Kılıçdaroğlu gibi! 
Sayın Bahçeli, Ülkücüleri sokaktan çekmekle meşhur Devlet Bey, Ülkücüleri sokağa davet ediyor! 
Ne için, üç hilalin birinden diğerine sığınmış kardeşlerimize vatandaşlık verilmesine tepki koymak için! 
İşte bunlar içimi sızlatıyor!

Güneş
14 Temmuz 2016