POLEMİK

Ahmet Kekeç : Türkiye’yi jurnallemek

Tarih
09 Şubat 2015
İzlenme
Kişi
Yazar
Ahmet Kekeç

9 Şubat 2015

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Yurtdışında birilerinin ülkemizi şikayet etmelerini yadırgıyorum” diyordu Fethullah Gülen’in NewYork Times’ta yayımlanan makalesini değerlendirirken... 

Ve devam ediyordu:

“Osmanoğulları bu ülkeden sürgün edildiklerinde tüm mallarına el konulmuştu. Yurtdışında sefil bir şekilde yaşarlarken bile tek parti yönetimi hakkında tek laf etmediler.”

Başbakan Ahmet Davutoğlu da, geçen hafta, durumu yadırgadığını bildiren bir açıklama yapmış, “Bir köşe yazarı olarak Fethullah Gülen”in bazı hallerini eleştirmişti.

Hatta biraz sert konuşmuştu.

Söz konusu makaleyi ben de okudum.

Öyle miydi gerçekten de?

Milliyetçi refleksleriyle bilinen ve bu tutumuyla zamanında sol çevrelerden eleştiri almış Fethullah Gülen gerçekten de ülkesini jurnal mi ediyordu?

Daha da önemlisi, yazdıkları (iddiaları), Türkiye gerçekliğini yansıtıyor muydu? Yani, doğru şeyler mi söylüyordu?

Bu saikle makaleyi baştan sona, dikkatle, anlamaya çalışarak ve empati kurarak okudum.

Hayır, Fethullah Gülen doğruyu söylemiyor.

Türkiye demokrasisi ve yönetimi hakkında ettiği laflar, daha önce edilmiş lafların kötü (haksız) tekrarından ibaret... Yani, yeni bir şey söylemiyor. Özetle, demokrasiden koptuğumuzu, Batı dairesinden uzaklaştığımızı, AB’yle ilişkileri askıya aldığımızı anlatıyor. Ama yeni laflar değil bunlar. Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Şahin Alpay ve Murat Belge gibi isimlerden sıklıkla duyduğumuz laflar...

Jurnal geleneği, bizim “Batılılaşma” ve “onlara benzeme” çabalarımızla birlikte başlıyor.

Genç Osmanlılar ve Jöntürkler bol bol bu eylemde bulunmuş, ülkelerini yabancılara şikâyet etmişlerdi. Ve himaye görmüşlerdi. Cumhuriyet döneminde bu görevi bazı sol gruplar üstlendi ve “itirazlarını” ülkeleri aleyhindeki nümayişlere katılmak, bayrak yakmak, futbol maçlarında sahaya atlamak gibi eylemlerle zenginleştirdi.

Fethullah Gülen, makalesinde, “azınlıklar”ın durumundan da bahsediyor.

Sürpriz değil:

Çok kötü bir tablo çiziyor.

Daha önceki “kötü tablo”ya referanslar yapsaydı; yani Varlık Vergisi’nden, Aşkale’den, Trakya pogromlarından, 6-7 Eylül rezaletinden, Emniyet’teki “Rum Masası”ndan söz etseydi “ithamlarını” ciddiye alabilirdik.

Fethullah Gülen, sadece bu iktidar dönemini (“harami” dediği Erdoğan’ı) suçluyor. Durumun 2011’den sonra daha da kötüye gittiğini anıştıran laflar ediyor.

Bakıyoruz, “doğru mu söylüyor?” diye.

Hayır, doğru söylemiyor.

Durumun, bilakis, 2011’den sonra düzeldiğini es geçiyor... Ahdamar Kilisesi’nin ibadete açılması, Rum İlkokulu’na eğitim izni verilmesi, gasp edilmiş azınlık mallarının iade edilmesi ve 2.5 milyar dolar civarında ödeme yapılması... Bu işler 2011’den sonra oldu ve bunlardan hiç bahsetmiyor.

Yukarıda, Fethullah Gülen’den duyduğumuz lafların yeni şeyler olmadığını söylemiştim.

Belki Fethullah Gülen için yenidir.

Daha önce böyle konuşmuyordu çünkü.

Böyle konuşanlara karşı en büyük tepkiyi de kendisi ve yayın organları gösteriyordu.

Nedim Şener geçenlerde Zaman gazetesi genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın “Türkiye’yi yurtdışında jurnal edenlere” hangi sert sözcüklerle mukabelede bulunduğunu anlatıyordu.

Demek ki Gülen’in yazısı 2011’den önce yayınlansaydı, Ekrem Dumanlı tarafından jurnalcilikle ve Türkiye’yi küffara kötü göstermekle suçlanacaktı.

Star

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;