Sesli Makale

18 Eylül 2015

Hasan Cemal’e, “Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray’daki Sultan’dır... Nokta!” başlıklı edebi makalesi üzerine soruşturma açılmış. 

Savcı ifadeye çağırıyor.

Gitmezse (yani 7 gün içinde savcının davetine icabet etmezse) zorla götürülecek.

Polis koluna girecek Hasan ağabeyimizin, savcının karşısına çıkaracak, ifadeden sonra da “Gidebilirsiniz Hasan Bey” diyecek.

Soruşturma, bir ceza davasına dönüşür mü, bilmem.

İhtimal vermiyorum.

Bu tür soruşturmalar, ceza davasına dönüşse bile, hürriyeti bağlayıcı cezalar verilemediği için, genellikle takibatsız bırakılıyor... Hasan Cemal korkmasın. Bir şey olmaz. Ayrıca bir şey olmayacak... Bol noktalı ve ünlemli “obsesif yazılarına” kaldığı yerden devam edebilecek

Müşteki Erdoğan olsaydı, belki tazminat davasına hükmedilirdi. Hasan ağabeyimiz de (davanın aleyhte sonuçlanması durumunda) üç-beş bin lira kaybederdi. Hepsi bu...

İşin dehşet tarafı ne, biliyor musunuz?

Hasan Cemal 12 Mart’tan sonra (yani 45 yıl sonra) ilk kez bir savcılık soruşturmasına muhatap oluyor... Bugüne kadar hep “steril ve güvenli ortamlarda” yazmış. Darbe kışkırtıcılığı yapmış, militarizm güzellemelerinde bulunmuş, “sakın silah bırakmayın” diye terör örgütlerine akıl vermiş,“Paşa beni aradı, dedi ki...” diye başlayan makaleler döşenmiş, bir demokratın işlememesi gerekli ne kadar cürüm varsa, hepsini “hakkıyla” işlemiş ama bir şey olmamış... Kimse Hasan Cemal’e, “Bir dakika hemşerim... Darbe çağrısı yapmak ayıptır. Ayrıca suçtur. Şöyle savcılığa kadar gel bakalım!”dememiş. Kimse Cemal Paşa’nın torununa hesap sormamış. 

İlk kez (45 yıl sonra) bir savcı çıkıp, “Hadi Cumhurbaşkanını eleştiriyorsun. Eleştir tabii... Niye bir de tahkir ve tezyif ediyorsun?” diye soruyor. Hukukun gereğini yerine getiriyor.

Hasan Cemal de bunun şokunu yaşıyor.

Eski ve kaşarlı bir sanık olarak tekrarlıyor ve taahhüt ediyorum:

Bir şey olmaz Hasan abi...

Bir şey olmayacak.

Kendimden biliyorum... 45 yıllık steril yazı hayatının son 20 yılı bu satırların yazarı açısından acı ve endişelerle geçti. Oradan biliyorum... Senin de destekçileri arasında bulunduğun 28 Şubat’ın kudretli generali Çevik Bir’in marifetiyle hakkımda 100’ü aşkın suç duyurusunda bulunuldu. Bunlardan 30 küsuru ceza davasına dönüştürüldü. Yıllarca o Adliye senin, bu Adliye benim dolaşıp durdum. Bir ton para kaybettim. Üç yıl müstear isimle yazmak zorunda bırakıldım. “Rahşan affı” yetişmeseydi, şu an belki de içerideydim.

Ki, bu vetireye ilişkin bir yazım, senin de dikkatini çekmişti, hatırlarsın...

Bir gün telefon açtın, “Ahmet kardeş bu yazın beni çok etkiledi. İznin olursa kitabıma almak istiyorum” dedin.

İzin ne kelime... Hay hay.

Nitekim çok etkilendiğin o yazıyı “Türkiye’nin Asker Sorunu” adlı kitabına aldın ve 28 Şubat darbesiyle kirlenmiş vicdanını temize çıkardın...

Hülasası şu:

Bir şey olmaz Hasan abi.

Bana bir şey olmadıysa, Cemal Paşa’nın torununa hiçbir şey olmaz.

Korkma...

Bu sıradan soruşturmayı maksadının dışına taşıyıp klasik basın özgürlüğü geyiğine malzeme yapma. Ucuz kahramanlık taslama... Konunun ayrıca basın özgürlüğüyle alakası yok. Küfrettin, bedelini ödeyeceksin.

Başlıktaki “Hepimiz Hasan Cemal’iz, nokta!” ifadesine gelince.

Hayır, elbette hepimiz Hasan Cemal değiliz.

Kinaye yaptım.

Neredeyse yarım asır sonra bir savcılık soruşturmasına muhatap olan ve bunun şokunu yaşayan Hasan Cemal’e, “Hepimiz Hasan Cemal’iz, nokta!” demek isterdim ama bunu diyemiyorum. İçimden gelmiyor.

Biz, takıntılarıyla kurduğu hayal dünyasında mesnetsizce atıp tutanlardan değiliz. Olamayız.

Star