Sesli Makale

23 Temmuz 2014...Bir şey olacak... Bir şey gelecek... Bu böyle gitmeyecek... Mutlaka bir şey olacak...

Liberal ve demokrat kalemlerden kaç zamandır, “olacak” ve “gelecek” kötü şeyleri okuyoruz.

Gelecek şey nedir?

Daha doğrusu, nasıl bir felakettir?

Bunu bilmiyoruz.

Sadece bir “şey”în geleceğini biliyoruz.

Geçenlerde Murat Belge’yle yapılmış bir söyleşi okudum... “Bu böyle gitmez, mutlaka bir şey olacak” tadında bir söyleşiydi ve profesör Murat Belge’ye yakışmayan (esasında yakışan) sinik analiz girişimleriyle dopdoluydu...

Söyleşinin tamamına sinmiş ruh haletine baktığımızda şunu görüyoruz:

Murat Belge bunun böyle gitmeyeceğine ikna olmuş. Ya da bunun böyle gitmeyeceğine (gitmemesi gerektiğine) karar vermiş. Oradan ateş edip duruyor. Erdoğan’ın otoriterleşmesi, üslup sorunları, yolsuzluk iddiaları, dış politikadaki durumumuz, uygar Batı’ya verdiğimiz görüntü...

Bütün bunların “taşınamaz” şeyler olduğunu anlatıyor Murat Belge ve sonuçta bir şeyin geleceğini (bunun muhtemel ve kaçınılmaz olduğunu) söylüyor. Araya da “toplumların tarihi” filan gibilerden bilgece laflar sıkıştırıyor...

Buradan da şunu anlıyoruz.

Daha önce olmuş...

Menderes döneminde de benzeri manzaralar ortaya çıkmış ve arkasından bir şey gelmiş.

Bundan sonra da gelebilir. Gelirse sürpriz olmamalı.

Belge’nin teknik ve analitik açıklamalarına, sadece “teknik ve analitik açıklamalar” gözüyle de bakabilirsiniz.

Bakamıyorsunuz.

Belge, çünkü, tehdit ediyor.

Daha doğrusu (gelmesi gereken ve hatta geciken şeyi) umut ediyor... Ve sürekli “temennilerini” dile getiriyor.

Bunu köşe yazılarında da yapıyor.

Daha önce, darbeyi şart bağlayan bir açıklama yapmıştı.

Erdoğan’ın otoriterleşmesi durumunda, bir darbenin “kaçınılmaz olacağını” söylemişti. Yaptığı şeyin, en hafif ifadesiyle “işgüzarlık” olduğunu düşünmemişti.

Belki de düşünmüştü...

Bu işgüzarlığı hatırlatanlara hakaret ifadeleriyle cevap verdiğine göre, mutlaka düşünmüştür. Devrilecek kişi Erdoğan olacağı için, bunu temenni bile etmiştir.

Belge akıllı adam... “Temennilerini” örtük cümlelerle dile getiriyor. Yani açık vermiyor... Birtakım metaforlara başvurursun, “toplumların tarihi” dersin, geçmiş bilgisine dayanarak daha önce olmuş birtakım kötü şeyleri hatırlatırsın. Böylece “beklenen” kötü şeyin sorumluluğundan kurtulmuş olursun. Belge bu işi biliyor...

Hasan Cemal o kadar akıllı değil. Bodoslamadan gidiyor: “Sonun Menderes gibi olacak...”

Bir de Mehmet Altan var.

Ki, bu türün kurnaz örneği...

Pazar günü, Taraf gazetesinde kendisiyle yapılan söyleşide şunları söylüyordu: “Türkiye, ne olacağını henüz hiç kimsenin bilmediği ama gelmekte olduğunu aklı başında herkesin sezdiği belalara gebe...”

Mehmet Altan’a göre de bir şey geliyor.

Neyin geldiğini açıkça söylemiyor, Menderes dönemine atıf yaparak gelecek ya da gelmesi muhtemel şeyin ne olduğunu bizim ferasetimize bırakıyor ama anlıyoruz ki, kendisini “anti-militarist” olarak pazarlayan “iktisat profesörü” Mehmet Altan 27 Mayıs benzeri bir müdahaleden rahatsız olmayacak. Ayıklanacak kişi Erdoğan olacağı için, bundan memnun bile olacak.

Babası, 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren cuntayı, “Yaşasın kahraman Türk ordusu... Sağ olasın, var olasın...” diye alkışlamıştı.

Mehmet Altan’ın bu kadar ileri gideceğini sanmam.

Diyorum ya, kurnazdır. Ona göre iktisat eder!

Star