SİYASET

Abdurrahman Erzurum : DARBENİN EN ÖNEMLİ SEBEBİ YERLİ SAVUNMA SANAYİSİ’DİR

Tarih
02 Ağustos 2016
İzlenme
Kişi
Yazar
Abdurrahman Erzurum

Bir zamanlar devlet dairesi dendiğinde, devlet dairesinde bir işimiz olduğunda hepimizin içini bir sıkıntı kaplardı. Bitmeyen sıralar, kötü muameleler, sonu gelmeyen prosedürler,  ağır bürokrasi,gereksiz kırtasiyecilik vesaire vesaire.

Elinde şapkası kapıyı çalıp daha meramını anlatamadan binbir laf işiten, azarlanan gariban Türk milletinin görüntüsü hala hafızalarımızdadır.Devlet oligarşisi ve millet dengesinde her zaman devlet kurumları ve çalışanları ağır basardı.

Mevcut iktidarın bu konuda yapısal olarak Şeyh Edebali’nin söylediği “İnsan yaşat ki, devlet yaşasın” sözünü temel felsefe kabul etmesi ve bu yönde politikalar yürütmesi ile bu sorun birçok birimde düzeldi.

Gelişen teknolojinin hayata aktarılmasını başaran AK Parti iktidarı, halkın günlük hayatını kolaylaştıracak önemli adımlar attı.Alım satım işlemleri, sağlık hizmetleri, Nüfus işlemleri vb birçok önemli iş ve işlemler kolaylaştırıldı. E-devlet sisteminin getirilmesi ile birçok işlem evden halledilebilir hale geldi. Sistem; çeşitli bilgi alma ve şikayet hatları ve web adresleri ile şeffaf, hesap sorulabilir hale getirildi.

Çağdaş demokrasilerde aslolan vatandaştır. Ondan sonra onun vekili, görevlendirdiği, maaşını vergileriyle ödediği seçilmiş yöneticiler gelir. Daha sonra da yine halkın cebinden çıkan vergilerle halka hizmet etmeleri için görevlendirilen atanmış memurlar gelir. Bu anlayış birçok kurumda benimsendi ve uygulamaya sokuldu.

Peki, ülkemizde yaşanan bu “insana hizmet” temelli devlet anlayışı devletin tüm kurumlarına aynı oranda yansıdı mı? Buna düne kadar evet demek çok zordu.Nüfus Dairesi genel müdürünü, Emniyet Müdürünü atayabilen siyasi irade bu ülke içinde bir kuruma idari, mali ve stratejik olarak müdahil olamıyor,hiçbir şekilde karışamıyordu.

Malumunuz olduğu gibi bu kurum milletimizin bağrından çıkan kökenleri Hun’lara dayandırılan yani 2000 yıllık şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.

Kendine has mali sistemi, kendine ait hukuki sistemi, hastaneleri, orduevleri, yönetim yapılanması ve hiyerarşisi olan ordumuz asla hiçbir iktidarın dolayısıyla vatandaşın sorgulayabileceği, eleştirebileceği bir mekanizma olamamıştır.

Asker ziyaretine gelen annenin kıyafetinin nasıl olacağından, seçilecek Cumhurbaşkanı’nın nasıl olması gerektiği konusunda topluma yön veren bir kurum olmuştur Ordumuz.

Her ne kadar son zamanlarda siyasi otoritenin söz hakkı her geçen gün artsa da, her sene yapılan YAŞ toplantılarında sistem içinde terfiler, emekliler, çıkarılmalar belirlenmekte ve kurulun siyasi kanadı görüntüde kararları imzalamaktaydı.

Kendine mevcut sistemin en büyük koruyuculuğu görevini veren TSK, bırakın hantal yapısını, mevcut stratejilerini,yatırım ve harcamalarını sorgulamayı, kısa bir süre önce devletin Milli Eğitim Bakanlığında yapılacak “Kutlu Doğum Haftalarındaki etkinliklere bile nizam vermeye çalışıyordu.

Siyasi irade ile askeri kurumlar arasındaki bu güç savaşı 15 yılda her geçen gün siyasi iradenin lehine gelişiyor, askerler artık hiçbir konuda basın açıklaması yapıp iktidarlara yön veremeye kalkmıyorlardı. Ülkenin her 10 yılda bir tekrarlanan askeri darbeleri artık mazi olmuş, 28 Şubat ve 12 Eylül’ün hesabı soruluyordu. Ordunun yönetime en son kuvvetli olarak karışma izlenimi doğuran, seçilecek Cumhurbaşkanının nasıl olması gerektiğini tarif eden 27 Nisan bildirisi iktidar tarafından reddedilmiş ve ordunun bundan sonra da bir müdahalesi yaşanmamıştı. İki kuvvet arasında güç savaşı dengeye gelmiş bundan sonra da sağa sola pek kayacak gibi durmuyordu.

Kısacası hepimiz Türkiye’de darbeler dönemi artık bitmiştir der dururken, 15 Temmuz gecesi TSK içinde yapılanan hain bir grup tarafından ciddi sayılabilecek düzeyde bir kalkışma gerçekleştirildi. İpleri karanlık ellerde olan terörist başıGülen, ordu içindeki bağlılarına aldığı görev gereği darbe emri verdi. Daha önce hukuk kanalıyla yapmaya çalıştığı bu darbeyi şimdi de askeri yollarla denedi. Amacı, ülkenin Cumhurbaşkanını, Başbakanını ve yüzlerce yöneticisini infaz edip, yönetime el koymak, iç savaş çıkartıp,ülkemizi, işgal etmek, parçalamak isteyen güçlere açık hale getirip Türkiye’yi, Suriye ve Irak gibi bir ülke yapmaktı.

Ama hepimizin bildiği bir gerçektir ki; güçlü olmak, her ayrıntıyı düşünmek bir eylemi gerçekleştirebilmek veya başarılı olabilmek için yeterli değildir. Hayır ve şerri yaratan Allah ve onun muradı önemliydi. Sizin planınızdan çok onun planı geçerliydi. Sizin kurduğunuz planlar onun planları doğrultusunda gidiyorsa başarılı olma şansı vardı. Ne kadar gücün, paran, silahın, planın, destekçin olursa olsun başarılı olma şansın yoktu.

Nitekim de bu şekilde oldu, o hain kalkışma gecesi, onlarca işte darbeyi bu gelişim önledi denilecek gelişmeler ardı ardına yaşandı ve hain kalkışma başarısız oldu.

Futbolu takip edenler iyi bilirler. Bir takım rakip kalede gol kaçırdıktan sonra büyük bir ihtimalle gol yer. Bizde buna hep birlikte “Atamayanlara atarlar” deriz. İşte elindeki son kozu da oynayan FETÖ ve onun ağababaları hükümetimize ve Cumhurbaşkanımıza öyle bir fırsat verdiler ki yıllarca uğraşsan ele geçmez. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’da darbe gecesi Atatürk Havalimanında yaptığı konuşmada, “Bu bize Allah'ın çok büyük bir lütfu.Bu işgalcilere ülkemizi asla bırakmayacağız. Sonu iyi olacak” diyerek bunu ifade etti.

Geçen 18 günlük süreç de bunu defalarca gördük. OHAL’in ilan edilmesinin ardından, darbeye karışan tüm asker, hâkim, savcı, kamu görevlisi varsa ilişikleri kesildi ve tutuklandı. Ardından her alanda yapısal değişikliklere gidildi.

Bunların en önemlisi de kuşkusuz askerlik alanında yapılan değişiklikler, askeri okullar kaldırıldı, Milli Savunma Üniversitesi kuruldu, subay olma yönünde engeller kaldırıldı. Kuvvet Komutanları Milli Savunma Bakanına bağlandı. Genelkurmay’ın yapısı, yönetimi, hiyerarşisi değiştirildi., Askeri hastane, mahkeme vb. tüm ayrıcalıklar kaldırıldı. Ayrı bir ekonomik yapılanma kaldırıldı.

Yani anlayacağınız Türk Silahlı Kuvvetleri artık bu devletin herhangi bir kurumu gibi, şeffaf, hesap sorulabilir, müdahale edilebilir, denetime açık yani sivil bir hale getirildi.

Bu ülkemizin çağ atlaması için bir fırsattır. Ordunun temel stratejilerinden, savunma yatırımlarına kadar her şey artık hükümetlerin yani vatandaşın kontrolünde olacak. Askerin sayısı, yaptıkları hizmetler, harcamalar, askerlik süresi belirlenirken artık o mutlu azınlığın isteğine göre hareket edilmeyecek artık.

Ordu artık çağın gereklerine göre en modern şekilde dizayn edilecek. Uzun askerlik sürelerinde “sağa dön”, “sola dön” talimlerinden başka bir şey öğrenemeyen ordudan çok uzman, tecrübeli profesyonel orduya geçilecek.

Hepimiz askerliği biliriz, gereksiz yere yapılan harcamaların farkındayız. Evet bir dönem sayıca çok olan bir ordu beslemek gerekiyordu. Ama o dönemler geçti artık. Artık savaşlar, uydularla, füzelerle, İHA’larla yapılıyor. Gelişen teknolojiye ayak uydurmak zorundayız. Askerin çokluğu pek bir şey ifade etmiyor artık. Artık ülkenin bilgisayar bilen, teknolojiye vakıf, aklını, kalbini kimseye satmamış gençlerini toplama zamanı.

Bence darbenin asıl nedeni de buydu bence, ülkeyi köprülere, yollara, havalimanlarına doyuran bu iktidar son zamanlarda bu birikimini, azmini, inancını askeri alanda da gerçekleştirmek için çaba sarfediyordu. KORAL’lar, Yerli İHA’lar, Yerli gemiler, uçaklar artık birileri tarafından kabul edilebilir sınırların dışına çıkmıştı.

Ordu içinden ve dışından her türlü engellemeye karşı yapılan yatırımlar, ekonomisini silah satmayla besleyen, kirli emelleri bu coğrafyanın kanını emmek olan karanlık güçlerin işine gelmedi.

Bunu engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Başaramayınca da hiç tahmin edemeyecekleri fırsatları bu millete verdiler.

Şimdi ne olacak. Tahmin etmek hiç zor değil. Sağlık, ulaşım ve ekonomik alanlarda duyduğumuz her türlü olumlu gelişmeleri artık askerlik alanında da daha fazla duymaya başlayacağız. Her gün yeni milli silah haberleri, uçak, helikopter, gemi, denizaltı yapım haberleri duyacağız. Son dönemde hain PKK’nın etkisiz hale getirilmesinde yerli savunma sanayimizin büyük rolü olduğunu söylemeyen kaldı mı?

Hey hainlerin üst aklı sana defalarca teşekkür etmiştik. Ülkemizde uygulamaya çalıştığın terör sayesinde ordumuz hantal yapısını artık terk ediyor, günden güne daha çok gelişiyor diyorduk ya bu kadarını da beklemiyorduk.

Akıntıya karşı kürek çekmeyi artık bırak üst akıl, biz birinci leveli bitirdik. Başkomutan;  “Suriye'de, Irak'ta, Libya'da oynanan oyunu da bozacağız. Dünyanın her yerinde oynanan oyunları bozacağız” dedi.

Hedef belli artık!

Ajanshaber
2 Ağustos 2016

YORUM YAPIN

Yorumlarınız editörlerimiz tarafından okunup onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

Hiç yorum yapılmamış

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ Tümü
BU KATEGORİDEKİ DİĞER MAKALELER

Copyright © 2024 Sesli Makale - Tüm Hakları Saklıdır.

Rta Yazılım

; ;